19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Ahmet paşa’nın kara talihi

Adil, hayırsever bir vezir ve cesur bir komutandır Gazi Ahmet Paşa. Kanuni ‘Seni azletmeyeceğim” sözüyle onu vezir olmaya ikna eder ama idam ettirir, kesik başı ile top gibi oynanır. Mimar Sinan’ın onun adına yaptığı cami de ancak ölümünden yıllar sonra gelen ‘iade-i itibar’ ile tamamlanabilir.

31 Ağustos 2014 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Ahmet paşa’nın kara talihi

Sarayda yetişir, Yeniçeri Ağası ve Rumeli Beylerbeyi olur. Yavuz Sultan Selim’in kızı, Kanuni Sultan Süleyman’nın kız kardeşi Fatma Sultan’la evlenir. Yavuz’a damat, Kanuni’ye vezir olur.   Osmanlı tarihine Temeşvar Fatihi olarak kazılacak kadar cesur komutandır.

Aslında vezir olmayı hiç istemez ama Kanuni’nin “Hiçbir zaman azlettirmeyeceği” sözüyle kabul eder. Azlettirmez ama idam ettirir Kanuni. Böylesi parlak bir yaşam, başkalarının saltanat hırsı uğruna, saray entrikaları sonucunda 1555’de son bulur. Kanuni’nin kendisini beklediği söylenince elinde evraklarla Topkapı Sarayı Saadet Kapısı’na  gelir. Ak Ağalar Kapısı önünde gizlenen cellatların elinden olur ölümü. Rüstem Paşa’nın yerine vezir olmuştur, gene Rüstem Paşa geçer yerine. Reşat Ekrem Koçu, Paşa’nın kesik başı ile top   gibi oynandığını anlatır.

Topkapı Sarayı-Saadet Kapısı hüzünlü sonunun adresi olsa, adının ölümsüzleşmesi Topkapı semtinde olur. Fatih’in İstanbul’a girdiği kapının ilerisinde tüm sadeliği ve güzelliğiyle yapılır    Mimar Sinan imzalı Kara Ahmet Paşa Külliyesi. Eşi Fatma Sultan’ın ismini taşıyan mahallede yer alan, adını vereceği külliyeyi 1554 yılında sipariş eder ama bitişini göremez. Sinan, bir tarafı meyilli yüksek bir arazide Paşa’ya yaraşır bir tasarım yapar. Paşa’nın ölümüyle inşaata ara verilir. 1562 yılında suçsuzluğu açıklanıp iade-i itibar yapılınca eşi Fatma Sultan inşaat devam edilerek 1571’de tamamlanır. Sinan’ın en güzel camilerinden birine ev sahipliği yapan külliye, medrese, sıbyan mektebi, çeşme ve türbeyle tamamlanır. Medrese hücreleriyle biçimlenen avlusu çok özel. Sinan’ın nadir uygulamalarından cami v medrese birlikteliğinin sonucu medrese adeta avluyu kucaklar, buradan ulaşılır camiye. Deniz kabuğu şekilli bingilleri olan dershane yanından tuvaletlere gidilen geçit bulunur.

Sinan’ın kullanmayı sevdiği tekniklerden biri olan, sivri kemerli pencerelerde birbirine geçmeli sıralanan renkli taş örgüler burada da yapıya renk ve fark katıyor.

Kesme taştan yapılan cami tek minaresi çok zarif ve ince işçilikle yapılmış. Üç kapıdan girilebilen caminin beş kubbeli son cemaat yeri sıra dışı genişlikteki kemerleri ile dikkat çeker.

İSTANBUL’DAKİ TEK ÖRNEK

Mükemmel oran iç mekanda da uygulanmıştır. Altı fil ayağı üzerine oturan kubbenin etrafında dört köşedeki dört çeyrek kubbe bulunur. Kemerler de altı büyük sütuna oturur. Ferahlık hissini veren bu sistem aydınlatmada görev yapar. Özel tasarımlı ve canlı renklipencerelerin üstlerini çevreleyen hat çinili yazılar yapıyı daha özel kılıyor.

Kıble tarafındaki kapıdan girildiğinde sağ ve sol taraftaki merdivenlerle kadınlar mahfiline ulaşılır. Caminin eşsiz güzelliğini buradan seyretmenizi tavsiye ederim. Üç tarafı dolaşan galeriler iç mekana hareket katıyor. İç süslemeleri çok özenli olan yapı önemli bir sanat eseri.

Mermer, çini ve ahşabın en zarif uygulamaları bu yapıda bulabilirsiniz. Renkli kemer taşları, sütun başlıkları, mahfil ve dantel gibi işlenen oymalar mermere can verir. Geometrik ve bitkisel motiflerle bezeli minber, sade ama sarkıtlı mermer mihrap çok güzel. Dönemin geçmeli ahşap işçiliğinin su gibi akıcı yansıması için vaaz kürsüsü, cümle kapısı ve pencere kanatlarına bakmak yeterli. Ahşap tavanlardaki zengin kırmızı, lacivert ve siyah arabesk bezemeler ve altın yaldızlı nakışlar nadir eserlerdendir.Bu kadar zengin renkli oluşu ve iyi korunarak günümüze ulaşan İstanbul’daki tek örnektir.

Külliyenin 50 metre ilerisinde bağımsız bir yapı olan türbe, Paşa’nın ölümünden sonra mezarı üzerine yapılır. Çokgen formlu, çift sıra pencereli türbe, titiz taş işçiliğiyle inşa edilmiştir. Hemen ardında çatılı ve dörtgen biçimli sıbyan mektebi yer alıyor.

Fatma Sultan’ın da mezarının olduğu bilinen caminin haziresinde bulunan ve yapıyla yaşıt olan çınar ağacı son yağmurlarda devrilmiş. Pek çok kıymetli mezar taşını kırıp yıkılması üzücü olsa da ağacın cami tarafına devrilmemiş olması önemli. 1696 ve 1894 depremlerinde kısmi zarar gören yapı II. Abdülhamid tarafından 1896 yılında onarılır.

Cuerda Seca (Renkli sır tekniği)
 
Son cemaat yerindeki kapı, pencere ve nişlerde bulunan çiniler çok kıymetli. Eski renkli sır tekniği kullanılarak ulaşılan elma yeşili ve sarı renkli bu çiniler İznik çinilerinin kaydedilen ikinci döneminin son örnekleri olarak kabul ediliyor. İç mekandaki çiniler ise mavi ve beyaz kitabeli panolardan oluşuyor.