15 Aralık 2024 Pazar / 14 CemaziyelAhir 1446

Türkiye’nin ekonomisi artık Türkiye dışından belirlenmeyecek

BURJUVAZİNİN DOĞRUDAN İKTİDARI YOKTUR AMA YÖNLENDİRDİĞİ, YÖNETTİĞİ SİYASİ İKTİDARLAR VARDIR. BURJUVAZİ SİYASİ BİR DARBE DE YAPSA BUNU KENDİSİNİ GİZLEYEREK YAPAR.

ARZU CİHANGİR 12 Eylül 2013 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Türkiye’nin ekonomisi artık Türkiye dışından belirlenmeyecek
Gezi olayları üzerine çokça konuşuldu, şimdi yazılı ve görsel olarak belgelenmeye başlandı. Ancak sağlıklı yorum, analiz ve değerlendirmelerin sayısı ne yazık ki çok az. Gezi’yi yorumlamak için, Osmanlı’nın son dönemlerinden günümüze, yaşanan ekonomik ve siyasi kırılma noktalarını hatırlatan Cemil Ertem ve Markar Esayan, ufuk açıcı bir kitaba imza atmışlar. Kitaba dair sorular sorduğumuz Cemil Ertem de olayların ekonomik arka planına dikkat çekiyor.

Kitapta Gezi Olayları’nı direkt olarak anlatmaktan ziyade, Türk siyasi tarihinin önemli kırılma noktalarından, dünyadaki ekonomik gelişmelerin Türkiye yansımalarından yola çıkarak Gezi’yi yorumluyorsunuz.
Evet. Aslında bu bir Gezi kitabı değil. Tamam, Gezi süreci Türkiye’nin siyasi tarihinde önemli olaylardan bir tanesi olarak anlatılacak. Örneğin; 14 -15 Haziran gibi. Ama Gezi vesile edilerek hem Markar hem de ben Türkiye’nin tarihini, siyasi tarihini ve bu tarih bağlamında AK Parti iktidarlarını biraz anlattık. AK Parti iktidarlarının bu 3 dönemi, bu 3 dönemde olan ekonomik, sosyal, siyasal yönelimleri ve bu yönelimlerin temel itiraz noktalarını, itiraz edenlerin temel itiraz noktalarını, bu önemli temel kırılma noktalarını ve esasında bundan sonrasını anlattık. Böyle olunca kitap, yalnızca Türkiye ile ilgili bir kitap da olmadı. Ortadoğu’yu, bölgede şu andaki sıcak çatışma alanlarını ve dondurulmuş çatışma alanlarını ele alan ve bir potansiyel olarak önümüzdeki siyasi dönemin dinamiklerini, potansiyel dinamiklerini anlatan bir kitap oldu.

Borsa, turizm, ekonomi ve esnaf etkilendi Gezi Olayları’ndan. Bu etkileri açabilir misiniz?
Evet, Türkiye ekonomisine lokal olarak baktığımızda olayların olduğu bölgelerdeki esnafın etkilendiğini biliyoruz. Hatta esnafın tepkisi de gündeme geldi. Ama şu bir gerçek ki esasında lokal olarak esnafın etkilenmesinden daha ziyade Türkiye’nin dışarıya sanki bir iç savaş varmış gibi yansıyan görüntüsü de ortaya çıktı ki bu Türkiye’nin ekonomisini daha derinden etkileyecek bir durumdu. Bu durum tam da Amerikan Merkez Bankası FED’in geri dönüşü yani genişleme politikaları dediğimiz, parasal genişleme politikalarından geriye dönmeye başlamasına da denk geldi. Bu döneme denk gelen başka bir şey daha vardı; Brezilya. Brezilya’daki gösteriler ve kalkışmalar da aynı döneme denk geliyordu. Öte taraftan bir süre sonra Mısır’da darbe oluyordu. Biz bu dört ülkeyi; Mısır’ı, Brezilya’yı Türkiye’yi ve Suriye’yi kitapta detaylı bir şekilde anlattık.

Gezi, bize yerel yönetimlerle ilgili ne dedi?
İnsanlar, kendilerinin de katılacağı yeni bir demokrasi alanının olması, bu demokrasi alanlarının genişlemesini talep ediyor. Ve bu anlamda yerel yönetimlerin daha fazla söz sahibi olması gerekiyor. AK Parti bunları, bütün bu üç dönem boyunca özellikle bu son dönem yapmaya çalıştı. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı, Sayın Numan Kurtulmuş’un “Kent Ekonomileri Forumu” deneyimi var. Bunu başlattı ve şunu söylüyor; şimdiye kadar Türkiye’nin ekonomisi Washington’dan, Londra’dan hatta Ankara’dan belirlenirdi. Şimdi gelin biz ekonomiyi yerellerde belirleyelim. Örneğin Ispartalıların sorunları ne? Ispartalılar ne istiyor? Isparta’daki ticaret hayatı ne istiyor? İşte Diyarbakır’ın ekonomik sorunları ne? Diyarbakırlılar ne istiyor? Diyarbakır nasıl ihracatını arttırabilir? Neden buralardaki ekonomi bizim istediğimiz gibi olmadı? Tamam, devam eden bir siyasi çatışma ortamı vardı. Ama bunun dışında da bu bölge özellikle geri bıraktırıldı. Ve yatırımlar Batı’ya yapıldı.

Lidersiz organizasyonlar kavramını kullanıyorsunuz kitapta. Gezi böyle bir organizasyon modeli miydi?
Kitapta, onunla ilgili bir metafor var. “Denizyıldızı ve örümcek metaforu.” Denizyıldızının bir kolunu kestiğiniz zaman o kol yerine ikame ediyor ve denizyıldızı bu anlamda merkezi bir yaratık değil. Her kolu kendinden bağımsız hareket edebiliyor ve yaşamaya daha elverişli diyelim. Ama örümcek merkezi bir hayvan. Yani kafasına vurduğunuz zaman onu öldürebiliyorsunuz. Ve örümceklerin dünyası ile denizyıldızlarının dünyası arasında şu anda bir çatışma var bütün dünyada. Yani merkezi demokrasinin olmadığı bir dünya mı olacak yoksa denizyıldızlarının olduğu bir dünya mı, örümcekler mi hâkim olacak, denizyıldızları mı? Biz bu anlamda esasında ağ toplumu dediğimiz toplum deniz yıldızlarının olduğu, adem- i merkeziyetçiliğin daha öne çıktığı, bu anlamda katılımcı demokrasinin öne çıktığı bir yere doğru gidiyoruz.

“İşin arkasında olan burjuvazi çok iyi gizlenmişti” diyorsunuz. Hakikaten burjuvazi bu kadar iyi gizlenmiş miydi?
Burjuvazi her zaman böyledir. Burjuvazi esasında doğrudan siyaset sahnesine çıkan ve siyaseti yönlendiren bir kurum olarak hiçbir zaman olmamıştır. Kapitalizm tarihine baktığınızda burjuvazinin doğrudan iktidarı yoktur. Burjuvazinin yönlendirdiği, yönettiği siyasi iktidarlar vardır. Ve burjuvazi gizlenir her zaman. Burjuvazi siyasi bir darbe de yapsa ya da iktidarı değişiklik konusunda bir irade de gösterse bunu kendisini gizleyerek yapar. Ve esasında bütün bu olaylara baktığımızda Gezi meselesinde de söylediğim gibi bir dönemi çok iyi kullanan bir burjuva kesimi vardı.

Gezi’ye gelmeden kimsenin dikkat etmediği şeyler olmuş. Nelerdi onlar?
Gezi’ye gelene kadar anlattığınız birtakım örnekler var. İlk etapta birbiriyle bağlantısız gibi görünüyor bu örnekler ama hepsi ekonomik bağlamda önemli değişiklikler. İktidarın inisiyatifiyle yapılan birtakım değişiklikler var. Oligarşiye zarar veren ama kamunun yanında olan değişiklikler. Mart ayında çok ciddi kanunlar çıkmış. Mesela 6449 sayılı kanun var. Kitapta anlattık. Enerji piyasasını düzenleyen ve eğer tüketicinin aleyhine bir gelişme olursa, EPDK’nın el koymasına cevaz veren bir düzenleme yapılmış.