20 Temmuz 2025 Pazar / 25 Muharrem 1447

Mehmet Emin Dindar: Eğer Türkiyeliyim diyebilirsek...

Oslo görüşmelerinin gündeme taşınması CHP'de çatlağa mı neden oldu? CHP'de neler yaşanıyor? Yüzde 100 Siyaset'te masaya yatırıldı.

Stargazete.com/Semih Bişkin20 Eylül 2012 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Mehmet Emin Dindar: Eğer Türkiyeliyim diyebilirsek...
Sevilay Yükselir'in hazırlayıp sunduğu A Haber ekranlarında canlı olarak yayınlanan Yüzde 100 Siyaset'te CHP'de son zamanlarda yaşanan çatlak tartışıldı.

Ayrıca terörün çözümünde 'barışçıl yol izlenmeli' diyenler her yolun 'mubah' olduğunu mu söylemek istiyor?

Açılım gerçekten durdu mu? AK Parti'nin yeni yol haritasında neler var?

Bu soruların cevapları canlı yayında verildi.

Programa katılan konuklar CHP'de son dönemde yaşanan olaylar ve güncel konular hakkında şu açıklamaları yaptılar;

CHP sözcüsü Haluk Koç programın başında telefon bağlantısıyla canlı yayına bağlanarak CHP'nin açıkladığı sözde Oslo belgeleri ile ilgili olarak şunları kaydetti;



Haluk Koç: Süreçle ilgili kendim cephemden yaşananları paylaşmak istiyorum. Yaptığım bütün açıklamaları Genel Başkan ile redakte ederek yaptım. Sayın Genel Başkan'ın söylediklerimin hepsinden haberi var, sadece söylediklerimden bir yanlış anlama olabilecek bir başlık çıkartılarak veriliyor haber. Benim söylediklerim ve Genel Başkan'ın söyledikleri örtüşüyor, evet devlet, hükümet terör örgütü ile müzakere yapabilir fakat bir şartla silah bıraktırmak amacıyla. Onun dışında terör örgütünü muhattap alıp bir takım ülkelerin gözetiminde siyasi müzakere çerçevesi içinde hiçbir şekilde görüşme yapamaz' bizim söylediğimiz budur. Benim söylediklerim ve Genel Başkan'ın söyledikleri arasında hiç bir çelişki yoktur. Parti içerisinde veya dışında, medya köşelerinde yada kendi dünya görüşleri çerçevesinde CHP'nin olması istedikleri gibi olması gerekenleri ortaya koyanlar olabilir. Ben yeni bir vekil değilim, çok öncelerden parti sözcülüğü yaptım ve bulunduğum noktalarda sorumluluklarımı yerine getirdim, son kurultayda da Genel Başkan'ın ricası üzerine adaylığımı koydum, en yüksek oylardan birini alarak Genel Başkan ataması ile bu göreve geldim. Kendi başına hareket etmek gibi bir sorumsuzluğun içinde değilim. Sayın Genel Başkan ve benim aramda hiç bir şekilde farklı söylem yoktur.

Sevilay Yükselir: Koray Çalışkan'a konuşan sayın Kılıçdaroğlu şöyle bir ifade kullanmış 'AK Parti hükümeti son dönemde bize o kadar çok yüklendi ki bizi PKK ile yanyana olmakla suçladı, bizde bunu misilleme olarak bu belgeleri açıklamak durumunda kaldık' demiş.

Haluk Koç: Şunu açıklıkla söyleyebilirim Türkiye'de siyaset normal mecrasında akmıyor, sayın Başbakan bugün Türkiye'yi yönetmekle yükümlü, yaşadığımız sürecin doğal olarak sorumluluğu Başbakan'ın sırtındadır. Kamuoyu önünde Başbakan o kadar suçlama yapıyor ki, CHP'yi PKK ile beraber olmakla suçluyor. Türkiye'de ki ortalama seçmen yapısına bunu enjekte etmeye çalışıyor, kendi uslübu ile yapıyor bunuda.

İmralı'dan Kandil'e giden bir mektup var burada ifade ediliyor; Örgüt 4. stratejik eylem planına geçiyor, uluslararası konjektürün kendisine sunduğu avantajlarla daha geniş bölgelerde alan hakimiyeti sağlayacak eylemler. Buralarda çevrenizde olan olayların buraya yansıması, lojistik destek, bunların hepsi tartışmalı. Sivil halk ve güvenlik kuvvetlerinin karşı karşıya getirilmesi ayrıca dünya kamuyouna verilmesi gereken bir mesaj gayreti, bütün bunları yaşıyoruz içimiz artık kan ağlıyor. Söylediğiniz çok net ve açık, terör örgütü silahı bırakmak zorundadır, terör örgütü silahla biryere gidemez, karşısında Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün kurumları var. Çözmek zorunda olan bunu meşru kurumlardır.

Sevilay Yükselir: Kılıçdaroğlu'nun sizin bu çıkışınızdan rahatsız olduğunu sizde biliyorsunuz, sizin MYK üyelerinin haberi olmadan yaptığınız açıklama var mı?

Haluk Koç: Sayın Tanrıkulu benim basın metnimi okumuştur, bunuda sorduğunuz için söylüyorum. Benden aldı ve okudu, Genel Başkan ile paylaştıktan sonra basına haber geçme saatini aşmadan yapıldı bu. Söylediğim bütün sözler kelime kelime sayın Genel Başkan ile mutabık kalınarak yapılmıştır. Sezgin Tanrıkulu benden metni aldı ve okudu.



Genel Başkan ile kelime kelime mutabık kalınan bir parti sözcüsü tanımlamasında bulunuyorum dikkat ediniz. Genel Başkan bunu noktasına virgülüne kadar doğruluyor, ben bu partinin yine Kemal Bey'in ilk başkan olduğu dönemde Dış İlişkiler sorumlusu olarak yine 6 ayımı Güneydoğu'da geçirdim. Bir Samsun milletvekili olarak o bölgede Kürt sorunu ile ilgili tüm çalışmaları yürüten kişiydim partide' diyerek sözlerini sonlandırdı.

Sevilay Yükselir: Sayın Tunay, Sayın Koç'un açıklamaları çok net ve samimi. 'Ben partinin resmi sözcüsüyüm, benim yaptığım her açıklama Genel Başkan'ın bilgisi dahilindedir' dedi ama şimdi o öyle diyor ama bizim görüntüde aldığımız bu değil, sayın Koç Oslo belgelerini sunarken bunun bir suç olarak algılandığını açıklayarak sundu. Kemal Kılıçdaroğlu da 'Silahlar susacaksa görüşmeler devam edebilir' dedi. Dolayısıyla siz CHP'nin milletvekilisiniz nedir bu ikicilikli tavır?

CHP İstanbul Milletvekili Faik Tunay: Haluk Koç canlı yayına bağlandı ve herşeyi samimiyetle söyledi. Birileri farklı şekilde yorumlayabilir, kamuoyunda ikicilikli tavır var diyebilirler. Ben kendisinin yaptığı açıklamalardan tatmin oldu ama asıl mesele şu, benim buradaki herkesten en başta sizden bir ricam var, bu konuda hiç siyaset yapmayalım. AK Parti, CHP, MHP hiç önemli değil bütün siyasi kimliğimizi bırakalım ve insan olarak konuşalım. Ben terör konusunu birgün dahi siyaset parçası yapmadım.

OSLO GÖRÜŞMELERİ SONUNA KADAR SÜRMELİ

3 ay önce güzel bir iklim oluştu, sokaktaki vatandaşlar dahi güzel bir algıda baktı işe. Bu olumlu iklimi biz siyasiler sürdüremedik, konuşulması gereken temel mesele aslında bu. 40 yıldır aynı şeyi konuşuyoruz ve ama maalesef sonuç alamıyoruz. Bir ikinci tavır yoktur dedi Haluk Koç, Oslo belgelerinde şuna itiraz ediyorum dedi, adı ne olursa olsun bir takım taviz verildi mi, verilmedi mi? Bunu tartışalım diyoruz biz, terör bitecekse, akan kan duracaksa Oslo görüşmeleri sonuna kadar devam etmeli.

AK Parti Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindar: 5 bin, 6 binden fazla köy bu kart, kurt dediğimiz sonradan da Kürt dediğimiz sorundan dolayı onların köylerini başına yıktık, buradan sonra neler oldu? Oradaki insanlar metropol kentlere göç etmek zorunda kaldı, bir kısmıda insanların örfü, adeti, bitirilmesi için o bölgeye yapılan bir müdahaleydi. Kendini muhafaza eden aile sayısı çok az kaldı, bakıyoruz İstanbul, Ankara gibi bir yerde hep bahsettiğimiz insanlar var, ne oldu şimdi? Onlara köye geri dönüş projesi de uyguladık, orada kalan insanlarımızı da harmanlayalım. Sonuç itibariyle Hakkari'de, Şemdinli'de, Şırnak'ta, Cizre'de hani sorsalarda 'sizin idarecileriniz nasıl insanlardır' diye halkın vereceği cevap netti 'geçen Cuma'da gördüm çok iyiydi' derlerdi. Şimdi tam tersi bir cevap alıyoruz. Hatırlıyorsanız 2009'da molotof atıldı bir otobüse Serap adında bir kızımız yandı vefat etti ve şehit oldu. Mekanı cennet olsun ve ailesine sabırlar diliyorum, kim yaptıysa Allah kahrı perişan eylesin diliyorum. Ne yazık ki Bakırköy'ün göbeğinde Cizreliler Derneği'ne silahlı saldırıda bulunuldu benim kardeşim orada şehit oldu ve 7 kişi yaralandı.

İfadelerde baktığınız zaman asker uğurlamaya giderken ateş açtık, ne olduğunu bilmediğimiz şekilde birşey oldu' dediler. İlk kardeşimin şehit olmasında bu oldu, azmettiren bırakıldı, tetik çeken bırakıldı, iki kişiydiler bir kişi içeride buradan da ben o hakimlere, o savcılara, yüksek mahkeme kurullarını göreve davet ediyorum. Hiç bir zaman bu derece insanların bilhassa Kürtlerin canı ucuz olmamıştı, kim yaparsa yapsın cezasını çekmelidir. Ardından gelelim Doğu'daki meselelere, yok Haluk Koç şöyle demiş, Kılıçdaroğlu böyle demiş, Sezgin Tanrıkulu böyle demiş, bunları bir yere bırakalım. Eskiden 80'li yıllara kadar hatta 99'lu yıllara kadar faili meçhul cinayetlerin kol gezdiği bir dönemdeydik. Ben o zaman medyaya birşeyler yazmaya çalışıyordum, faili belli sebebi meçhul.

Sevilay Yükselir: Dönemi çok iyi özetlediniz, bu ülkede yıllardır vijdan sahibi insanlar Kürt halkına zulüm edildiğini kabul ediyor. Faili meçhullerde bunun bir uzantısı, bütün bunları biliyoruz dolayısıyla oradan hareketle şunu sormak istiyorum, Kürt halkının uyanışıydı, yalnız o uyanıştan şuanda bir haksızlık yaşanıyor bir dönemin acısı, evet o yanlışlık düzeltilmeye çalışıldı bu hükümet tarafından ciddi adımlar attılar, bölge hakını rahatlatmaya çalışan bir takım adımlar attılar ama sonuç yine aynı oldu. Nedir peki sorun?

Mehmet Emin Dindar: O kadar nifak tohumu ekilmiş ki işte sorun bir türlü çözülemiyor. Eskiden devletin yaptığını şimdi artık PKK yapıyor. Bakınız ben bir örnek vermeye çalışacağım, bu Ramazan ayında bir haftalığına Umre nasip oldu gittik, Mescid-i Nebevi'deydim birileri Arapça bana 'Buyrun oturun' dedi. Teşekkür ettim bende, 'Türkmüsünüz?' dediler bana bende 'Türkiyeliyim' dedim ve o benim Medine-i Münevvere'ye gelip dua eden kardeşim 'Niye Türk'üm demiyorsun' dedi bana, bizde eğer partiler üstü bir araya gelebilirsek, Türkiyeliyim diye kabullenebilirsek, hepimizde Adem'in çocukları olarak birbirimizi kabul edebilirsek problemlerin büyük bir bölümü çözülür.

Sevilay Yükselir: Bugün dünyanın neresinde olursa olsun yasa dışı örgütler, terör örgütleri halktan destek almadığı sürece yürüyemez. Kürt halkının bir kısmından destek aldığı için PKK yürüyor, bölgeden o PKK'yı besleme var o bağı nasıl koparacaksınız?

Mehmet Emin Dindar: Bu meseleyi herşeyden önce partiler üstü bir duruma getirmeliyiz, Türkiye meselesi aşamasına getirmeliyiz bunu, bugün Kürt meselesi diyoruz evet Kürtlerin talepleri var ama bu dediğim gibi sadece bir Türkiye meselesidir. Bütün Türkiye meselesi ve partiler üstü bir mesele olarak ale aldığımız zaman bu bir işe yarar. Ben Kürt kökenli söylemine de karşıyım, ya Kürttür ya başka bir soydandır ben buna karşıyım. Biz insan endeksli ele alırsak meseleyi çözebiliriz, Kur'an-ı Kerim'de bunu emrediyor insan endeksli siyasette olsa, problemleri çözme meselesi de olsa insan endeksli meseleyi ele alırsak çözebiliriz. Biz bazen hastalığı teşhis etmeden reçetesini yazmaya kalkarsak mesele böyle olur, problemi çözemeyiz' dedi.

Sevilay Yükselir: Bugün Kemal Kılıçdaroğlu'nun bütün yaşanmışlıkları biryana koyarsak, gelinen noktada 'silahlar susacaksa görüşmeler devam etmeli' açıklamasını olumlu buluyormusunuz?

Ümit Fırat: Siz yaramazlık yapan bir çocuğu bile ondan vazgeçmesi için ona birşeyler vaad ediyorsunuz. Buna şöyle bakmamak lazım bir müzakeresiz herhangi bir sorun çözülmez, ikincisi müzakere ediyorsanız burada taviz verdim, bir takım alttan aldım, küçük düştüm gibi mantık aranmaz. Müzakere ediyorsanız taviz kavramını unutun. Kaldı ki PKK ile görüşmeler Türkiye'de Kürtlerin daha özgür, daha rahat yaşamaları üzerinden olmamalıdır, yurtdaşlarına zaten hükümetler rahat yaşama şartları sunmalıdırlar. Hükümetler 'bırakın o silahları gelin oturun sizin yaşamınıza bakalım' derler. Irak'ta bile halen bir Kürt sorunu var, gidin Diyarbakır'ın orta yerine Ne Mutlu Türküm Diyene yazıyor adımlar atılmıştır ama sorunlar böyle çözülmez.

Müfit Yüksel: BDP ve MHP'nin alanı genişledikçe çözüm zorlaşıyor. Türkiye partileri dediğimiz diğer partiler iktidar partisi başta olmak üzere güvenlik merkezli bakışla, bu bakışların etkisi birincisi, ikincisi güvenlik ve barış merkezli değil olayı sadece güvenlik merkezli bakarsak iş zorlaşıyor o zaman keskinleşmeler ve kamplaşmalar devreye giriyor. Bu grupların alanı arttıkça çözüm zorlaşıyor, bölgeden bu sefer çözüm üretmesi muhtemel olan partiler ricat ediyor, bölgeden ricat ettikçe çözüm istemeyenlerin alanı genişliyor. Başbakan 2005 yılında Diyarbakır'da Kürt sorunu dedikten sonra AK Parti ciddi ilerleme sağladı. 2008 sonrasında sanki o bölgeden çekilme oldu, Türkiye'nin bu anlamda her ne pahasına olursa olsun partilerinin çekilmemesi gerekir.

PKK'nın arkasında ki Kürt desteği meselesi var, bu soruyu sizde sordunuz Sevilay hanım, burada cevaplanan önemli bir yer var tabii ki PKK'nın arkasında bir sempatizan grup var ama sorun bu değil. Hz. Peygamber'e saygı mitingleri tertipleniyor ve yüzbinler toplanabiliyor ama o toplanan kişiler tek tipten oluşuyor neden Kürtler PKK'ya destek veriyor? Çünkü bir dernekleşme yada vakıflaşma anlamında dahi bölgede ciddi bir yapı kalmadı, PKK'yı adeta birileri tek tip haline getiriyor.

Sevilay Yükselir: Büyük bir kısım PKK'ya destek veriyor, şimdi Başbakan bugün hemen hemen benim bu söylediğime çözüm olacak birşey yapmış, anaların yüreğine seslenilecekmiş çocuğu dağa giden ana ve babalarla görüşülecekmiş, ana baba ne diyor bu duruma?

Mehmet Emin Dindar: Geçen bir köyde çalışmalar yaparken orada seçmenlerimizle bir araya gelirken yaşlı bir ana 'benim bir kızım dağda, benim oğlumda askere gitti' diyor bu ne demek? Birbirlerini öldürebilecek insan demek, aynı ananın evlatları bakınız. Evet bir PKK vardır, bir karşıtı vardır bölgede birde ortada olan insanlar vardır ve güç neredeyse, birde maddi menfaat var tek yönlü düşünemeyiz, siyasi, sosyal, kültürel yönü vardır bu işin askeri yada güvenlik yönü yoktur sadece. Bunu ele aldığımız zaman güç neredeyse o ortadaki kitle oraya yönelmek zorunda kalır, bölge bölge ele aldığımız zaman meseleyi elbette devlet güçlüdür, hükümetimiz elinden gelen gayreti gösteriyor ama herhangi bir hukuk çerçevesi içinde olmayan güç daha rahat iş görebiliyor, bir devlet yöneticisi bunu yapamaz dolayısıyla orada PKK tek başına Kürt'ün temsilcisi olarak kabul edilirse tek başına bütün oyları alması gerekir bakıyoruz BDP'nin aldığı oy oranı neredeyse 33 vilayet var Kürt vilayeti denilen oralarda yüzde 20'yi geçmiyor işin içinde korku var ona rağmen oy olamıyorlar.

SIKINTIYI ÇEKEN DİNDAR KÜRTLER

Bunları biz anlatıyoruz ama bizim önemli olan bir noktamız var orada herşeye rağmen insanlara zarar veren bu yapının ortadan kalkması için Kürt'ü yok etmek olarak anlaşılmamalıdır bu, Kürtlerin insanı ve İslami bütün hak ve hukuklarını vermekten yanayım ben. Bölgede en çok sıkıntı çeken insan kitlesi inancını yaşayan Kürtler'dir. Batı'da Kürt gözüyle bakılıp sıkıntı çekebiliyoruz, Doğu'da da dindarlığından dolayı diğer etnik milliyetçiliği yapan kişiler yüzünden başka bir gözle görülüyorlar. Güvenlik ortamı çok önemlidir ama sadece ölenler üzerinden de meseleyi ele aldığımız zaman olay farklılaşır.

"ERGENEKON VE JİTEM BİTMİŞ DEĞİL"

Bölgelerin bütün vilayetlerinde üniversiteler kuruldu, Kürtçe dil orada enstütü haline geldi bu az buz birşey değildir, yetiyor mu? Yetmiyor, sosyal, iktisadi yönleri vardır diyorum ya. Senelerce inkar politikası bu hale getirdi bu insanları, içeride ki halen Ergenekon, JİTEM'inden tut bunlar bitmiş değil ki. İntikam de, kendi hakkını savunma de, Kürtlerin savunma hakkını alması de, say sayabildiğin kadar netice olarak burada ne yapabiliriz bu önemli.

Sevilay Yükselir: Faik Bey biz dağa çıkan gençlerin çıkmasını nasıl engelleriz varmı sizin bir çalışmanız?

Faik Tunay: Burada bütün konuşmalardan, atılan bütün twitlerden, yazılan bütün yazılardan çıkan bir sonuç var. Kürtler ve Türkler arasında acilen bir zihinsel fikir devrimi yapılmalı bunu yapamadığınız sürece bu ölümlerin önüne geçemezsiniz. Biz sabaha kadarda konuşsak, bütün siyasi partilerde bir araya gelse bu sorunu 1,2 ayda çözemeyeceğiz. Biz parti mensuplarının, STK'ların artık elini taşın altına değil tüm vücudunu neyi var neyi yok koyması gerekiyor. STK'lar Abdullah Öcalan'ın sürece katkısı olması için daha iyi şartlar sunulmalı diyorlar, siz bunu yaptığınız zaman Batı'daki insanların Doğu'yu anlamamasını daha da ileri boyuta taşırsınız. BDP'li milletvekilleri, sonuna kadar demokrasi, sonuna kadar hak, özgürlük, hertürlü inkara sonuna kadar karşıyız. Devletin hataları olmasa biz 40 yıldır bu meseleyle uğraşmazdık. Bıçak kemiğe dayandı, dayandı. Nasıl bir kemikse kırılmıyor ben anlayamadım.

"BDP'Lİ VEKİLLERE SERT UYARI"

BDP'li vekillere ben seslenmek istiyorum, siz Kürt siyasetinin temsilcisi olduğunu söylüyorsunuz 'Bu meselenin tek çözümü vardır demorkatik özerklik' diyorsunuz peki sen bu toprağı neden istiyorsun? Burada Kürt kökenli vatandaşlarımız sadece Doğu'da, Güneydoğu'da yaşamıyor ki. Sen böyle birşey istersen Türkler de çıkar 'peki kardeşim olsun, demokratik özerkliği verelim, sınırları da çizelim, İstanbul, Ankara'daki Kürtler de hadi oraya gitsin' derler. Buda büyük sorunlara yol açar, olaylar buraya doğru gidiyor çünkü bunun olmasını kesinlikle temenni etmeyiz ama bu olursa ne yapacağız o zaman?

Sevilay Yükselir: Erdoğan'dan 3 aşamalı PKK planı geldi, karakolda bekleme dönemi artık bitti, uzman personeller artık sahada olacak, PKK ağır darbe aldı' diyor. Ama seçim barajı için bir arayışımız var, 2004 döneminde zaten hem seçim barajı hemde yerel yönetimlere daha çok yetki verme, arttırma yönünde bir çalışmamız var diyor aynı şey yeniden gündeme gelecek, üçüncüsü yeniden son kez silahı bırakın mesajı vereceğiz, anaların yüreğine sesleneceğiz diyor, bu plan tutar mı?

Mehmet Emin Dindar: Biz Kürt nedir, hakkı nedir, hukuku nedir? Bunları belirleyebilirsek, problemler aşılabilir bunu ele almadan biz bu meseleleri bir noktadan bir noktaya taşıyamayız, kendi başbakanını Adnan Menderes'i idam eden bir ülke değilmiyiz? Ben Kılıçdaroğlu'na teşekkür ediyorum ziyaretine gitti, Özal'ın ölümü bile şüphelidir ve Adli Tıp bunu tekrar incelemek için mezarını açacak, Muhsin Yazıcıoğlu, Eşref Bitlis say sayabildiğin kadar.

Ben Becirman köyündenim Osmanlı döneminde peygamber efendimiz soyundan geldiğimiz için Becirman koymuşlar ve Becirman'ın anlamı da vergi alınmayan demek Türkiye Cumhuriyeti ne zaman kuruldu getirdiler Vergili Köyü adı koydular' dedi.