TOPAÇ, seksek, istop, bisiklet gibi oyunlar, çizgi filmler...Gözlerinizi kapatın ve bir süreliğine kendi çocukluğunuzu anımsayın.Kuşkusuz aklınıza ilk gelen öğeler arasında bu saydıklarımız olacak. Sohbetlerde özlemle andığı çocukluk yıllarına dönmeyi, o günleri yeniden yaşamayı kim istemez ki? Bağımsız sinema yapımcısı ve yönetmen Cenk Kaptan bu ihtiyaçtan yola çıkarak Ben Çocukken adlı farklı bir belgesele imza attı. Dijitalleşmeyle birlikte kaybolmaya yüz tutan sokak oyunlarını ve bunun çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerini anlatan belgeselde sosyolog ve pedagogların yanı sıra Selçuk Yöntem, Burhan Şeşen, Çiçek Dilligil, Zafer Ergin gibi ünlü isimlerle çocukluklarına dair yapılan röportajlar da yer alıyor.
Cenk Kaptan bu projeye yaklaşık altı yıl önce başlamış, onlarca kişiyle görüşmeler yapmış. Üniversite yıllarında belgesel fikrinin oluştuğunu söyleyen Kaptan, amacının unutulan sokak oyunları ve kültürünü gelecek nesillere aktarabilmek olduğunu anlatıyor: “1980-90 yılları arasında doğan nesil sokakta oyun oynayan son kuşaktı. Artık betonlaşma, otomobillerin artması, parkların azalması gibi nedenlerle çocuklar sokağa çıkamıyor. Bu durumun etkilerini sorgulamak istedim. Topluma mal olmuş sanatçılar, halkın nabzını tutan kişilerle görüştüm. Araya giren başka işler nedeniyle altı yılda tamamlayabildiğim belgesel için her yaş grubundan insanla görüştüm. 1930’da doğan biri de 20-25 yaşlarında bir genç de var. Dolayısıyla 50 yıllık bir periyodun çocukluğunu anlatıyoruz.”
Yıllar öncesi ile şimdiki çocukluğu karşılaştırdığında farkın fiziksel temasın bitmesi ve bilgisayarın herkesi eve hapsetmesinde olduğunu kaydeden Kaptan şunları söylüyor: “Yeni nesil çocuklar artık kendi egolarıyla savaşmak zorunda kalıyor. Bilgisayarlarda canavarlara karşı savaşıyor ama aslında kendi egosuyla savaşıyor. Oysa pek çoğumuz mahalle kavramı içinde büyüdük, kavga da ettik oyun da oynadık. Yeni nesil çocuklar her şeye kolayca ulaşıyor. Oysa bizler kendi oyunlarımızı yaratırdık. Tahtaları yontarak kılıç yapardık. Bu da hayal gücümüzü geliştirirdi. Şimdiki çocuklar bundan yoksun büyüyor.”
Kaykay değil tornet
Ben Çocukken belgeselinde saklambaç, birdirbir, seksek gibi klasik oyunların her dönemde vazgeçilmez olduğu göze çarpıyor. Kaptan, bazı ünlülerin kendi oyunlarını da yaratığını belirtiyor: “Çiçek Dilligil arkadaşıyla birlikte görünmezlik oyunu oynarmış. Yan yana yürürken birisiyle göz göze gelmeden yürümeye çalışıyorlarmış. Göz göze gelen ise yanarmış.
Zafer Ergin, Selçuk Yöntem, Aykut Oray bir nevi kaykay olan tornet yaparmış. Zafer Ergin’in dayısı mobilyacıymış ve tornet yapması için ona gitmiş. O da elindeki imkanlarla tekerlekleri tahta bir tornet yapıp vermiş. Zafer Ergin binince tekerlekler sürtünmeden dolayı yanmaya başlamış. Güzel bir deneyim olmuş onun için. O dönemin çocukları zorluklar içinde büyümüş ama hepsi daha mutluymuş.”,
Erkekler için bisiklet, kızlar için bebek önemli
YÖNETMEN Cenk Kaptan çekimler sırasında ilginç olaylar yaşamış. Bir insanla çocukluğuna dair konuşma yapıldığında kaç yaşında olursa olsun gözlerinde o dönemi gördüğünü belirten Kaptan, erkekler için bisikletin kızlar için ise sarı saçlı bebeklerin önemli olduğunu anlatıyor: “Zafer Ergin ve Yalçın Yelence’nin bisikletle ilgili anıları aynıydı. Birbirlerini tanımamalarına rağmen hikayeye biri başladı, diğeri devam etti adeta. Ayrıca çekimler sırasında her bölgede belli oyunların isimlerinin farklı olduğunu gördüm. Eskişehir’de kızların ip atlayarak oynadıkları ‘çan çin çon’ diye bir oyun varmış. Bu isim diğer şehirlerde bilinmiyor.”