18 Nisan 2024 Perşembe / 10 Sevval 1445

'Ödül bana umut ve cesaret verdi '

Cemal Şakar: Boşluğa, yılgınlığa düşüp muhasebe yaptığım anlar oldu. Zaman zaman karamsarlığa düşse de güzel bir ses insanı kendi karanlığından çıkarabiliyor. Necip Fazıl Ödülü bana umut ve cesaret verdi.

BEDİR ACAR13 Kasım 2019 Çarşamba 07:00 - Güncelleme:
'Ödül bana umut ve cesaret verdi '

Kültür, sanat, medeniyet, modernizm gibi konular üzerine yazan Cemal Şakar’ın edebiyat dünyasındaki kimliğini asıl belirleyen öyküleri oldu. Bugüne kadar 9 hikaye kitabı yayınlanan Şakar, öykü (hikaye) türünün mevcut anlatım imkânlarından sonuna dek yararlanan, aynı zamanda özgün anlatım biçimleri deneyen bir isim. Şakar 2019 yılının Necip Fazıl Hikaye-Roman ödülüne layık görülen isim oldu. Prof. Dr. M. Fatih Andı, Prof. Dr. Hicabi Kırlangıç, Prof. Dr. Turan Karataş, Dr. Öğretim Üyesi Ahmet Murat Özel ve Necip Tosun’dan oluşan jüri heyeti ödül gerekçesini açıklarken, Cemal Şakar için şu ifadelere yer verdi: “Kişisel açmazları ve dramları, sadece bireysel/içsel bir derinliğe değil, aynı zamanda, hakikate ve toplumsal sorunlara ulaştırıp biçimsel yeniliklerle hikâye sanatına yeni tonlar, yeni renkler getirmesi; kendi kültürümüzün, medeniyetimizin hikâyesini modern hikâyenin imkânlarını kullanarak anlatması nedeniyle Necip Fazıl Hikâye-Roman Ödülü’ne layık görülmüştür.” Cemal Şakar ile ödül sonrası duygularını konuştuk.

Necip Fazıl, fikirsel manada sizce ne miras bıraktı? 

Necip Fazıl Kısakürek’le ilgili yazdığım bir yazıya onun sözünü başlık yapmıştım: Gerisini Emanetçilerim Düşünsün. Benim için Necip Fazıl temiz bir tohumun taşıyıcısıydı. Mevlana’dan mülhem söylersek, temiz tohumu, temiz toprağa ekmek gerekmektedir. Üstad bu anlamda görevini yerine getirdi. Kendimi, onun ayağa kaldırdığı, yeniden dirilttiği bir çizginin emanetçisi gibi gördüm. Temiz bir tohum tevarüs etmiştim, onu temiz bir toprağa ekme sorumluluğum vardı. Bu sorumluluğumu layıkıyla yerine getirip getiremediğim tartışılır, ama başından beri derdim ve duam buydu. 

Anlatmaya çalıştığım derdi, o şöyle dile getirmişti: “Allah’ın, âyetiyle (sana verdiğim nimetleri dile getir!) emrine sığınarak, bir tohum attığıma ve bu tohumun şimdiki ahlatları yarın, ışıklı ve cevherli meyvelere çevireceğine inandığımı söyleyebilirim. Gerisini emanetçilerim düşünsün!..” 

Onun fikir mücadelesi nasıl bir yol açtı? 

Bugün birçok edebiyatçı kendisini Mehmed Âkif’le başlayan bir zincirin halkası olarak görür, kendisini bu silsileye nispet etmeye çalışır. Necip Fazıl bu zincirin en güçlü halkalarındandır. Oluşturulmaya çalışılan gelenek içinde kendi yerini; “bugün Türkiye’de İslâm davası adına ne varsa hepsinin birden annesi” olarak belirler. 

Onun ifadeleriyle, “1943 yılında ‘Allah’ demenin bile Basın ve Yayın Umum Müdürlüğünce yasak edildiği devirde,” çıkıp ‘Allah’ demek gerçekten büyük bir eylemdir, üstelik bedeli ödenmiş bir eylem. Bir anlamda var olmak, nefes alabilmek için alan açma gayretidir onunkisi. Eğer bugün bizler rahatça nefes alabiliyorsak bu alan sayesindedir. Onun dilinden düşürmediği dava bence bu alanın açılması, bu sayede var kalabilmektir. Başta şiiri olmak üzere, diğer tüm yazdıkları ve konferansları hep bu davanın birer veçhesidir. 

Necip Fazıl Ödülleri’ni nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Bugün üstad dendiğinde ilk önce onun adı akla gelmektedir. Gerçekten bu az bir paye değildir ve edebiyat tarihinde çok az insana nasip olmuştur. Onun adına bir ödül tertip edilmesi kadar doğal bir durum yok. 

Bizim en büyük sorunumuz kurumsallaşamamaktır. Nice güzel girişim bu nedenle akim kaldı. İnşallah bu kez böyle olmaz, yıllarca sürer ve geleneğini oluşturur. 

Hikaye-Roman Ödülü’nün bu yılki sahibi oldunuz. Neler hissettiniz? 

Hiçbir yarışmaya katılmadım, hiçbir ödüle başvurmadım, hep kendimle yarıştım. Kazandıysam kendimi yendim; yenildiysem kendime yenildim. 

Taltif beklemese de insanın çalışmalarının taltif edilmesi mutluluk verici. Zaman zaman karamsarlığa düşse de güzel bir ses insanı kendi karanlığından çıkarabiliyor. 

Allah’a şükür uzun bir yazı hayatım oldu. Boşluğa, yılgınlığa düşüp muhasebe yaptığım anlar oldu, ama zaman zaman duyduğum güzel sesler bana umut ve cesaret verdi. Ödül de bu güzel seslerden birisi benim için. 

PORTRE

1962 Balıkesir Gönen doğumlu Cemal Şakar Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ni bitirdi (1983). Halen İstanbul’da bir kamu kuruluşunda çalışıyor; e-edebiyat dergisi www.edebistan.com’un yayın yönetmenliğini ve Muhayyel Dergisinin yayın danışmanlığını yürütüyor. Edebiyat hayatına, 1982’de Güldeste Dergisinde yayımlanan “Beyaz Gömlek” adlı öyküsüyle başladı. Bir grup arkadaşıyla birlikte Kayıtlar, Hece ve Hece Öykü’nün çıkışında yer aldı. Portakal Bahçeleri ve Pencere adlı öykü kitapları Arnavutça’ya; bazı öyküleri de Farsça, Korece ve Azerice’ye çevrildi.  İlk öykü kitabı Gidenler Gidenler adıyla Yedi İklim Yayınları tarafından basıldı. Şu sıralar Şakar’ın bütün eserleri İz Yayıncılık tarafından basılmaktadır.