23 Haziran 2025 Pazartesi / 27 ZilHicce 1446

Bu ailede müthiş bir harmoni var

Türk müziğinin yaşayan en önemli yorumcularından biri Melahat Gülses. ‘Kadife sesi’ ile genç yaşından itibaren icra ettiği ölümsüz eserleri hafızalara kazınan isimlerden. Kızı Neva kemençe virtiözü, eşi Necip Bey ise bir tanbur üstadı. Gülses ailesine pazar konuğu olduk, müzik dolu bir gün geçirdik.

Işıl Açıkkar13 Eylül 2015 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Bu ailede müthiş  bir harmoni var

Melihat Gülses... Nasıl zarif, nasıl naif, nasıl mütevazı... Nasıl insana huzur veren bir bakış... Sadece şarkı söylerken değil, konuşurken de insan hiç susmasın istiyor. Sessiz sedasız alınan sayısız ödül... Anadolu’nun her köşesinde ve Avrupa’nın pek çok ülkesinde verilen sayısız konser... Bütün aile sanatçı olunca sohbet de uzun oldu, onlar anlatmaya ben dinlemeye doyamadım. Oğlu Alihan hariç bütün aile müzikle yoğrulmuş. Eşi Necip Bey tanburi, bestekar. Kızı Neva kemençe sanatçısı. Damadı yani Neva’nın eşi Murat Yerden “Retrobüs” grubunun gitaristi aynı zamanda da enstrüman yapıyor. Duvarları Necip Bey’in resmettiği tablolarla süslü evlerine konuk oldum ‘Pazar sohbetleri’ için...

- Siz erken şöhret olma yolundaki tüm teklifleri reddettiniz, sindire sindire çok güzel bir yere geldiniz. İlk ne zaman şarkı söylediniz, hatırlıyor musunuz?

Melihat Gülses: 6-7 yaşlarımda babamın dizinin dibinde şarkılar söylerdim. Babam kanuniydi. İlk kez profesyonel şarkı söylediğimde, konservatuar devam ediyordu. Radyoda kadrom geldiğinde mikrofon karşısına geçtim, 1983 yılıydı.

- Bu evde, hayatınızda müzik hep var ama aşkınız müzikle mi başladı yoksa müzikten önce de var mıydı?

Melihat Gülses: Müzik bizden önce vardı ama biz konservatuarda arkadaştık. Altı senelik bir arkadaşlığın neticesinde duygusal bir boyuta geçtik.

Melihat Gülses: 1976 yılından beri arkadaştık. 1980 yılında konservatuardan mezun olduğumda da arkadaştık. Devlet konservatuarı temel bilimler bölümünde tambur öğrencisiydim.

- Kim kimi beğendi önce?

Melihat Gülses: Rahmetli Kayahan’ın hem dans grubundaydım hem de vokaliydim. Kayahan’ın meşhur olmak için inanılmaz uğraş verdiği zamanlardan bahsediyorum. Daha o zaman, Kayahan ismi yok. Eurovision’a katılmak için Ankara’ya gitmemiz gerekiyordu. Ailem çok baskı yapıyor, tek başıma hiçbir yere bırakmıyordu. Ankara’ya gitmek için Haydarpaşa tren garına bırakacak kimse yoktu ve Necip “Necip ağabeyim” olarak beni gara bıraktı. Tren rötar yaptı. Beklerken orada bir duygusallık oluştu. Ankara dönüşünde tekrar okula gelip Necip’i gördüğümde tuhaf hissettim. Birbirimizle konuşamadık bir süre.

Necip Gülses: Her şeyden evvel biz çok iyi arkadaştık. Boş vakitlerimizi beraber geçirirdik. O dersi olduğu zaman gelir, ben çalarım o okurdu. Aramızda duygusal bir şeyler olmaya başladığını fark edince kendimi sorguladım, suçlu gibi hissettim “Acaba ben yanlış mı yaptım” diye. Çünkü çok samimi duygularım vardı. “Bu kadar yakın, bu kadar kardeş gibi gördüğüm birine nasıl böyle şeyler hissedebilirim” dedim. Bocaladım. Zannediyorum aynı şeyi Melihat Hanım da yaşadı.

Melihat Gülses: Yooo, ben hiç öyle bir sıkıntıya girmedim. (Gülüyor) Sadece hiç aklımdan geçirmediğim bir tipti.

- ”Necip ağabey”den “Necip”e geçiş zor oldu mu?

Melihat Gülses: O da zor olmadı. Her şey çok çabuk oldu. Zaten benim hocamdı aynı zamanda. Küçük bir bocalama döneminden sonra hemen havaya giriverdik. Evlendik ve hemen Neva oldu.

- Peki ya ‘gazinoya çıkma’ teklifleri...

Melihat Gülses: Bir programda şarkı söylerken Müzeyyen Senar dinliyor beni ve Fahrettin Aslan’a söylüyor. Fahrettin Bey çok ısrar etmiş, uğraşmıştı beni gazinoya çıkarmak için ama Necip hep der ki “İdealistlik karın doyurmuyor” Ben çok idealisttim, hepsini elimin tersiyle ittim.

- Necip Bey mi izin vermedi yoksa?

Melihat Gülses: Hayır, asla! Neva bebekti. Ona bez alacak paramız dahi yoktu. Özgürlüğümüze de düşkünüz! Dolayısıyla aldığım eğitim doğrultusunda yolumu belirledim. Radyodaydım. İşimi yapma çabasıyla çok ama çok çalıştım. O teklifleri reddettiğim için hiç pişman olmadım. Belki o zaman şöhret olabilirdim. Ama şu andaki ismim parayla pulla elde edilemeyecek bir kariyer. Kulaktan kulağa yayılan bir Melihat Gülses ismi oldu. Gençlere ulaşmak çok önemliydi, onlara ulaştım.

Ben aşkı ilk defa sende tanıdım

- Hep çok özel işler yaptınız ama Türkiye’nin sizi tanıması neyle oldu?

Melihat Gülses: “Günaydınım narçiçeğim, sevdiğim” şarkısıyla olmuştur. Bu şarkı çok beğenildi.

- Necip Bey siz tamburisiniz, aynı zamanda besteleriniz var. Var mı Melihat Hanım’a yaptığınız özel bir şarkı?

Necip Gülses: Pek çok şarkımı ona yaptım ama “Ben aşkı ilk defa sende tanıdım” ve “Bir güneş doğuyor karanlıklardan, inanması çok zor sahi sen misin?” en özelleri arasında. Melihat Hanım Alihan’a hamileydi, bir sabah kalktığında masada bulduğu şarkıdır.

Sokak müziğine yüreğim el vermedi

- Bütün aile sanatçı, uluslararası ilişkiler okuyan oğlunuz Alihan hariç...

Melihat Gülses: Alihan’ın müzikle ilgilenmesini hiç istemedik. Konservatuardan mezun olan gençlerimizin ortada kalması söz konusu. Konservatuar mezunu gençler mutlaka kadro alabilmeliler, sokakta müzik yapmamalılar. Buna yüreğim elvermedi.

- Çok yoğun bir temponuz var ancak geriye kalan zamanınızda, günlük hayatta neler yapıyorsunuz?

Melihat Gülses: Necip Bey TV’de hiçbir şey izlemez, ben Müge Anlı’yı çok beğenirim onu izlerim.

- Aile boyu müzisyensiniz. Hep beraber yapmak istediğiniz bir şey var mı?

Necip Gülses: Benim hiç yok. Ailecek de olmadı. Yapmak istediğimiz her şeyi yaptık. Ama ben geçmişe dönebilsem müziği değil, resimi öne alırdım.

Cumhurbaşkanımızın özel bir  isteği oldu

- Hayatınızda dönüm noktalar oldu mu?

Melihat Gülses: Hayatımın mihenk taşları var. Konservatuardaki hocam Bekir Sıtkı Sezgin, Hocam Alaaddin Yavaşça ve Tülin Korman beni bu günlere hazırlayan isimlerdir. Kutsi Ergüner’le tanışmam, onunla yaptığım albüm... Avrupa’nın pek çok yerinde verdiğim konserler... Rembetiko filmi... Rumca çalışmaya başladım, çözmeye, taklit etmeye. Onun için akabinde ilk CD, Tatyos Efendi Klasikleri’ni ve sonrasında Rumcasını Kutsi Ergüner’le yaptık. Alt yapısını Necip Bey hazırladı. Söylediğim bir şarkı Ihlamurlar Altında dizisinde yayınlandı, “Çok aşığın var diyorlar, inkar et yeter bana” Gençlere ulaşmış olduk.

- Bu Rumca albüm bildiğim kadarıyla da özel bir albüm değil mi?

Melihat Gülses: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde bu albüm özel bir tasarımla üç tane hazırlandı. Zamanın Yunanistan Başbakanı Papandreu’ya devlet hediyesi olarak takdim etti Tayyip Bey. Biri bendedir, biri sayın Cumhurbaşkanımızda ve Papandreu’da. “İstanbul’dan Atina’ya Türküler” adıyla.

Kanun istedim, onlar kemençe diye ısrar etti

- Ve gelelim evin asi çocuğu Neva’ya... Siz mi istediniz kemençe çalmak? Yoksa aile baskısı mı?

Neva Gülses: Tabii ki baskı vardı. Çok küçükken piyano dersleri alıyordum. TRT çok sesli çocuk korosuna başladım 7 yaşımda. Annemler konservatuara girmemi istediği için girdim. Ama asıl zorlama enstrüman konusunda oldu. Ben kanun çalmak isterdim hep ama onlar kemençede ısrar etti. Taşıması kolaymış, kadına daha uygunmuş. Ben kemençe dersinden çıkıp kanun dersine girerdim. Zaten ben piyano da çalmak istemiyordum küçükken. İyi ki de öyle olmuş. Şimdi büyük bir aşk yaşıyoruz kemençemle. Zaten gerçek aşkımla tanışmam da kemençem sayesinde oldu. Eşim enstrüman yapımcısı aynı zamanda Retrobüs adlı müzik grubunun gitaristi. Murat benim İSMEK’te öğrencimdi. Daha doğrusu Murat beni görüp kursa gelip öğrencim olmuş. O zaman elimde kötü bir kemençe vardı, “Ben bunun daha iyisini yaparım” dedi bana. İşin komik tarafı bana yaptığı kemençelerin hep alıcısı çıktı, sattı ve ben hiç kullanamadım.

- Şimdi İstanbul Üniversitesi Osmanlı Dönemi Araştırma Merkezinde kemençe dersleri vermeye ve icra etmeye devam ediyorsunuz. TRT programlarında çalışıyor ve ayrıca öğrencilerinizle atölye çalışmalarınız da var. Peki, bu kadar güzel sesli bir annenin kızı şarkı söylemek istemedi mi hiç?

Neva Gülses: Ben biraz protest bir çocuktum. Denilenin tersini yapardım. Evet güzel bir sesim vardı, çocuk korosundan çıkmışım, şan eğitimi alıyorum ama gel gelelim şarkı söylerken burun deliklerim açılıyor! O zaman ergeniz hepimiz ve sınıfta herkes benimle dalga geçiyordu. Eve gelirdim avaz avaz bağırırdım sesim kısılana kadar ki şarkı söylemek zorunda kalmayayım! Bu arada hiç onları dinlemedim hep dik başlıydım ama benimle ilgili hep doğru kararlar verdiler. Bir anne baba ne diyorsa doğrudur bu yaşımda bunu öğrendim.