Sıkıntılı bir gündü. Kafamdaki sorulara cevap bulamadığım bir gün. Böylesi anlarda insan dualara sığınır. Fakat o gün ilginç bir şey oldu. Birlikte yemek yediğim arkadaşım “Kalk gidiyoruz” dedi. “Nereye” demeye kalmadan kendimi loş bir ofiste buldum. Mumlar, kumlar, tütsüler, duvarda dua ibareleri. “Haa demek bir falcıya gelecekmişiz” demiştim ki ev sahibimiz “Ben falcı değilim hanımefendi, yolgöstericiyim” dedi.
Sonra Remmal Cezayiri anlattı, ben dinledim. Söyleşi için ise günlerce ikna turları yaptım. İki üniversite bitiren Cezayiri’nin anlattıklarını olduğu gibi size aktarıyorum. Takdir elbette siz okuyucuların.
- Kahin ya da falcı değilseniz sizin yaptığınız işi nasıl tanımlamalıyız?
İşin içerisinde ne fal var, ne medyumluk. Geçmişte falcı, medyum ve remmal denmiş. Kuma bakan kişiye de remmal deniliyor.
- Kökeni nereye dayanıyor?
Danyal Aleyhisselam’a dayanıyor, kabri Tarsus’tadır. Dünyada ilk kuma bakan kişidir. Kumun üzerine şekiller çizerek ve matematiksel hesaplamalarla geleceğe dair bilgiler verme sistemidir remil.
- Anladığım kadarıyla astroloji ile matematiği ilişkilendiriyorsunuz.
Evet ama günümüzdeki astrologlar Latince isimler kullanıyor; Venüs, Mars, Jüpiter. Bizimkiler şimal vs gibi Arapça kökenli.
Kum insanı iyi tanır
- Neden kuma bakıyorsunuz?
Toprak insanoğlunun mayası. Ondan geldik. Bir anne evladını nasıl iyi bilirse kum da insanı iyi tanır.
- Yani?
Bana gelenleri incelemek için isim ve doğum tarihini alıyorum ve kişiye özel bir tanımlamayla bakıyorum.
- Eskilerin yıldıznamesi gibi mi?
Yani! Ebced dediğimiz tarih düşürme ilmini remille birleştirdiğimde nokta atışı yapabiliyorum. İşim kahinlik değil. Bana gelen kişiyi, anası olan toprağa sorup ‘Ne yaşıyor, ne yaşamaya muktedir?’ Bunu, ondan aldığım isim ve doğum tarihiyle görebiliyorum. Hayatındaki bütün olayları inceleyerek, karşısına çıkabilecek olasılıklarda ne tepki verebileceği, verdiği tepkilerle sonuca en güzel nasıl gidebileceğini belirliyorum.
- Kumu karıştırıyor, taşlar atıyorsunuz... Cevap nerede gizli?
Kumun bizimle kavuşması var.
- Bu kavuşmayı yaşamak için özel bir güç mü gerekiyor?
12 yaşımdan bugüne 24 yıldır bunu konuşuyorum.
- Bunlar herkesin yapabileceği türden şeyler değil.
Karşımdaki kişiden sorular aldığım zaman dinleyen ben değilim. Dinleyen de cevabı veren de kum.
- Biraz daha açar mısınız?
Attığım taşların vermiş olduğu ay evleri dediğimiz hanelerle birlikte, tarihler verebiliyoruz. Tarihlerimizin tutarlı oluşu buradan geliyor. Hicri takvime göre bakıp hesaplayıp miladi takvime göre diyoruz ki örneğin ‘21 Kasım’da şu olacaktır, burada alacağın karar da budur’ diyoruz. Artı-eksi 17 gün ama beni Semi Cezayiri yapan, tarihlerimin tutarlılığı.
Telefon parçalatan sır
- Hiç korkmuyor musunuz?
Bazen büyük sırlara hakim olmanız gerekiyor. Telefonumu her değiştirdiğimde çekiçle kırmak zorunda kalıyorum ola ki o bilgiler gün yüzüne çıkmasın diye.
- Ünlülerden kimler gelir size?
Telefonları parçalatan sır bu işte.
- Katar prensesi de gelmiş sanırım?
Ortadoğu’dan çok talep var. Ortadoğu’da bir prensese hangi çocuğunun emir olacağını söylemiştim.
- Yakın zamanda iki seçim geçirdi Türkiye. Ülkemizle ilgili bize neler söylersiniz?
2014 yılından bu yana beklediğim şu ki artık sıkıntıya giriyoruz. Çok fazla kan var, bomba var sıkıntı var, bir de yer sallanacak diye söylemekten korktuğum şeyler var. Tsunami olayında da söylemiştim binlerce kişi ölecek diye. Aslında kötülüğü söylemek işim değil.
- Ya deprem?
Beklenen şey depremdir diyemem. Ama sınırlarımız içerisinde 18 Ocak’a kadar olacak bir şey.
- İnsan nasıl ürpermesin şimdi!
Gelecekten haber vermiyorum
- Dinimize göre gaybı Allah’tan başka kimse bilemez. Maide suresinde “Fal okları size haram kılınmıştır, uzak durun” diye emir var. Şirk değil mi bu yaptığınız?
Ben ne olacağını değil, ne olması gerektiğini söylüyorum. Bir yol gösteriyorum. Senin akıbetinde başına bu gelecek cümlesini kullanmaktansa ‘Buraya gidersen senin için böyle olacak’ diyorum. Şirk mi, sümme haşa!
- Bir keresinde “Geçmişi ve anı bilmek falcıların üçkağıdıdır” demişsiniz. Sizin yaptığınız nedir tam olarak?
Yaptığım şu: Sen busun. Yüzüne söylüyorum, sen karını aldatıyorsun, sen komşunla niye bu kadar uğraşıyorsun, sen böyle bir adamsın gibi! Sonrasında ise ‘Sen bunları bunları yaşıyorsun ama mutsuzsun, bak seni bunlar bekliyor’ diye uyarıyorum. Bu ve benzeri işlerde yapılan en en büyük kötülük kişinin parasını almak değil, umut tellallığı yapmaktır ki bunun parayla ölçülecek bir değeri yok.
İki üniversite bitirdim
- Aileniz bu işi yapmanıza nasıl tepki verdi?
Annem ‘Ben seni minder üzerinde hoca ol diye beklemiyordum. Sen okuyup beni saraylarda yaşatacaktın’ derdi. Bu isteği üzerine iki üniversite bitirdim. Hayatımda iki defa bu işi bırakmaya niyetlendim, ikisinde de bir lanet gibi hastalığa tutuldum, tekrar başladım hastalıktan kurtuldum.
- Ne okudunuz?
Pazarlama yönetimi ve işletme.
Otobüs kaza yapacak binmeyin
- Ya kendi geleceğinizi görebiliyor musunuz?
Nadiren! Yaşadığım bir şeyi anlatayım... İlk kez İstanbul’a gelirken hissediyorum ve otobüsün kapısında ‘Bu otobüs kaza yapacak binmeyin’ diye bağırıyorum. Bir iki kişi dışında kimse dinlemiyor beni. O kadar gürültü çıkardığım halde ben de biniyorum. Yaklaşık yüz kilometre kadar gittik ki kaza yaptık. Ben hariç herkes yaralandı kazada.
- Niye bindiniz peki?
Kader bu. Allah bana bunu yaşatacaktı ki karşımdaki kişiyi çok iyi anlayayım diye.
- İlk 12 yaşında başladığınızı söylediniz.
Soydan gelen bir şey. Ailemle yaşarken bir gece ateşler içinde bambaşka bir halle uyanmak. Sonra yoldan geçen insanların düşündüklerini okumak, sıkıntılarını bilmek, ne yapacaklarını yolda durdurup söylemek... Sonrası remil...
- Korkmadınız mı hiç?
Elbete. Hz. Mevlana’nın türbesinin yakınında oturuyorduk. Bir gün o türbeyi izlerken değişik görüntüler görmeye başladım. Bir de baktım ki kapı oda yok olmuş, bambaşka bir alemdeyim. Duyduğun sesler diyor ki ‘Bundan sonra bizimlesin, görevlisin ve görevini yerine getireceksin.
- Size kimler geliyor?
Aralarında sanatçıların, ünlülerin, yöneticilerin de olduğu kişiler. Ailesinde ve işinde problemler yaşayanlar.
- En çok ne soruyorlar?
İlişkiler ve kariyer.
- Diyelim ki verdiğniz tarihler tutmadı...
İşte bu yüzden kehanetin hesabı sorulmaz diyorum, artısı-eksisi oluyor ama geç de olsa doğrulanır kehanet.