Bugün gösterime giren F Tipi de 19 Aralık 2000’de gerçekleştirilen ‘Hayata Dönüş’ operasyonları sonrası yürürlüğe giren F tipi tecrit uygulamasını konu ediniyor. Grup Yorum’un yapımcılığını üstlendiği Ezel Akay, Sırrı Süreyya Önder, Barış Pirhasan, Aydın Bulut, Hüseyin Karabey, Reis Çelik, Vedat Özdemir, Mehmet İlker Altınay ve Grup Yorum’un yönetmenlik yaptığı 10’ar dakikalık kısa filmler tecritin insani bir uygulama olmadığına dikkat çekiyor. Buna karşılık filmin politik duruşu daha ilk saniyelerde seyirciyle arasına mesafe koyuyor.
Politik söylem ağır basıyor
Oysa, tecrit uygulamasının bu duruma maruz bırakılan mahkumlar üzerindeki etkilerini anlatan kısa filmlerin pek çoğu hiçbir ideolojik cümleye ihtiyaç bırakmaksızın böyle bir sistemin ne kadar insanlık dışı olduğunu anlatmaya yetiyor. Titizliğiyle bilinen bir adî suçlunun yalnızlıktan bir böcekle arkadaşlık edecek noktaya gelmesi, bir gazeteci mahkumla dostluk kuran gardiyanın hapishanedekinden farksız bir biçimde yaşamdan tecrit edilmişliği, ölüm oruçları sırasında zorla müdahale edilen ve hayatına Wernicke Korsakoff sendromuyla devam etmek zorunda kalan bir genç kızın her sabah kendini, ne yaşadığını, nerede olduğunu unutarak uyanması, tecritteki sıkışmışlığı kırmak için her şey yasak olduğundan sebze ve meyvelerin suyundan boya yapıp hücrenin her yanını ayak izleriyle boyayan mahkumun sessiz çığlığı seyirciye şimdiye kadar gözünü kapatıp, kulağını tıkadığı bir gerçekliği göstermek için son derece etkili anlatımlar. Ama Fırat Tanış’ın başrolünü üstlendiği kısa filmde açlık greviyle tecrite direnen mahkumun davasını sloganik cümlelerle dillendirişi diğer filmlere büyük bir haksızlık gibi duruyor. Mahkumu açlık grevinden vazgeçirmek için gelen TBMM Araştırma Komisyonu üyelerinin karikatürize karakterler olarak önümüze sunulması da cabası.