20 Haziran 2025 Cuma / 24 ZilHicce 1446

Simgesel bir Platoncu olarak Don Kişot

Don Kişot’un yazıldığı zamanı ele alan Michel Onfray, romandaki kahramanların oluşturulmasına temel teşkil eden felsefeyi ele alıyor: “Epikurosçu Sanço, Platoncu efendisi Don Kişot’un istiaresini deneyimlemiştir: Mağaraya inmiştir, gerçeği görmüştür, aydınlığa kavuşmuştur.”

DUYGU ÇELİKÇİ 14 Aralık 2017 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Simgesel bir Platoncu olarak Don Kişot

Bilirim, hele bir düşmeye gör hasretin halisine,
Hele bir de tam okka dört yüz dirhemse yürek,
Yolu yok, Don Kişot’um benim, yolu yok,
Yel değirmenleriyle dövüşülecek.
(Nazım Hikmet) 

Nasıl olduysa oldu. Tarihin tekerleği roman türünün ortaya çıkacağı zamana vardı ve ilk roman İspanyol yazar Cervantes’e nasip oldu. Çatırdayan bir çağdı ve zamanın değiştiği kendini hissettiriyordu. Cervantes, belki en çok yok olmakta olan değerlere ve değişen zamana kafayı takmıştı. Kim bilir belki de toplumu sarsan şey, kapanan devir ve yok olan değerlerdi. Cervantes, zamana meydan okuyan bir kahraman yarattı ve Don Kişot’u dünya yüzüne saldı. İyi de yaptı. 
 
Cervantes, öyle bir kahraman çizdi ki, kaç romancıya esin kaynağı oldu, kaç düşünür atıfta bulundu diye sorsak kitaplar dolusu çalışmak gerekecek. En önemlisi Don Kişot’luk adeta evrensel bir kavram olarak tüm insanlığın mirası haline geldi. 2002 yılında öğretmenlikten istifa ederek mevcut sistemin dışında herkese açık eğitimi savunan Fransız yazar Michel Onfray, insanlığın ilk roman kahramanı olan Don Kişot’un peşinden giderek Don Kişot’u anlatan sıra dışı bir inceleme ile okuyucunun karşısına çıktı. 
 
Don Kişot’un yazıldığı zamanı ele alan Onfray, romandaki kahramanların oluşturulmasına temel teşkil eden felsefeyi de anlatıyor. Gerçekleşmemiş Gerçeklik: Don Kişot İlkesi adını verdiği kitapta, Don Kişot ve Sançapanza’nın gerçekle bağı ilginç göndermelerle ele alınıyor. Yazar, Don Kişot’un fikir alemini anlatırken Platon’a değiniyor. Don Kişot’un dünyayı dile getiren fikrinin dünyadan daha gerçek olduğunu ortaya koyuyor. Don Kişot, burada simgesel bir Platoncudur. 
 
İÇİNDE BİR DERVİŞ Mİ VAR?
 
Onun özel bir deliliğe yakalandığını söyleyen yazar, bu delilik halini, şövalye kitaplarındaki her şeyi gerçek kabul etmesiyle ilişkilendirir: “Şövalyelik tutumu çok sayıda değeri içerir, Cervantes’in kahramanı da bu değerleri kendine mal eder: Dul ve yetimi savunmak, aşağılanıp ezilenlerden yana olmak, mutsuzlara yardım etmek, iyiliksever olmak, bütün adaletsizlikleri ortadan kaldırmak, kötülüklere karşı savaşmak ve Hıristiyan değerlerine etkinlik kazandırmak.” (s.20) 
 
Gündelik yaşamımızda da sık sık karşımıza çıkan yeldeğirmeni metaforuna da bir açıklık getiriyor Onfray. Ona göre Don Kişot’taki yel değirmenleri, kibir olgusuna denk gelmektedir. Don Kişot, kimsenin umursamayacağı değerler peşinde koşmaktadır. Dervişçe diyebileceğimiz bir tutumdur bu. Zamanla uyumlu olsa, ayakları yere bassa ve azıcık da ileriye doğru olsa, devrimci bir manifesto okuyacağız belki. Heyhat! Bunların hiçbiri yoktur ve bu nedenledir ki, Don Kişot yenilecek ve kaybedecek bir kahramandır. Şöyle sesleniyor Sançapanza’ya:
“Devleri öldürürken kibri de öldürmek zorundayız; kıskançlığı cömertliğimiz ve büyük yüreğimizle, öfkeyi soğukkanlılığımızı ve sağduyumuzu koruyarak, uykuyu sade yemekler ve uzun uyanıklık zamanıyla; hovardalık ve aşırı şehveti düşüncelerimizdeki hanımefendilere sadık kalarak, tembelliği de dünyayı dolaşarak, bizi iyi Hıristiyan yapmanın ötesinde diyar diyar dolaşan, eğitimi bitmemiş şövalyeler kılacak bütün fırsatları kullanarak öldürmek zorundayız.”(aynı sayfa) 
 
Onfray, nasıl ki Don Kişot’un gerçeği inkar eden bir kahraman olduğunu söylüyorsa, bu tespiti aslında romanın bütünü için de geçerlidir. Üstelik, Onfray, bu durumu sevdiğini de söyler. Herhalde gerçeğin yaralayıcı tarafına teslim olmamak adına böyle bir tutum sergilemektedir. Bu arada yazar, geniş kitlelerin de bu özlemi taşıdığını kaydeder: 
 
“Gerçekten de Don Kişot için gerçeklik hiçbir zaman gerçekleşmez. İnkâr düzeneği romanda ne açıkça dile getirilmiş ne de derin bir incelemeden geçmiştir, ama bu düzenek birçok durumda kendisini gösterir. Dev olarak gördüğü yel değirmenlerine karşı savaşan şu ünlü soylu imgesi kahramanla bütünleşmiştir ve aslında kahramanın içine düştüğü hastalığı, yani deliliği açıkça gösterir: Kahraman, olanı görmek istemez ve istediğini görmeyi yeğler. Var olduğu biçimiyle dünya hoşuna gitmez, onun yerine olması gereken dünyayı, başka bir deyişle kendi isteklerine boyun eğen, içinde yaşadığı andaki fantezilerinde bulunan dünyayı koyar. Ve olanın yerine olması gerekeni koyma işleminin altında inkâr düzeneği yatar – evrensel ve geniş bir kitlenin paylaştığı coşku” (s.33)
 
MAĞARAYA İNDİ, GERÇEĞİ GÖRDÜ
 
Onfray, kitabın başkahramanı Don Kişot ve yardımcı karakteri Sançapanza ile ilgili ilginç bir karşılaştırma yapar. Ondan önce romanın yazılış amacına dair önemli bir belirlemede bulunur. Cervantes, 17. yüzyıl İspanya’sında dinsel değerleri (Katolik), yönetim biçimini (monarşi) ve egemen sınıfları (soylular) eleştirmek için yazdığını ifade eder. Buradan yola çıkarak, romanın baş ve yardımcı karakteri hakkında şunları söyler: “Epikurosçu Sanço, Platoncu efendisi Don Kişot’un istiaresini deneyimlemiştir: Mağaraya inmiştir, gerçeği görmüştür, aydınlığa kavuşmuştur” (s.106)

ÖNERİLEN VİDEO

AK Parti'den Babalar Günü'ne özel video

Kapat
Video yükleniyor...