7 Temmuz 2025 Pazartesi / 12 Muharrem 1447

Balkan Savaşı’nın gizli tanığı

Deniz subayı Binbaşı Ali Rıza Bey’in kitaplaştırılan günlükleri, sadece kara savaşı olarak algılanan Balkan Savaşı’nda çok şiddetli deniz muharebeleri yaşandığını da ortaya koyuyor. İşte bir asır boyunca ailesi tarafından saklanan hatıratın satırbaşları...

Selim Efe Erdem24 Mayıs 2014 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Balkan Savaşı’nın gizli tanığı

Tarihçi Osman Öndeş’in Alfa Yayınları’ndan çıkan Elveda adlı kitabı, Balkan Savaşları’na, bir asır sonra ortaya çıkan Kurmay Binbaşı Ali Rıza Bey’in hatıratı üzerinden farklı bir bakış açısı getiriyor. Hatıratlar, bugüne kadar neredeyse sadece bir kara savaşı gözüyle bakılan Balkan Savaşları’nın aynı zamanda çok şiddetli deniz çarpışmalarını da içerdiğini gösteriyor ve ilk kez bir denizcinin kaleminden savaşa gün gün ışık tutuyor. Deniz Harp Okulu ve İngiliz Kraliyet Deniz Akademisi’ni birincilikle bitirmiş, Donanma Komutanlığı Kurmay Başkanlığı yapmış olan Binbaşı Ali Rıza Bey, günlüklerinde kötü planlama ve cesaretsizlik yüzünden Ege adaları ve Batı Trakya’nın kaybedildiğini yazıyor. Hatıratı yıllar süren çalışmayla günümüz Türkçesine çeviren ve belgelerle destekleyen Öndeş, sorularımızı yanıtladı.

-Ali Rıza Bey kimdir, hatıratı nasıl bir önem taşımaktadır?

Ali Rıza Bey, parlak başarıları olan ve madalyalarla ödüllendirilmiş bir kurmay subay. Daha önce Balkan Savaşları’nın kara harekatına dair çok sayıda eser yayımlandı. Deniz subayı ve tarihçisi Ali  Haydar Emir, Balkan Harbi deniz harekatlarına ait seyir jurnallerini 1932 yılında bir kitap haline getirdi. Ali Rıza Bey ise Balkan Harbi’nin deniz subaylarından biri olarak hatıratını yazmış. Osmanlı Donanması’nın Balkan Harbi deniz cephesi konusunda günlük harekatını dahi kaydeden Ali Rıza Bey’in hatıratı, Balkan Harbi yenilgisinin deniz cephesini anlamak ve yeniden değerlendirmek için önemli bir kaynak.

-Önemli bir subay olan Ali Rıza Bey, neden intihar etmiş olabilir?

Parlak başarılarına rağmen, Ali Rıza Bey’in sicil kayıtlarda İclaliye gemisi demirbaşındaki eksik malzeme dolayısıyla Divan-ı Harbe verildiği görülmekte. Bu etkili olmuş olabilir.

-1912’deki Balkan Harbi’nin deniz savaşlarına ilişkin belki de tek hatıratı neden 100 yılı aşkın bir süre gün ışığına çıkmadı, saklı kaldı?

Ali Rıza Bey’in hatıratı intiharının ardından ailesine kalmış. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Celal Eyiceoğlu ve Deniz Harp Tarihçisi Amiral Afi Büyüktuğrul, Balkan Savaşı’nda Türk Donanması hakkında tanıklığa dayalı tek hatırat olan Ali Rıza Bey’in günlüklerini defalarca oğlu Deniz Kurmay Albay Muzaffer Denizeli’den istemiş. Ama bu talep bir asır boyunca kabul görmemiş ve ailede saklı kalmış.

-Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın alamadığı hatırat size nasıl ulaştı?

Hatırat defterleri yakın senelerde vefat eden Ali Rıza Bey’in kızı Atıfet Çiloğlu’nun ev eşyaları arasında bulundu ve aile yaşayan son ferdi Ali Rıza Bey’in torunu Murat Denizeli tarafından bana emanet edildi. Açıklayıcı kaynakların ilave edilmesiyle 300 sayfaya yakın bir eser meydana getirdim. Bu hatıratı giderek artan bir hüzünle tamamladım ve kitaba Elveda adını verdim.

-Ali Rıza Bey, Balkan Savaşı’nın deniz cephesinde nasıl bir rol oynuyor?

Bu konuda Deniz Tarihçisi Amiral Afif Büyüktuğrul’un eserindeki Ali Rıza Bey’e ilişkin ifadeleri sanırım açıklayıcı olacaktır: “Balkan Harbi’nin birinci muharebesi olan İmroz Deniz Muharebesi’ni kim idare etti, biliyor musunuz? Bu muharebeden önce de Çanakkale Boğazı’ndan çıktık fakat düşman donanmasına ilişkin ilk belirtilerle karşılaşınca, hemen geri döndük! Nihayet, İmroz muharebesini yapmak üzere Boğaz’dan çıkıp da köprüüstündekilerin oy birliğiyle geri dönmek kararının verildiğini duyan Donanma Yüzbaşı Amasyalı Ali Rıza Bey bağıra bağıra ‘Beyler aldığımız maaşlar haram olur. Muharebe yapınız!’ dedi de, muharebe kararı verildi. Amasyalı Ali Rıza Bey’in oğlu Albay Muzaffer Denizeli hayattadır. Babasının anıları olup olmadığını sorduğum zaman ‘Evimizde üç beş sandık evrak ve not defterleri var’ der   fakat bunları ne gösterir ne de verir. Bu notların Balkan Savaşı’nın deniz harekatını aydınlatabileceğine inancım vardır.”

-Yani o sırada yüzbaşı gibi küçük bir rütbesi olmasına rağmen, gemi komutanlarının oy birliğiyle aldığı geri dönme kararını değiştirip deniz savaşı başlatacak kadar etkili bir subay... Kitapta, Balkan Savaşı’na dair bugüne kadar karanlıkta kalmış, savaşa dair bakışı değiştirecek bilgiler var mı?

Hatıratta yüze yakın rapor var. Bunlardan biri, üsteğmen rütbesiyle Ali Rıza Bey’in Torpidobotlar Komodoru’na hitaben hazırladığı bir yazı. O yazıda nasıl ileri görüşlü ve medeni cesaretli subay olduğunu da kanıtlıyor: “Beyefendi, şahsınız ve   yüce makamınız bizlerce pek kutsal ve muhteremdir. Yüce emrinize bağlanmak ve itaat etmek    görevimizdir. İtaat kelimesi rehberimiz, hizmet ise emelimizdir. Eğer bizzat torpido atışlarında, hız denemelerinde ve denizin değişen hallerinde ve daha pek çok gerekli şartlar altında birçok tecrübeleriniz geçmiş olsaydı, elimizde bulunan filotillanın şu an ki ümitsiz durumu artık savaş hayatına ebediyen veda etmiş teknelerin hüzün veren durumları hakkında malumatınız olurdu.”

-Bazı bölümlerde kazanılabilecek bir Balkan Harbi’nin yanlış kararlar nedeniyle kaybedildiğini anlatılıyor. Örneğin, İmroz Muharebesi hakkındaki görüşleri dikkat çekici.

Haklısınız; “İmroz Deniz Muharebesi lehimize olmakla beraber, harp sırasında öylesine noksanlar vuku buldu ki bunlar olmasaydı, büyük bir başarı kazanılması mümkündü. Balkan Harbi’nin getirdiği büyük felaket sonucu Türkiye ve Yunanistan arasında aktolunan 14 Kasım 1913 tarihli Atina Anlaşması’yla Yanya, Selanik ve Girit Adası ebediyen kaybedildi” diyor. Bir bölümde “Bütün adalarımız işgal edildi” diyerek adeta feryat ediyor: “Düşmanın ana filosu veya esas kuvveti tahrip edilmedikçe harekat üssünün değiştirilmemesi lazım. Çünkü donanmamızın asıl vazifesi adaları kurtarmaktır, bunun için de düşmanın asıl kuvvetinin tepelenmesi gerekli. Bugün donanmamız savunma harekatından ziyade hücum harekatı  icrasına mecbur. Hücum harekatı ise mutlaka düşmanın deniz gücüne karşı olacak. Düşmanın deniz gücü ile çarpışmadan gerek adalar sahiline ve gerek Yunanistan sahiline taarruz etmek bizim için istenilen yararı temin etmez.”

Dedemin günlükleri bir asır boyunca sandıkta gizli kaldı

-Dedeniz Ali Rıza Bey, Balkan Harbi’nin deniz savaşlarına dair günlük tutan tek subay ve tarihi bilgileri içeren bu notları aileniz neden bir asır boyunca gizli tutmayı tercih etti?

Murat Denizeli: Biz çocukken, evde büyük bir kilitli sandık vardı ve her şeyle oynayabilmemize rağmen ona dokunmamız yasaktı. Babam ‘Onda dedenizin hatırası var’ derdi. Büyüdüm, işe başladım ama ısrarıma rağmen babam sandığın içindeki muhteviyattan asla bahsetmedi. Biz çocukken eve Deniz Kuvvetleri Komutanı Celal Eyiceoğlu gelip dedemin hatıratını istedi ama babam vermedi. Babam hatıratın 22 ciltten oluştuğunu söylemişti. Ama babam öldükten sonra sandığa baktığımızda bir şey bulamadık. Sonradan anladım ki babam hatıratı halama vermiş.

4 yıl önce halam vefat edince evinde 12 tane not defteri buldum ve bunları kendisi de bir denizci olan Osman Öndeş’e verdim. Babam ve halam da bunları ölümüne kadar sakladı. Onlar muhteviyatı biliyordu ve yayınlanmasını istemedi.

Bir gün BU DEFTERİ okuyan çıkarsa...

2 Mayıs 1925: Ben Amasyalı Mehmed oğlu, 1888 doğumlu Güverte Topçu Kurmay Binbaşı Ali Rıza. İntihar ederek vefat etmeyi, onurum adına son çare saydım. Sicil defterim hayli kabarık bilgilerle dolu... Neye yarar ki: Bahtsız bir neslin evlatları olarak ne vatanımıza çare olabildik ne de ailemizin rızkını sağlayabildik. Sefalet, yokluk, cehalet içersinde yuvarlandık. Neye yarar ki: O koskoca Osmanlı İmparatorluğu’nun çatırdayarak yıkılışında çırpınan son nesil bizlerdik. Terk etmediğimiz toprak, bırakıp gitmediğimiz ada kalmadı. Yüz binlerce insanımız yurdundan sürüldü, yollarda çetelerin kanlı saldırılarında toprağa düşüp belki de cehennem azabından kurtuldular. Artık donanma için kurtuluşu Akdeniz, Kızıldeniz’de değil, Haliç’te üslenecek limanlarda arar olmuştuk. Fırsat buldukça ve dikkatle, tanık olduğum her donanma olayını kaydettim. Bu defteri bir gün okuyan olursa, benim hayatımın hatıratı sanılmamalı. Yüce Allahımız tarafından yaşamamız ne kadar nasip edildiyse, ne yazıktır ki sedası asla hoş olamayan bir yaşam sürdürdük. Ben Kurmay Binbaşı Ali Rıza.... Denizden gelmiştik, denize dönüyorum.

Denizaltılarımız neden çürüyor?

Yunanistan’ın 1912’de Fransa’dan aldığı Delphin ve Xifias    denizaltıları, kısa süren başarılarının ardından devre dışı kalmalarına rağmen Balkan Harbi Çanakkale Boğazı önlerinde donanmamıza psikolojik sıkıntılar yarattı. Bu konuda birçok emir yayınlandığı ortadayken bizim iki denizaltımız Haliç’ten dışarı bile çıkamadığı gibi kızağa alınıp orada çürüyüp yok edildi.

17 Kasım 1912’de Georgios Averof, Panthir, Lerax ve Thyella torpidoları ve nakliye gemileri, Midilli Adası’nı işgale başladı.   Osmanlı toprağındaki Türk Askerleri, dağlık bölgeye çekildi. Amansız mücadeleye rağmen teslim olmak zorunda kaldıklarında yalnız 1700 kişilik birlik kalmıştı.

24 Kasım: Dört yeni Yunan muhribi, Sakız Adası’nı kuşattı ve karaya çıkartma yaptı. 4 bin kişilik Türk birliği ana karadan hiç yardım almadan çetin mücadeleye girse de Sakız Adası düştü.