1 Ağustos 2025 Cuma / 7 Safer 1447

Anadolu’nun derebeyleri

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan bazı köklü ailelerin liderleri, bazen derebeyi bazen halk adamı olarak anılmıştı. Bazen bu aileler ile devlet arasında Anadolu’da çok kanlı savaşlar yaşandığı da olmuştu.

Murat KUTLU21 Haziran 2015 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Anadolu’nun derebeyleri

Osmanlı merkezi idaresi, gücünü daha kuruluş yıllarından itibaren taşrada hissettirse de Anadolu’nun muhtelif yerlerinde sözü geçen itibarlı büyük aileler, her daim varlıklarını sürdürmüşlerdir. Devlet bunların bir kısmını kaba kuvvetle, bir kısmını da tımar tevcih ederek tasfiye etmeye çalışsa da sonu mağlubiyetlerle biten savaşlar ve taşrada yaşanan bürokratik zorbalıklar, bu köklü ailelerin birer bölgesel güç olarak ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Uzun süren ve ağır yenilgilerle sonuçlanan savaşlar 17’nci yüzyılda Osmanlı Devleti’nin taşradaki hâkimiyetini derinden sarsmıştı. Bu nedenle merkezi idare, Anadolu ve Rumeli’de birer derebeyi (elbette Batı’daki anlamından farklı) olarak adlandırabileceğimiz ailelerin kendi bölgelerindeki nüfuzlarını kabul etmek durumunda kalmıştı. Ayrıca tebaa da devlet otoritesi yerine kendi içlerinden çıkan böyle bir yerel gücün yanında olmayı tercih ederken de hiç tereddüt yaşamamıştı.

Bugün derebeyi, ağa veya bey denildiğinde akla gelen ilk şey zulüm, baskı ve ezilen köylünün çilesidir. Şüphesiz bölgesinde halka çok kötü davranan yerel güçler olmuştur. Ancak hatıratlar, seyyahların izlenimleri, halk hikâyeleri ve şairlerin manzumeleri bize, bu sözü geçen ailelerin büyük bir kısmının, idaresi altında bulunan halkı, umumiyetle memnun ettiklerini göstermektedir. Anadolu’da devlet tarafından derdest edilen ailelerin arkasından yakılan türküler, şiirler ya da destanlar, bu meşhur ailelerin birçoğundan sitayiş ve özlemle bahsetmektedir. 18. ve 19. yy’da Belgrat’tan yola çıkan bir yolcunun, beylerin ve ağaların konaklarında misafir kalmak suretiyle Erzurum’a kadar gidebildiği bir ortamda Anadolu’nun bu meşhur ailelerine birkaç örnek verelim:

Çapanoğulları: 18 ve 19. yüzyıllarda Bozok (Yozgat) merkez olmak üzere Orta Anadolu’da hâkimiyet kuran önemli bir ailedir. Türkmen oldukları bilinen Çapanoğulları ailesinin (Sivas’ta çapan adıyla bir aşiretin olduğu da biliniyor) hakkında ayrıntılı bilgiye sahip olduğumuz ilk üyesi Ahmet Paşa’dır. Ömer Ağa’nın oğlu olan Ahmet Paşa Sivas valiliği yapmış, devlete büyük hizmetlerde bulunmuştur. Din ve mezhep ayırımı yapmadığı için Orta Anadolu’da nüfuzunu artırmıştır. Yozgat şehrinin kurucusu sayılmaktadır. Lakin idare ettiği yörelerde gücünün artması bazı keyfi davranışlarda bulunmasına neden olmuş, merkezi idare ile ters düşmüştür. Devletten Maraş valiliğini isteyecek kadar ileri giden Ahmet Paşa, 1765 yılında idam edilmiştir. Çapanoğlu ailesinin otuz yıl kadar devam edecek olan şöhretli ve ihtişamlı devri Süleyman Bey reisliğinde başlamış, aile bu dönemde sadece Yozgat’a değil, Kayseri, Amasya, Ankara, Niğde, Maraş, Elazığ ve Tarsus’a bile hâkim olmuştur. Hatta muhtemelen önce devlet ricali arasında söylenen daha sonra da halk arasında yayılan “bu işi kurcalama altından bir Çapanoğlu çıkar” deyişi de bu dönemde söylenegelmiştir. Süleyman Bey’in 1813 yılında ölümünden sonra devletin izlediği merkezileşme politikaları ailenin bölgedeki gücünü azaltmıştır. Çapanoğullarının nüfuzunun tamamen sona ermesi ise İstiklâl Harbi içinde Büyük Millet Meclisi hükümetine karşı başlattığı ayaklanma ile olmuştur. İttihat ve Terakki karşıtı politika izleyen aile, milli mücadelenin de İttihatçı bir hareket olduğunu düşünmüş ve Kuvayı Milliye karşısında yer almıştır. Çerkez Ethem’in bastırdığı isyan sonunda İstiklal Mahkemelerinde yargılanan ailenin ileri gelenlerinden bazıları idam edilmiştir.

Kara Osmanoğulları: 18. yy’da Batı Anadolu bölgesinde etkili olan bir ailedir. Türkmen menşeli bu ailenin en meşhur reislerinden biri Ömer Ağa’dır. Alemdar Mustafa Paşa’nın sadareti sırasında padişahla âyanlar arasındaki karşılıklı hukuki durumu belirleyen toplantıya katılmış ve yapılan sözleşmeye imzasını atmıştır. Bu büyük aile 18.yy’ın sonu 19. yy’ın başında meydana gelen savaşlara ve Rumeli’de çıkan isyanlara karşı yapılan harekâtlara sürekli olarak asker göndermiştir. Aydın, Manisa ve civarı bölgelere seyahat düzenleyen Avrupalı gezginlerden halkın Kara Osmanoğulları’nın adil idaresinden gayet memnun olduğu, bölgeyi de mamur bir hale getirdiğinden bahsetmektedir. 1816 yılından sonra merkezi hükümet, 150 yıl kadar bu ailenin hâkimiyetinde kalan Manisa, Aydın ve Bergama’yı kendi kontrolü altına almıştır. Cumhuriyet döneminde bu ailenin fertleri arasından yazar ve politikacılar çıkmış, bunların içinde de en çok tanınanı Yakup Kadri Karaosmanoğlu olmuştur.

Kozanoğulları: 18.yy’ın başından 19.yy ortalarına kadar Çukurova bölgesine hâkim olan, meşhur Varsak aşiretine bağlı ailedir. Bölgedeki diğer ailelerle de mücadele eden Kozanoğulları, eski adı Sis olan Kozan şehri ve civarını 19.yy ortalarına kadar idare etmişlerdir. Resmi görevler vererek aileyi denetim altında tutmak isteyen Osmanlı bürokrasisi bunda çok başarılı olamamıştır. Devlet, 1865 yılında Derviş Paşa komutasında Fırka-i İslâhiye birlikleriyle Çukurova bölgesindeki tüm aşiretlerin hâkimiyetlerine son verirken Kozanoğulları dâhil tüm büyük aileleri de Anadolu’nun dört bir tarafına sürmüştür. Bu askeri harekât, bölge halkını derinden etkilemiş, ailelerin başına gelenlerle ilgili birçok manzum eser yazılmış, türküler yakılmıştır.

 

ÖNERİLEN VİDEO

Yürek burkan sadakat... Sahibinin mezarını terketmiyor

Kapat
Video yükleniyor...