Osmanlı eğlence hayatı 17.yy‘da bilhassa İstanbul’da çeşitlilik arz eder. Bu eğlence hayatının başrol oyuncuları yaptıkları işi bir meslek olarak kabul etmiş, hayatlarını bu yolla kazanmış ve kendi aralarında birlik kurmuşlardır. Günümüzde oryantal ya da dansöz adı verilen çengiler de asırlarca bu toplumun eğlence anlayışının odağı oldular. Ta ki batı tarzı dans ön plana çıkana dek...
Çeng, Farsça bir kelime olup arpa benzeyen bir tür müzik aletidir. Çengi ise bu müzik aletini kullanan sanatkarlar için türetilmiş bir tabir. 17. yy’a kadar yaygın bir şekilde kullanılan çeng, yapımında ve akort edilmesinde yaşanan sıkıntılardan dolayı zamanla yerini başka sazlara bırakmış, çengiler ise yaptıkları işin mahiyeti bir hayli değişmesine rağmen uzun yıllar varlığını devam ettirmiştir. Farklı birçok kaynakta, gayr-ı müslim veya çingene rakkase olarak tanımlanan çengiler; kına gecelerinde, düğünlerde, hamam eğlencelerinde, şenlik meydanlarında ya da muhtelif mekanlarında istek üzerine çağırılıp danslarını icra eden bir nevi zanaatkardı. Hizmet verecekleri yere tüm ekipmanlarıyla birlikte organize şekilde gelen çengilerin her dönem meşhur olanları bulunurdu. III. Ahmet döneminde Sedef Zehra, Zilkıran Kamer, Fidan Ayşe; III. Selim zamanında Saçlı Sümbül, Kemankeş Eda, Zülüflü Hatice, Yandım Emine gibi isimleri sayabiliriz. 19. yy’in şöhretlileri ise Hancı kızı Zehra, Aksaraylı Makbule, Hayriye, Tosunpaşa ve Küçükpazarlı Naile idi...
Osmanlı toplumunun eğlence hayatında önemli bir yere sahip olan çengiler, sadece erkeklerin değil aynı zamanda kadınların da izlerken haz duyduğu bir figürdü. Bazı hali vakti yerinde olan ailelerin hanım üyeleri, yaşadıkları konakların mahremiyeti içerisinde eşlerinden habersiz felekten bir gün geçirmek için çengileri çağırmaktan geri durmuyordu. Bu konu ile ilgili Lütfi Tarihi’nde çok ilginç bir hadiseyle karşılaşıyoruz. Anladığımız kadarıyla bir çengi yüzünden Babıali’de küçük de olsa bir bürokratik kriz yaşanmış. Kriz, dönemin Sadaret Kaymakamı Osman Paşa’nın eşinin geceleri bir çengiyi Babıali ‘ye getirtip sabaha kadar eğlenmesi ile patlak veriyor. Bu sazlı sözlü eğlencelerden muzdarip olan semt sakinleri durumu Sadrazama kadar ileterek, sorunun daha fazla dallanıp budaklanmadan çözülmesini talep etmişler. Yapılan tahkikat sonucunda eşine söz geçiremeyen Osman Paşa kusurlu bulunarak Limni Adası’na sürgün edilirken, çengi eğlencelerine hastalık derecesinde bağlı olan karısı da Bursa’ya gönderilmiş. Sürekli aynı konağa dans için çağrılan zavallı çengi kızın ise idam edildiğine dair rivayetler olsa da akıbeti meçhul.
Çengiler, batı tarzı eğlencenin moda olmaya başladığı yeni dönemle birlikte sadece bir hatıradan ibaret kalmıştır. Lakin Enderûnlu Fazıl Bey’e ait Çengîname veya diğer adıyla rakkasname olarak bildiğimiz esere konu olan çengilerin ismi, çengane ya da çingane olarak günümüze kadar geldi.