3 Mayıs 2025 Cumartesi / 6 Zilkade 1446

İnsanın sırrı içinde saklı

Kişisel gelişim konusunda Türkiye’deki en önemli uzmanlar arasında sayılan Dr. Kemal Tekden’in son kitabı İnsanın Sırrı, hayırlı bir iş için kullanılacak. Tüm gelirini Türkiye Üstün Zekalı ve Dahi Çocukların Eğitim Vakfı’na bağışlayacak Dr. Tekden, “İnsanın sırrı içinde saklı ama bulmak için yardım lazım. Kitabı bu amaçla yazdım” dedi.

7 Nisan 2014 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
İnsanın sırrı içinde saklı

SIKINTI ÇEKMEDEN BAŞARI HEDEFLENİYOR

İnsanın Sırrı kitabı için STAR’ın sorularını yanıtlayan Kemal Tekden, günümüz insanının kişisel gelişime merakına şöyle yanıt verdi:

“İnsanoğlu, tarih boyunca kendini ve çevresini anlama ve niçin yaşadığını sorgulama gereği hissetmiştir. Buna genellikle dinler cevap vermiş, bunu bilimsel gelişmelerle de destekleme gayreti gösterilmiştir. Bugün ise, özellikle Batı insanı, pozitivizmin etkisiyle dinî anlayışlardan uzak düşmesi sonucu oluşan kendi maneviyat boşluğunu popüler kişisel gelişim kültürü ile doldurmaya çalışmaktadır. “İçindeki Devi Uyandır”, “Başarıya Ulaşmanın Yedi Adımı”, “On Derste Nasıl Zengin Olunur?” gibi kitapları pek çok genç bilir. Bu yönde geçici fayda sağlanmakla birlikte kapitalist anlayışa da hizmet edilmektedir. Böylece başarıya odaklanan günümüz insanı kişisel gelişim kitaplarına sarılmış ve kısa yoldan zengin ve güçlü olmak gibi hedefler edinmiştir. Oysa kişisel gelişim kitaplarıyla yapılan, sıkıntı çekmeden, çaba sarf etmeden kolay başarı elde etmek gibi tamamen temelsiz yaklaşımlardır. Bunun sonucu hayal kırıklıkları ve depresyon gibi ruhi hastalıklar olmaktadır. Bu yaklaşımın gerçek başarıyla bir ilgisi yoktur, insanın mutluluğuna da faydası olamaz. Kitapta bizim vermeye çalıştığımız ise, insanı bütün yönleriyle ele alıp; insanlık tecrübesini, ilahî kaynakların ışığında yine insanlarımıza sunma gayretidir. Kısaca kitabımızı özetleyecek olursak; insanlığın gerçek gelişim, yükseliş ve mutlu olma, yani bir bilgelik hikâyesidir. Aynı zamanda ilahî mesajlar ve insanlığın düşünce birikimi ile bugünkü bilim anlayışını birbiriyle buluşturma çabasıdır.”

İNSANIN YÜKSELİŞİNİ ORTAYA KOYMAYA ÇALIŞTIK

Sizce insanı anlatan bu tür yayınların  istemek odaklı bazı inanışlar üzerinden, ya da sadece bilimsel veriler eşliğinde yayımlanması okuru bilgilendirmek açısından yeterli midir?

“İnsan tek yönlü düşünülemeyecek kadar karmaşık bir yapıdadır. Onun hem maddi, hem de ruhsal boyutu vardır. İnsanın bedeni ve aklı almakla, ruhu ise vermekle tatmin olur. Bu durum bilinmezse, bugün çoğunlukla olduğu gibi insan daima almak gayretinde olur. Oysa bedenin tatmini sınırlıdır, en sevdiği şeylerden bile bir süre sonra bıkar ve bu yolla asla mutluluğu yakalayamaz. Bu manada kişisel gelişim de almaya, yani tüketime yöneltir insanı, dolayısıyla ruhen tatmin edemez. Neticede ruh açlığı çeken insanlar doldurur toplumu. Bu yüzden insanı laboratuarda bilimsel yönden tabii ki incelemekle birlikte, dinen de tatminini sağlamak gereklidir. Çünkü din ve bilim birbirini tamamlarsa insanı mutlu eder. Bu sebeple Hz. Ali “dinsiz ilim kör, ilimsiz din topaldır” demiştir. Biz kitabımızda insanlık tarihinin kişisel yükseliş ve gerçek mutluluğu arama çabasını bütün yönleriyle ortaya koymaya çalıştık. Bu ilimle birlikte irfan arayışı olarak da kabul edilebilir. İnsanı bütün yönleriyle anlatan böyle bir kitap çalışması olmaması da bizi bu çalışmayı yapmaya itmiştir.”

SEN BÜYÜKSÜN YAPARSIN KAPİTALİZMİN İŞİ

Kalabalıklar içinde yalnızlaşan, sistemin bir sonucu olarak bir tür istismar ve tüketim vasıtası haline dönüşen” çağımız insanı için ne söyleyeceksiniz?

““Sen büyüksün”, “Sen Bir Starsın”, “İstediğin Her Şeye Ulaşabilirsin”, “Senin İstediğin Önemli” gibi sözlerle insanlara hitap eden kişisel gelişim kültürü, kapitalizmin arayıp da bulamadığı bir toplum oluşturmaktadır. Hep daha çok isteyen, daha çok tüketen bir toplum. Bu durumdan Batılı psikologlar ve sosyal bilimciler de şikâyetçi. Hatta “Ben Nesli” ve “Narsisizm İlleti” kitaplarının yazarı Jean Twenge’e göre; bu gidiş insanları yalnızlaştıran, kendinden başkasını sevmeyen, hiçbir kural tanımayan, toplum olma vasfını kaybeden yalnız insanlar topluluğuna dönüştürmektedir kitleleri. Kanaatkârlık, diğerkâmlık gibi hasletler yoktur orada. Başkasına hizmet düşüncesi olmayan insanlar yalnızlaşırlar, maddi tatminlerle mutlu olamadıklarını görürler ama yine de bu ortamdan kendilerini alıp kurtaramazlar. Çünkü artık kurtuluş yollarını, birlikte yaşama kültürünü kaybetmişlerdir. Oysa insanların gerçek mutluluğa ulaşmaları, bizim kültür ve medeniyet anlayışımızdan temel alan başkalarını anlama, sevme ve onların yardımına koşma anlayışıyla mümkündür. Mağdur insanların sıkıntılarına koşan insanlarda büyük oranda ruhî sıkıntı yok olur. Büyük insanlar, insanların dertleriyle dertlenen, bütün insanlara hizmet düşüncesinde olan kâmil insanlardır. Bu bizim kadim medeniyetimizin insan anlayışıdır.”

MEVLANA’YI DÜNYAYA TANITMALIYIZ

Uzun süreden beri bizi dış dünyadan kopartan “akıllı telefonları” hayatımızın odak noktasına koyan, hayati ihtiyaç olarak gören bizleriz. İnsanların bir bakıma “sistemin gönüllü köleleri” olması halini nasıl yorumluyorsunuz?

Batıda kilisenin bilim karşıtı tavrına karşı mücadele eden bilim camiası, özellikle Bruno’nun Roma Meydanında diri diri yakılması, Galileo’nun ise Engizisyon Mahkemelerinde işkence görmesi üzerine dine topyekün sırtını çevirmiş, maneviyatla bağını koparmıştır. Materyalist anlayış, insanı sadece maddeden ibaret görmeye, onun makinadan bir farkı olmadığını ispatlamaya çalışmıştır. Zaman zaman bu reaksiyoner tavrı tenkit eden bilim adamları çıkmışsa da bu gidişatı engelleyememişlerdir. Bizim yerli aydınlarımız ise, İslam düşüncesinin ilmi her fırsatta emretmesine rağmen, oryantalist bakışları sebebiyle aynı yaklaşımı sergilemişlerdir. Bugün Batılı aydınlar, insana bu bakışın ne derece zarar verdiğini görerek yaptığı hatayı anlamış, kişisel gelişim çabalarıyla ve yoga, reiki gibi meditasyonlarla bu açığı kapatmaya çalışmakta; fakat bunun karşılığında tüketim toplumunun bilgisayar ve akıllı telefonlar gibi yeni oyuncaklarıyla insanın maneviyata sarılmasını güçleştirmektedir. Burada insanlığın İslamofobi gibi korku ve önyargılarla, huzuru bulmak için muhteşem bir derya olan İslam’ı anlamamakta olması üzücüdür. Oysa İslam medeniyetinin muhteşem temsilcileri olan Hz. Mevlâna, Yunus Emre gibi şahsiyetlerin bütün dünya insanlığına tanıtılması da bizim boynumuzun borcu olmalıdır. Bu sayede insanlığa büyük hizmet edilmiş olacaktır. İşte sorduğunuz insanlığı huzura kavuşturacak, hakikate ulaştıracak bilgi burada saklıdır ve ancak bilimle dinin barışmasıyla, yani ilimle irfanın birlikteliğiyle mümkün olacaktır.”

MADDİ YÖNÜMÜZ YER YIL YÜZDE 98 YENİLENİYOR

“İnsanın maddi yönü olan bedeni her yıl yüzde 98 oranında yenilenmekte, değişmektedir. Buna rağmen insanın ne şahsiyetinde, ne de huyunda bir değişiklik olmaktadır. Bu insanın asıl yapısının ruh olduğunu, bedenin ancak ruh tarafından kullanılan bir binek olduğunu göstermektedir. Bizim gerçek benliğimiz ruhtur. Yunus Emre’nin “Bir ben vardır ben de benden içeri” veya “Ete kemiğe büründüm Yunus diye göründüm.” demesinde bu gerçeğe işaret vardır. Bu yüzden bedenden ziyade ruhun doyurulması esastır. Tabii ki burada bedeni de yani maddî yönümüzü de ihmal etmemeli, onu da fıtrata uygun doyurmak zorunda olduğumuzu unutmamamız gerekmektedir. Çünkü dünyada beden olmasa ruh bir işlev yapamaz. Ruh hakkında fazla bir şey bilmemekle birlikte, bedenimizin idare merkezi konumunda olan beynimiz hakkında da bilgimiz asrın beyin cerrahı kabul edilen Prof. Dr. Gazi Yaşargil’in deyişiyle incir çekirdeğini doldurmamaktadır. Bu da halen bilimin bilgilerinin yetersiz olduğunu bize göstermektedir. Bana göre, insanoğlu varoldukça kesin (mutlak) bilgiye hiçbir zaman ulaşamayacak, ancak ilahî mesajlardan istifade ile bunu anlamlandırabilecektir. Çünkü mutlak bilgi sadece Yaratan’a aittir. İnsanın Sırrı kitabımızda, bu yaklaşımla ilmî ve irfanî bilgiler mezc edilmiş şekilde verilmeye çalışılmıştır.”

KİMSE KENDİNİ DEĞRESİZ BULMAMALI

İnsanın Sırrı mana dünyasının kapılarını araladığında, okuru nasıl bir hayat bekleyecek?

İnsan kendi gerçeğinin farkına varmalıdır. Başarı için bu tanıma şarttır. Tarih boyunca bilge kişiler böyle söylemesine rağmen, insan bugün sadece kaportaya önem veriyor gibi durmaktadır. Bu yüzden güzellik uzmanları, plastik cerrahlar, diyetisyenler fazla mesai yapmaktadırlar. Oysa cevizden faydalanmak için nasıl kabuğunu geçmek gerekirse, insanın da gerçek güzelliğine ulaşmak için ‘iç ben’ ine ulaşmak onu tanımak için önemlidir; yani beynine, ruhuna, gönlüne vâkıf olmak. Şair insan için “dışı sükûn ile zâhir, derûnu mahşerdir” demektedir. Her insanın içinde ne fırtınalar esmekte, ne kavgalar olmaktadır. Bu bilinmeyip, sadece dış güzellikle uğraşılırsa bu büyük bir aptallık olacaktır. Dramatik (olumlu ve olumsuz iki yönlü) yapıya sahip olan insanın iç dinginliği sağlanmadıkça iç huzur asla yakalanamayacaktır. Nefsî çatışmaların sona erdirilmesi, gerçekten tatmin olmuş nefs seviyesine ulaşılması, hayatımıza anlam katacak, insanın şu kısa ömür çizgisi içinde yanlış yapmasına mani olacaktır. Kitabımızı okuyan pek çok okuyucu, bu kitaptan sonra kendini daha farklı hissettiğini, kitabın kendine çok daha dinamik bir misyon ve bakış açısı kazandırdığını söylemektedir. Tabii ki, insan oldukça değerli ve önemlidir, bu önem de yüce Yaratan’ın ona verdiği değerle ilgilidir. Bu sadece insana verilmiş olan emanet anlayışının sonucudur ve insan bu yüzden Allah’ın evrendeki halifesi kabul edilmektedir. Bu yüzden hiç kimse kendinin değersiz ve önemsiz yaratıldığını düşünemez. Sonuç olarak bu temelden hareketle, insanlar için gerçek kişisel gelişim kitaplarının ancak böyle çok yönlü ve insanı kavrayan bir tarzda kurgulanması gerektiğini düşünüyorum.”

Dr. Tekden kimdir

1959 yılında Kayseri’de dünyaya gelen Dr. Kemal TEKDEN, 1982 yılında İstanbul tıp Fakültesinden mezun olduktan doktorluk mesleğinin yanı sıra birçok sivil toplum ve vakıf kuruluşunda yönetici olarak görev yapmıştır. Dr. Kemal TEKDEN ’in kaleme aldığı “İnsanın Sırrı” adlı kitabın tüm geliri ise Genel Başkanlığını yaptığı Türkiye Üstün Zekâlı ve Dahi Çocukların Eğitimi Vakfı’na(TÜZDEV)aktarılacaktır.