19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Yeniden ‘Bu çağ artık bizi istemiyor!’

Radetzky Marşı’nda imparatorluklar çağı sona ererken Trotta Ailesinin yükselişi/çöküşü üzerinden Habsburg İmparatorluğunun ihtişamının son pırıltılarına tanıklık ediyoruz.

ALİ GÜNVAR12 Eylül 2019 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Yeniden ‘Bu çağ artık bizi istemiyor!’

Nobel ve Man Booker Ödülü sahibi Güney Afrikalı yazar Nadine Gordimer’in “Bir başyapıt... Joseph Roth’un eseri bütünüyle, modern roman teknikleriyle meydana getirilmiş bir insanlık trajedisi” dediği, Joseph Roth’un en önemli eseri kabul edilen Radetzky Marşı Firuzan Gürbüz çevirisiyle Alfa Yayınları tarafından yayımlandı. Yazarın daha önce Savoy Oteli (2017) ile Eyüp (2019) adlı eserlerini yayımlayan Alfa Yayınları, Roth’ün bütün eserlerini okuyucuya sunmaya hazırlanıyor. 

Adını 1848 yılında baba Johann Strauss tarafından,  1813 yılında Napolyon’a karşı verilen Leipzig Meydan Muharebesinde koalisyon güçlerinin zaferinde önemli bir rol oynayan tarihi bir figür olan Avusturyalı General  Joseph Wenzel Kont Radetzky von Radetz’in (1766 – 1845) onuruna bestelenen askeri bir marştan alan Radetzky Marşı Alman edebiyatının en iyi 20 romanından biri olarak gösteriliyor. Romandan alıntılanan ve kült mertebesine erişen “Bu çağ artık bizi istemiyor!” cümlesiyle tanıdığımz Radetzky Marşı’nda imparatorluklar çağı sona ererken büyük Tuna imparatorluğunda yaşayan Trotta Ailesinin yükselişi ile çöküşünün üzerinden Habsburg İmparatorluğunun ihtişamının son pırıltılarına tanıklık ediyoruz. Trotta Ailesinin üç kuşağının hikayesi ile bir imparatorluğun görkemli hikayesinin etkileyici bir dille anlatıldığı  Radetzky Marşı zamanında çok ses getiren bir eser. 

KISA VE FELAKET DOLU

Stefan Zweig’ın “Bizim sevgili Joseph Roth’umuz, yeri hiç doldurulamayacak, sonsuza dek unutulmayacak, –bir buyrukla– Alman edebiyat tarihinden silinip atılamayacak ender insanlardan biriydi” diye anlattığı, bir diğer Nobel Ödüllü yazar Heinrich Böll’ün ise  “Alman yazınının yaratıcı koruyucusu” diye tanımladığı 20. yüzyıl Alman edebiyatının en önemli isimlerinden sayılan  Roth kırk beş yıllık kısacık hayatına on altı roman ve bir o kadar da öykü sığdırmıştır. Galiçyalı dar gelirli bir Yahudi ailesinin oğlu olarak Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun Brody şehrinde dünyaya gelen; doğduğunda evi terk eden babasını hiç tanıyamayan Roth, Viyana ve Lemberg’de edebiyat ve felsefe öğrenimi gördükten sonra Birinci Dünya Savaşına katıldı. Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun çöküşüne, savaşın getirdiği yıkım sırasında yaşanan toplumsal kavgalara ve Yahudiler arasındaki çekişmelere yakından tanık olan Roth, 1920’de Berlin’e geçerek Neue Berliner Zeitung ve Berliner-Börsen-Courier’de gazetecilik yaptı. Böylelikle göçebe hayatı da başlamış oldu. Nasyonal sosyalizmin Avrupa için oluşturacağı tehlikeyi bir kehanet gibi sezinleyen ilk romanı Örümcek Ağı, bu dönemin eseridir. Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun çöküşünün yazarı olarak edebiyat tarihine adını yazdıran Roth, popülaritesini 1932 yılında basılan Radetzky Marşı’yla kazanır. Büyük bir aşkla sevdiği Friederike Reichler’le 1922 yılında evlenen Roth, 1928’de eşine şizofreni tanısı konulmasıyla maddi ve manevi anlamda çöküşe sürüklenir. Hastalığının sonucunda karısı, Nazilerin katlettiği yaklaşık yetmiş bin bedensel engelli ve akıl hastasından biri olur. 

Joseph Roth, 1933’te Hitler’in iktidara geldiği gün Fransa’ya göçen yazar, son yıllarını mali kaygılar, gelecek tasaları ve yoğun alkol tüketiminin hızlandırdığı hastalıklarla boğuşarak geçirdi. Stefan Zweig’a bir mektubunda yazdığı üzere, kısa hayatı bir felaketlerle geçen Roth, 1939’da sürgün yaşamı sürdüğü Paris’te öldü.