15 Aralık 2024 Pazar / 14 CemaziyelAhir 1446

Zorunlu göçle yüzleşme zamanı

Herkesin fikir yürüttüğü Kürt sorunu'nun muhataplarına kulak veren dört kadın, zorunlu göç anlatılarını kitaplaştırdı.

15 Ekim 2012 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
Zorunlu göçle yüzleşme zamanı
EREN ÖZDEMİR

Otuz yılı aşkın bir süredir ülkemizin en can yakıcı meselelerinden biri olan Kürt sorunu için herkes ‘çözüm’ arayışı içinde. Kalıcı bir çözüme giden yol ise en çok da mağduru dinlemekten ve anlamaktan geçiyor. Bu düşünceyle yola çıkan Özlem Yağız-D. Yıldız Amca -Emine Uçak Erdoğan-Necla Saydam kulak verdikleri zorunlu göç anlatılarını Malan Barkirin adıyla kitaplaştırdılar. Timaş Yayınları’ndan çıkan kitabın adı Şivan Perver tarafından Dersim göçü için bestelenmiş Malan Barkir’den esinlenerek konulmuş. Meselenin aslına vâkıf olmayı düşünenlere çok şey söyleyen bu sözlü tarih çalışması için dört arkadaş İstanbul, Diyarbakır, Midyat başta olmak üzere Balıkesir, İzmit, Şırnak ve Antalya’da zorunlu göçe dair tanıklıkları olan ailelerle birebir görüşmeler yapmış. Kitabın yazarlarından Özlem Yağız, önsözde bu çalışmanın ortaya çıkış hikayesini şöyle anlatıyor: “Zorunlu göç meselesini yıllardır dert edinen dört arkadaş, iki sene evvel bizi duygusal olarak çokça zorlayacağını bildiğimiz ‘bir yolculuğa’ başladık. Zorunlu göç olaylarının yoğunlukla yaşandığı 90’lı yıllardan günümüze yaklaşık 20 yıllık bir zaman geçmişti. Ve bu konuda istatistik verilere, sözlü tarih çalışmalarına dayanan araştırmalar, kitaplar, makaleler de yazılmıştı. Ancak tüm bu çalışmalar içerisinde yeterince üzerinde durulmadığını düşündüğümüz bir konu vardı: Zorunlu göç olaylarını yaşayan insanların o günlerde neler yaşadığının yanı sıra hayatlarının o günden sonra nasıl bir seyir aldığının izini süren kişisel anlatılar. Göç sonucunda yerleşilen topraklarda hissedilen ya da hissedilemeyen aidiyet duygusunu, göç edilen topraklara olan özlemi, yozlaşma ve suç oranındaki artış ile zorunlu göçün ilişkisini, göçü yaşayan insanların geçmişe bakışlarını, geleceğe dair ümitlerini, göçten sonraki yaşamlarını, kısacası zorunlu göç mağdurlarının göçten ne şekilde etkilendiğini bütün boyutlarıyla ele alabilmek, onların topluma seslenişleri için bir aracı olabilmek amacıyla bu çalışmaya başladık.”
Mülakatları yaparken her kişiye ve aileye aynı sorular sorulmamış ancak bir çerçeve çizebilmek adına bazı üst başlıklar oluşturulmuş. “Göçün yoksulluk boyutuna değinmek, ağır zorunlu göç vakalarına, faili meçhul olaylara dair tanıklıklar almak, zorunlu göçü yaşayan farklı meslek gruplarından insanlarla röportaj yapmak, sokakta çalışan, TMK’dan hüküm giymiş çocukların hikâyelerinde göçün izini sürmek, Kürt halkıyla aynı coğrafyada yaşayan gayrimüslimlerin ve diğer etnik grupların zorunlu göç günlerinde neler yaşadıklarını takip etmek” bu başlıklardan bazıları. Bu çerçevede seyyar satıcılardan sokakta mendil satan çocuklara, tarım işçilerinden tekstil işçilerine, katı atık işçilerine kadar birçok insanın göç hikâyesine yer verilmiş kitapta. Bu tanıklıklar herkesin ‘barış’ istediği bir ortamda büyük önem taşıyor.