26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

Necip Fazıl Fikir Ödülü Sahibi Prof. Dr. Tahsin Görgün: Takdir edilmek varlık sebebidir

Necip Fazıl Fikir Ödülü Sahibi Prof. Dr. Tahsin Görgün, 'Büyük milletler, kendilerine ait büyük insanları takdir ederek, varlıklarını sürdürebilirler. Necip Fazıl adına ödül verilmesi, milletimizin kendisi için yaptığı önemli bir tanıma ve tanıtma faaliyetinin mütemmim cüz'ü olarak kabul edilmelidir.' dedi.

Akşam Gazetesi21 Aralık 2021 Salı 10:44 - Güncelleme:
Necip Fazıl Fikir Ödülü Sahibi Prof. Dr. Tahsin Görgün: Takdir edilmek varlık sebebidir

İlahiyat profesörü, araştırmacı-yazar Prof. Dr. Tahsin Görgün, İslam düşüncesi tarihi, felsefe, dil, tarih, siyaset, bilim ve Osmanlı'nın Batı'ya tesiri gibi alanlarda eser üreten bilim insanlarımızdan...

Görgün, geleneksel düşünce birikimini modern düşüncenin imkanlarını dikkate alarak yorumlayan ilmi çalışmaları nedeniyle Necip Fazıl Fikir-Araştırma Ödülü'ne layık görüldü.

Akşam Gazetesi, Görgün'le Necip Fazıl şiirlerinin etkilerini konuştu.

Necip Fazıl'ı diğer şairlerden ayırt eden en önemli özellikleri nelerdi?

Necip Fazıl Kısakürek, çocukluğum ve gençliğimde ufkumda bulunan, benim gibi çok sayıda gence ufuk oluşturan bir şair ve mütefekkir idi. Sakarya Türküsü, ilk ezberlediğim şiirlerden olduğu gibi, İdeolocya Örgüsü, gençliğimde okuduğum temel kitaplardan birisi oldu. Necip Fazıl, benim gibi memleket meselesi olan gençler için, ideal ve umut kaynağıydı. Üstadın varlığı ve fikirleri, sormayı, soruşturmayı, araştırmayı tahrik eden; bunun için de mesela anlatılan tarih konusunda uyarıcı unsurlar taşıyordu. Bir şiirinde geçen "inanmıyorum bana anlatılan tarihe" sözü, sadece vakıa olarak tarihin değil, tarih anlatılarının da, daha farklı olabileceğini düşündürüyordu. Necip Fazıl, verili şartlara razı olmamanın, daha ötesini, daha büyüğünü, daha yüceyi aramanın hem mümkün, hem de gerekli olduğunu işaret eden bir alem, bir bayrak, bir işaretti. Bu anlamda o, tam da olduğu, olması gerektiği gibi, bir şair, bir Türk şairi idi.

Mehmet Emin Yurdakul'un "Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet, sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir" mısralarının tecessüm ettiği şahsiyetlerden birisi, belki birincisi Necip Fazıl'dı. O, bu milletin hissiyatını sadece duygu olarak değil, düşünce ve hatta bir fikir, bir ideal olarak tecessüm ettiriyordu.

Büyük Doğu'yu ve daha sonra kitaplaşan yazılarını okumak için sabırsızlıkla beklerdik. Sebeplerinden birisi tabii ki Necip Fazıl'ın bizzat kendisi idi; diğer sebep de 70'li yıllarda zaten çok az kitap ve derginin neşrediliyor olmasıydı.

Şimdi geriye dönüp baktığımda insanlığın başına gelmiş büyük bir felaket olan bütün bir 20. yüzyılda millet olarak varlığımızı muhafaza etmemizde şiirin, şairlerin ve bunların önde geleni olan Necip Fazıl'ın yerinin her türlü takdirin ötesinde olduğunu daha açık bir şekilde görebiliyorum. Şiir ve şairler, özellikle de Necip Fazıl'ın bizim hayatımızın her boyutunda ve her mertebesinde tayin edici bir yeri var.

Necip Fazıl'ın çilesi aynı zamanda bu toplumun da çilesiydi diyebilir miyiz?

Necip Fazıl'ın hayatı ve çilesi, mensubu olduğu milletin hayatı ve çilesinden bağımsız değildir elbette. Fransa'daki bohem hayatı kadar Türkiye'ye döndükten sonra, memleketin ve milletin kaderine iştirak ederek, onunla hemhal olması; yaşayarak ve hissederek, dile getirmesi, tam da Türk milletini kendi özü ve hakikati ile yüzleşmesinin vasıtası ve vasatı olması anlamına geliyordu. Nesir olarak yazdığı eserleri kadar özellikle Çile kitabına aldığı şiirleri, tam da bu cihetten önem arz etmektedir.

Çile şiirinin bizzat kendisi, sanki şahsi ve şaire ait bir tecrübeyi dile getiriyormuş gibi gözükse de, o şiirle irtibat kurarak okuyan hemen herkesin onda şu veya bu oranda kendi tecrübesini bulması, bu şiire daha farklı bir boyut katmaktadır. "Gaiblerden bir ses geldi bu adam, gezdirsin boşluğu ense kökünde" derken, buradaki adamın sadece Necip Fazıl olduğunu düşünmek, şiirle eksik bir irtibat kurmak; şiirin gayri şahsi, belki milli boyutunu ihmal etmek anlamına gelebilir. Buradaki adamın boşlukla karşı karşıya gelmiş bir millet olabileceğini ve bu milletin bir gün ve bir şekilde yine ve yeniden Hakk ve Hakikat ile irtibatını zayıfladığı yerde tahkim, koparıldığı yerde ise tesis edeceğini, bu milletin geleceği olarak kendi hayatında yaşamış ve dile getirmiş bir şairin, buna olan şuuru ile biz bu şiirde ve Necip Fazıl'ın şiirinde karşılaşırız. Şair, milletin bugünü ve geleceğini tecrübe ederek, kendi hayatında iliklerine kadar hissettiklerini, "bendedir duymadığı dertlerle kalabalık" mısraında söylediği gibi, bu şiiri okuyanlar, yaşadıklarının mana ve muhtevası ile, yani kendi hakikatleri ile karşılaşırlar.

Necip Fazıl'ın çilesi de davası da sanki, milletimizin çilesi ve davasının bir insanın şahsı ve hayatında yaşanarak, geçmiş, bugün ve geleceğin bir anda keşf- edilerek, dile getirmesidir.

Necip Fazıl adına ödül verilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Büyük milletler, kendilerine ait büyük insanları takdir ederek, varlıklarını sürdürebilirler. Burada takdire ihtiyaç hisseden, büyük insanlar değildir; toplum, kendi varlığını sürdürürken bu büyük insanların derin, kafaların karıştığı zor zamanlarda inceliklere dikkat çekerek, farkları fark etmeyi sağlayan duruşu kadar, birleştirici ve buluşturucu ufkuna da muhtaçtır. Dolayısıyla Necip Fazıl adına ödül verilmesi, milletimizin kendisi için yaptığı önemli bir tanıma ve tanıtma faaliyetinin mütemmim cüz'ü olarak kabul edilmelidir.

Ödülün size tevdi edilmesi hakkında neler söylersiniz?

Necip Fazıl gibi büyük bir şair ve mütefekkir ile adı birlikte zikredilmek, hangi vesileyle olursa olsun, herkes gibi bana da onur verir.

PORTRE

Lisans eğitimini 1984 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde "Elmalılı Hamdi Yazır'ın Görüşleri ve İlim Felsefesi" başlıklı bitirme teziyle tamamladı. Freie Universität Berlin'de "Sprache, andlung und Norm" (Dil, Davranış ve Hüküm) başlıklı tezi ile fıkıh usulü ve felsefe doktorası yaptı. 1995 yılında Türkiye'ye dönerek İSAM'da (İslam Araştırmaları Merkezi) araştırmacı olarak çalışmaya başladı. 2005-2007 yılları arasında Almanya'da Frankfurt Goethe Üniversitesi'nde ve Viyana Üniversitesi'nde misafir hoca olarak bulundu. Yüze yakın yayınlanmış makalesi yanında Anlam ve Yorum, İlahi Sözün Gücü, İslam ve Batı İlişkileri Çerçevesinde Medeniyet Meselesi, Türkiye'de İslami Düşünce Geleneği, Osmanlı Düşüncesi, İslam, Modernizm ve Batılılaşma gibi kitapları bulunmaktadır. Halen İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi öğretim üyesidir.

  • Tahsin Görgün
  • Necip Fazıl Fikir Ödülü
  • Necip Fazıl Ödülleri