Her gün adımladığımız sokaklardan asırlar önce kimler gelip geçmiş, şehrin altında ve üstünde neler yaşanmış hiç merak ettiniz mi? İstanbul’a, şehirleşme hızla gölgelese de, asırlar önce inşa edilmiş yapıların arasında dolaşırken kendinizi tarihin bir parçası gibi hissedersiniz. Dört farklı imparatorluğa başkentlik yapan İstanbul’da şehrin üstünde olduğu kadar altında da neredeyse aynı büyüklükte bir yerleşim alanı mevcut. Özellikle Tarihi Yarımada bölgesinde Roma, Bizans, Latin ya da Osmanlı döneminden kalan yapılara rastlamak mümkün. Rivayete göre İstanbul’un gizemli ve meşhur tünellerine Kapalıçarşı’nın gizli tutulan bir yerinden girilebiliyor. Hatta bu tünel ve dehlizlerin labirent şeklinde yapıldığı böylece şehir kuşatıldığında halkın güvenle sur dışına çıkarıldığı düşünülüyor. Bir efsaneye göre Kral Justinyanus sıklıkla Ayasofya, Büyük Saray ve Hipodrom arasında gezermiş ama kimse onu dışarıda göremezmiş. Bir başka rivayet ise birbirine çok yakın olan Cağaloğlu Anadolu Lisesi’yle, İstanbul Erkek Lisesi arasında I. Dünya Savaşı’nda yapılmış bir tünel olduğuna dair. Cağaloğlu Anadolu Lisesi’nde kilitli bir kapı var. Tünelin girişinin burası olduğu iddia ediliyor. Çırağan ve Dolmabahçe saraylarını birbirine bağlayan bir dehlizin olduğu ve şehzadelerin canlarını kurtarmak için bu dehlizlerden kaçtığı da söylenir. Sizler için İstanbul’da çok da bilinmeyen yer altındaki gizemli mekanlarına giriş yaptık.
Yerebatan sarnıcı
İstanbul’un en büyük yer altı kapalı sarnıcı olan Yerebatan Sarnıcı, Ayasofya Müzesi’nin hemen yanında yer alıyor. Yerli ve yabancı birçok turistin uğrak yeri olan bu tarihi yerde özel izinle etkinlikler de düzenlenebiliyor.
Seferikoz sarnıcı
11. yüzyıldan kalma etkileyici Bizans eseri Seferikoz Sarnıcı, günümüzde Kadir Has Üniversitesi’nin altında bulunuyor. Sarnıç işlevini yitirdikten sonra tütün ve erzak deposu olarak kullanılan Seferikoz Sarnıcı, Rezan Has Müzesi’nin de bir parçası. Ziyarete açık, fakat sadece özel izinle fotoğraflanabiliyor.
Magnaura Sarayı Kalıntıları
2 bin 300 yıllık Magnaura, Büyük Saray’ın bir parçası olarak biliniyor. Sultanahmet’te bir halı mağazasının altında bulunuyor. Yeşilliklerle sarmalanmış yüksek duvarlar, ortada karanlığa açılan bir geçitten geçilen kalıntılar ziyaretçilere açık.
Zeyrek Sarnıcı
Yapımı M.Ö. 1105’li yıllara dayanan Zeyrek Sarnıcı, Fatih ilçesinin Cibali Mahallesi Saraçhane’de yer almaktadır. İstanbul’da benzeri olmayan üç cephesi toprak üstünde ve iç kısmında su toplama galerileri bulunan tek sarnıç örneği olan bu tarihi yerden birçok insan ise bihaber.
Ayios Minas Rum Ortodoks Kilisesi
Samatya’da bulunan yapının, İstanbul’un en eski kiliselerinden biri olduğu düşünülüyor. Bizans yapımı kilisenin üzerinde 1834 yılında yine Rum Ortodokslarına hizmet veren bir kilise inşa edilmiş.
Anemas Zindanları
Balat’taki Anemas Zindanları, şehrin tek yeraltı zindanı. Ayrıca yeraltı tünelleri, labirent sarnıçları ve işkence odaları ile hem istisnai hem de tüyler ürpertici.
Bir kapıyla 1700 yıl geriye gittim
National Geographics Journey Türkiye temsilcisi Experta’nın kurumsal deneyimiyle kültürel turlar düzenleyen Gezgin Tayfa, İstanbul’un bilinmeyen yerlerini arşınlıyor. Gezgin Tayfa’nın gezgini Erkan Karaköse ile tarihi yarımadanın sırlarını konuştuk.
- İstanbul’un altındaki gizli tarihi nasıl anlatırsınız?
İstanbul’da yer altında kalmış, bilinen mekanlar için ayrı ayrı tezler ve makaleler yazılmış. Yine de bu işle ilgilenen biri olarak ilk tecrübemde nefesim kesilmişti. Arkadaşlarımla beraberdim. Bir kapıyı açtık ve eşikten geçtik. O bir adım ile 1700 yıl geriye gitmiş gibi hissetmiştim. O kapı bir zaman makinesi gibi gelmişti bana. Bir adım ile Konstantin’in yaptırdığı ilk sarayındaydık ve odalarını geziyorduk. Gerçekten nefes kesici.
- Ayasofya’nın derinlerine nasıl girilebilir? Ne tür sırları var?
Bugünkü Ayasofya’nın altını Göksel Gülensoy’dan dinlemek lazım. 90’lardan beri oralarda gezinen biri. Yakında belgeseli de çıkacak. Onunla yaptığımız konuşmalara göre Ayasofya’nın altında sarnıçlar ve ondan bir önceki yapıdan izler bulunuyor. Bazıları su dolu olan koridorlar, mezarlar -ki biri çocuk bir azize ait- etraftaki yapılara ve daha da uzaklara giden tüneller. Kısacası Ayasofya’nın altı en az üstü kadar heyecan verici. Ayasofya’yı gezerken yerde gördüğünüz sarnıç kapaklarından giriliyor bu tünellere. Özel izinlerle, işinin ehli araştırmacılara açılan bu kapaklar şu an İstanbul halkına kapalı. Ama ilerde uygun düzenlemeler yapılırsa belki Ayasofya’nın altının da bir kısmını gezebiliriz. Bir kısmı diyorum çünkü çoğu yerine dalgıç kıyafeti ve tüp ile dalmak gerekiyor.
- Çeşitli yapıların altında kalan Bizans odaları nedir? Nasıl gezilebilir?
Özellikle Latin istilası sonrası ekonomik gücünü kaybeden Bizans, yapılarını koruyamamış. Yedi tepenin yamaçlarında olan bu yapılar zamanla toprakla örtülmüş. Bizler de bunların üstüne farklı tarihlerde kendi binalarımızı dikmişiz. Yapmak istediğimiz binaların temel kazılarında ortaya Bizans ve Roma yapıları çıktığında da yeni yapının temellerini, sağlam olduğu için, bu daha eski yapıların tonozlarının, kemerlerinin üstüne oturtmuşuz. Bu Roma ve Bizans yapıları saray kalıntıları, hamam ya da su sarnıçları olabiliyor. Buraları gezme izni tamamıyla yeni yapılan binaların sahipleri ile ilgili. Kimi gezmenizden hoşnut kalsa da kimi mal sahipleri binalarının altındaki sözkonusu eserler tescilli olsa bile kapalı tutuyor.
- Tarihi yarımadanın yer altı dehlizlerini keşfetmek için hangi izinler alınmalı?
Özel yapılarda mülk sahiplerinden izin alınabilinir. Ama Ayasofya’nın dehlizleri için iyi bir proje ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’na, sonra İl Turizm Müdürlüğü’ne daha sonra da Ayasofya Müzesi’ne başvurmak gerekiyor.
- Sizce tarihi yarımadada görülmesi, gezilmesi gereken yerler neresi?
İlk kez gelenler için tabi ki Topkapı Sarayı, Ayasofya Müzesi, Sultanahmet Camii, Hipodrom ve Yerebatan Sarnıcı gezilebilinir. Ama Tarihi yarımada Sarayburnu’ndan Edirnekapı’ya kadar gider. Geç Bizans mozaiklerinin en güzellerinin bulunduğu Kariye Müzesi, hikâyeleri ile Yedikule, efsaneleri ile Meryem Ana Ayazması, Süleymaniye Camii ve Külliyesi hatta Fener, Balat, Ayvansaray, Samatya, Süleymaniye semtleri ile gezilecek daha bir çok yer var.
Adalar, Bizans İmparatorluğu döneminde sürgün ve işkence yeriydi.