19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Necip Fazıl Fikir Araştırma Ödülü'nü alan Ekrem Demirli: Üslubuyla ufuk açtı

Necip Fazıl Fikir Araştırma Ödülü'nü alan Ekrem Demirli, 'Necip Fazıl'ın şehirli üslubu, şairliği, İslam mirası dahilindeki tercihleri mütedeyyin insanların ufkunun oluşmasında katkı sağlamıştır.' diye konuştu.

9 Aralık 2020 Çarşamba 08:19 - Güncelleme:
Necip Fazıl Fikir Araştırma Ödülü'nü alan Ekrem Demirli: Üslubuyla ufuk açtı

Prof. Dr. Ekrem Demirli yaklaşık otuz senedir tercümeler, tahkik ve telif eserlerle İslam metafizik düşüncesi üzerinde çalışıyor. Kaleme aldığı eserler ve konferanslarıyla bu alanın tanınmasına hizmet ediyor. “Haddi zatında kendimi bu geleneğin ısrarlı bir okuru olarak görüyorum’’ diyen Demirli, İslam metafizik düşüncesi üzerindeki çalışmaların zaruret arz ettiğini dile getiriyor.

Demirli, tasavvuf üzerine kaleme aldığı araştırma eserleri, tahlile dayalı makale ve kitapları, ilmî tebliğlerinin yanı sıra klasik eserlerden yaptığı tercüme çalışmaları nedeniyle Necip Fazıl Fikir Araştırma Ödülü’ne layık görüldü. Akşam Gazetesi'nden Bedir Acar, Demirli ile Necip Fazıl düşüncesi üzerine konuştu.

UZUN VE MEŞAKKATLİ BİR ASIRDI

Necip Fazıl ismi sizin dünyanızda nasıl bir yere tekabül ediyor?

Soruya yirmi sene önce cevap versem muhtemelen başka şeyler söyleyebilirdim, bugün bakınca iş ciddi ölçüde değişiyor: Türkiye zor şartlardan geçerek bugünlere gelebildi. Bu zorluklar ülkedeki hemen her hadiseyi ve olguyu da etkiledi. Yirminci asır bir önceki asra göre daha yaşanabilir bir asır olsa bile uzun ve meşakkatli bir asırdı. Dini hayat ve düşünce bu zorluklardan payını bazen fark etmediğimiz ölçüde derinden yaşadı. Müslümanca düşüncenin gelişmesi için büyük mücadeleler verildi, emekler harcandı. Necip Fazıl merhum bu emeği harcayanlar arasında özel bir yerde duruyor. Bu nedenle hepimizin üzerinde onun az çok etkisinin olabileceği aşikardır. Kendi adıma o neslin hemen hepsini büyük bir saygıyla anarım. Onların arasında Necip Fazıl’ın şehirli üslubu, şairliği, yer yer hamasete kaçabilecek özgüveni, İslam mirası dahilindeki tercihleri, tasavvuf ile ilişkisi gibi bir çok tercihi mütedeyyin insanların ufkunun oluşmasında katkı sağlamıştır. Aynı zamanda tarih ve miras ile irtibatımızın kurulmasında da ciddi katkısı olmuştur bu tercihlerin. Birçok kitabında bunun izlerini bulabiliriz.

Her yazar ve düşünür gibi Necip Fazıl’ın birçok noktada söyledikleri duygunun ötesine gidemedi, görüşlerini ve savunduğu değerleri temellendirmek üzere gereken entelektüel emeği kendisi gösteremediği gibi etkilediği insanlar da bunu başaramadı. Günümüzde ülkemizin hemen her kesimin müşterek vasfı olan–bu hususta sanılanın aksine mütedeyyin kesimler asla yalnız değildir- entelektüel alandaki yüzeyselliğimin nedenleri üzerinde düşünürken iki ismin kritiğini yapmamız lazım: Birincisi şairliği ve sanatı daha baskın olan Necip Fazıl, öteki ise nesrini şiirselleştiren Nurettin Topçu’dur. Her iki entelektüel yapabilecekleri kalıcı “kıymetli” işleri cemaatin güncel ve “önemli” beklentilerini öncelemekle ihmal ettiler diye üzülebiliriz bugün. Her iki yazar hitap ettikleri zümreler ile aralarında bir mesafe koymayı başarabilselerdi daha farklı etkilerini konuşuyor olabilirdik.

NECİP FAZIL VE TASAVVUF

Necip Fazıl’ın çilesi ve davası hakkında ne düşünüyorsunuz?

Necip Fazıl’ın hayat hikayesi ile Gazali’nin krizi arasında benzerlikler kurmuştum bir yazımda, hâlâ aynı kanaatteyim. Gazali Grek mirasının büyük meydan okumasının karşısında nübüvvet merkezli bir bilgi ve ahlak anlayışının imkanı sorunu üzerinden kriz yaşamış, krizinin çözümünü ise tasavvufun ahlak terbiyesinde bulduğunu söylemişti. Necip Fazıl’ın Abduhakim Arvasi ile olan irtibatı aynı tecrübeyi hatırlatır., Gazali’nin krize çözüm olarak ahlak ve iman yolunu göstermiş olması Necip Fazıl’da izlerini bulabileceğimiz bir şeydir; hatta imancılık Necip Fazıl’da daha baskın bile olabilir. Bence Necip Fazıl’ın Çile’deki arayışı ile başka yazılarında ve konuşmalarındaki üslubu arasında ciddi çelişkiler bulunabilir. Çile’de cevabı arayan Necip Fazıl’daki gerçekçilik ve merak saiki öteki eserlerinde perdeleniyor. O ve bendeki mürşidin varlığı ise tarih boyunca birçok Müslüman düşünürde gördüğümüz bir liman olmak üzere tasavvuf temasına atıf yapıyor. Fakat burada düşünce hayatımızdaki büyük sorun nüksediyor: O liman bir zihnin arayış ve merakını azaltacak mıdır, artıracak mıdır? Necip Fazıl’da sorunun cevabından emin olamıyoruz. ‘Liman’ benzetmesinden gidersek, acaba dindarlık ve onun tezahürleri yorgun aklımızın son sığınağı mıdır, yoksa bize gerçek bir merak ve araştırma saiki kazandıracak ab-ı hayat mıdır? Filibeli’nin Amak-ı hayal’inde kahraman delirmişti, bence mağlubiyetti o. Dini hayat ile düşüncenin ilişkisinde çözüm nedir? Zihnimiz yeniden inşa mı edilecek, yoksa dinlenecek midir? Necip Fazıl’da sorunun cevabını bulamıyoruz veya bulsak bile ona cevap demek istemiyoruz. Onun eserleri üzerindeki araştırmalarda ciddiyetle odaklanmamız gereken esas soru budur.

Necip Fazıl adına ödül verilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Mütedeyyin insanların günümüz Türkiye’sindeki etkinlikleri aydınların öngördüğü noktalardan değil, başka alanlar üzerinden gelişti. Geçmişte bu düşünceye ve hayata emek verenler büyük şöhret kazandılar. Necip Fazıl da dahil olmak üzere, herhangi bir yazarın ve düşünürün kazandığı popülerlik bütünüyle onun düşüncesi ve eseriyle ilgili olarak izah edilemez. Bilmiyorum onun kadar ismi binalara ve eserlere verilen başka bir yazar var mıdır? Geçen gördüm: “Necip Fazıl Alt Geçidi” diye isim vermişler. Necip Fazıl’ın adını alt geçide vermek komik geldi bana. Böyle komiklikler yapmak yerine bir yazar ve düşünür için ödül vermek, iyi ve yerinde bir iş olabilir.

PORTRE: EKREM DEMİRLİ

1969 Rize-İkizdere doğumlu. 1993’te Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun olduktan sonra 1995’te Abdullah İlâhî’nin Keşfü’l-Vâridât’ı adlı teziyle yüksek lisansını; 2003’te de Sadreddin Konevi’de Marifet ve Vücûd başlıklı çalışmasıyla doktorasını tamamladı. Halen İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Anabilim Dalı’nda öğretim üyeliğini sürdüren Demirli, çalışmalarını ağırlıklı olarak iki alanda sürdürmektedir: Birincisi Konevi şârihleri ikincisi ise İbnü’l-Arabî. Ekrem Demirli’nin Sadreddin Konevî, Abdürrezzâk Kâşânî, İbn Sina ve İbnü’l-Arabî’den çevirileri, hakemli dergilerde yayınlanmış makaleleri ve ulusal ve uluslararası sempozyumlarda sunulmuş tebliğleri bulunmaktadır.

Kitaplarından bazıları: Sadreddin Konevî’de Bilgi ve Varlık, Fusûsu’l-Hikem Şerhi

Nazarî Tasavvufun Kurucusu: Sadreddin Konevî, İslam Metafiziğinde Tanrı ve İnsan, Tasavvufun Altın Çağı, İbnü’l-Arabî Metafiziği.