- Geçen hafta sosyal medyada Direniş Karatay filminin soundtrack’i için yaptığınız şarkının klibini yayınladınız. Çok alışıldık bir şey değil dönem filminde rap müzik. Nasıl oldu bu iş?
Dönem filmlerinde ilk akla geleni yapmak yerine farklı bir iş yapmak istedik. Klibe çok olumlu tepkiler aldık. Filmin yönetmeni Selahattin Sancaklı, klibi de çekti. Anadolu Selçuklularının Moğollara karşı verdiği mücadeleyi anlatıyor film. Moğollar Konya önlerine kadar geliyor, Konya’da Emir Celaleddin Karatay adlı bir kahraman tarafından verilen bir mücadele var ve bu dönemde Moğol istilasına karşı koyuyorlar.
- Neden rap tercih edildi?
Hiç yapılmamış bir şey yaptık. Bir dönem filmine rap müzikle soundtrack çalıştık. Öz kültürümüzle şu an yaptığım müziği birleştirip böyle bir eser yaptık. İnşAllah İnsanlar beğenir. Rap Amerika kaynaklı bir müzik gibi algılanıyor. Ama aslında biz yeni neslin ozanlarıyız. Bizim toprağımızda bu zaten var. Yunus Emrelere, Ahmet Yesevilere gidersek Pir Sultan, Hacı Bektaş Veli, Mevlana, Dadaloğlu, Aşık Emrah’lara bakarsak bugün bizim yaptığımızın da bu günün ozanlığı olduğu ortaya çıkıyor.
- Daha önce de film müzikleri yaptınız sanırım...
Destere filminin soundtrack’ini yaptım. Enes Batur’un Hayal mi Gerçek mi’de iki parçam kullanıldı. Şimdi de Direniş Karatay.
- Halk müziği ile aranız nasıl? Kimleri dinlersiniz?
Rahmetli Neşet Ertaş’ı çok severim. Erzurum’un bütün ustalarını, Sümmani’lerle büyüdük zaten. Elimden geldiği kadar türkü dinliyorum. Musa Eroğlu, Arif Sağ... Ama sanat hayatımda örnek aldığım iki isim var. Biri Neşet Ertaş, biri Müslüm Gürses.
- Yaptığınız müzik için kullanılan Arabesk rap isimlendirmesini doğru buluyor musunuz?
Doğru bulmuyorum. Rap 1995’ten beri var ama insanlar yeni yeni kabul edip dinlemeye başladılar. Arkamızda hiçbir medya desteği olmadan yaptık uzun süre bu müziği. İnternetin çıkmasıyla beraber çok fazla yayılmaya başladı. Müzik kanalları bizim kliplerimizi yayınlamıyor mesela. Çünkü onların istediklerini anlatmıyoruz. Onların duymak istediklerini duyurmuyoruz. Asgari ücretle çalışan bir toplumun müziği pop müzik olamaz. Belli insanlara belli müzik kanalları bir sihir sunuyor. Biz de öyle bir vitrin yok aslında, yalan söylüyorlar diyoruz. Biz onların duymak istediklerini söylemeyeceğiz. Bir şeyler anlatmak isteyen görev insanlarıyız aslında. Nasıl ağaç meyve vermekle görevli, biz de bunları anlatmakla görevliyiz.
- Söze ağırlık veren müzisyen çok az...
Bence müzik Barış Manço’dur, Neşet Ertaş’tır, Müslüm Gürses’tir, Orhan Gencebay’dır. Müzik aslında yalnızlıktır. Yalnızlıkta sizi en iyi anlatan ses duyumlarına bence müzik denilir. Yeni dönemin müziklerine baktığınızda insanlar gerçekleri duymak istemediğinden dolayı daha eğlenceye dönük işler çıkıyor. Sosyal problemlerden söz etmişsiniz bununla ilgilenen yok.
- Olumlu anlamda nasıl dönüşler alıyorsunuz?
Beni dinlemeye gelenler rap değil Yener Çevik dinlemeye geliyorlar. Her kesimden insanın desteğini alıyorum. Her çıktığımız konserde de sesimize ses veriyorlar. Yurt dışında Almanya, Hollanda, Belçika, Avusturya, İngiltere’de konserler verdim.
- Hayat hikâyeniz ve dünyaya bakışınızın müziğinizi belirlediğini düşünüyor musunuz?
Ben şu an rap yapmasaydım çok başka yerlerde olurdum yaşadığım, büyüdüğüm coğrafyadan dolayı. Allah‘a şükürler olsun müzik yapabildim. Ben gecekonduluyum. İzmir Karşıyaka’danım. Kenar mahalleliyim. Artık oradaki çocuklar bayramda izne gittiğimde ellerinde kağıt kalem “Ağabey ben bunları yazdım” diyerek geliyorlar yanıma. İki-üç çocuk kurtarsak kârdır. Çünkü artık iyi bir örnek var mahalleden çıkan. Giydiğiniz elbiseler, doğduğunuz yerlerden dolayı hep ötekileştiriliyorsunuz. Bunu da neyle değiştirebilirsiniz; sanatla. Sanat bizi kavgadan alıkoyuyor, yaşadıklarımızı insanlara aktarmamızı sağlıyor. Biz de gençlere savaşlarını, kavgalarını kağıtla, kalemle vermeleri gerektiğini anlatıyoruz.