26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

Cinci Hoca’nın yükselişi ve düşüşü

Safranbolulu Hüseyin Efendi, Sultan İbrahim döneminde Osmanlı Sarayı’nın ‘Cinci Hocası’ olarak itibar ve servet kazandı. Ancak hakkındaki rüşvet iddiaları nedeniyle önce saraydan sürüldü, ardından da 1648’de idam edildi.

MURAT KUTLU18 Ocak 2015 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Cinci Hoca’nın yükselişi ve düşüşü

smanlı devlet teşkilatında, daha ilk dönemlerden itibaren, birbirinden ilginç karakterli devlet adamlarının görev yaptığı bilinen bir husustur. Bunlardan biri de hiç kuşkusuz Sultan İbrahim zamanında kazaskerlik makamına kadar getirilmiş Cinci Hüseyin Efendi’dir. Hocanın kendisi de hayat hikayesi de bir hayli ilginç...

Safranbolu doğumlu Hüseyin Efendi, ilk tahsilini bölgenin ileri gelenlerinden olan babası Şeyh Mehmet Çelebi’den almıştı. Babası ona, sihir ve büyü ile ilgili hususi bilgiler de vermişti. Hüseyin Efendi, ailesi tarafından İstanbul’a yollanmış, medrese tahsiline Süleymaniye Medresesi’nde devam etmesi sağlanmıştı. Zeki ve hırslı bir yapıya sahip Hüseyin Efendi’nin en büyük arzusu, İstanbul’da zengin olup ikbal merdivenlerini hızla tırmanmaktı. Bunun en kısa yolunun da saraydan geçtiğini gayet iyi biliyordu.

Hüseyin Efendi İstanbul’da bir taraftan eğitimine devam ederken bir taraftan da şifa arayan hastalara okuyup üfleme işleriyle ilgileniyordu. Hatta bir ara tüm geçimini sadece bu işten sağlamaya başlayınca, durum başta hocası olmak üzere medresedeki diğer müderrisler tarafından hiç hoş karşılanmamış, bu yüzden medreseden de mezun olamamıştı. Hüseyin Efendi’nin şöhreti kısa bir zamanda İstanbul’a öyle bir yayıldı ki adı her tarafta ‘Cinci Hoca’ya çıktı. Bir süre sonra Valide Kösem Sultan, Hüseyin Efendi’nin bu maharetlerinden haberdar olmuş, ruhi sıkıntılar nedeniyle perişan olan oğlu Sultan İbrahim’in tedavisi için hocanın saraya getirilmesini emretmişti.

KUVVET MACUNLARI HAZIRLADI

Hüseyin Efendi’nin talihi burada da yanındaydı, zira Sultan İbrahim için daha evvel tarifini Anadolu’daki dervişlerden işitip de hazırladığı kuvvet macunları işe yaramış, okuyup üflemesi de Sultan’ın haletiruhiyesinde müspet tesirlerin ortaya çıkmasına vesile olmuştu. Bundan sonra Cinci Hoca’ya ikbal kapısı ardına kadar açıldı ve gençken hayal ettiği gibi sarayın en nüfuzlu erkanı arasına girmeyi başardı. Kendisine Sultan’ın emriyle dayalı döşeli bir saray inşa edilmiş, önce Sahn-ı Seman ardından da Süleymaniye medreselerinden birinin müderrisliği verilmişti. Sultanın iltifatını kazanan Hüseyin Efendi, padişah hocalığına, 1644 yılının Mayıs ayında da Anadolu kazaskerliğine getirildi.

Zamanla Cinci Hüseyin Efendi, hem büyük bir şöhretin hem de akıllara ziyan bir servetin sahibi oldu. Lakin hakkında ortada dolaşan rüşvet ve suistimal dedikoduları sarayı rahatsız etmiş, bu durum kazaskerlik görevinden azledilerek İzmit’e sürülmesine neden olmuştu. Sürgünden İstanbul’a geri dönmeyi başarıp tekrar ümitlenen Hüseyin Efendi’nin yıldızı, Sultan İbrahim’in tahttan indirilip öldürülmesiyle tamamen sönmüştü. Hoca bundan sonra ne yapacağını kafasında tasarlarken kendisinden, IV. Mehmet’in cülusu münasebetiyle kapıkulu askerlerine dağıtılacak bahşiş için 200 kese akçe istendi. Fakat Hüseyin Efendi istenen tutarı ödemeye yanaşmadı. Lakin öldürülme riskini göze alamadığından ayarı düşük altınlardan bir miktar vermeye razı olduysa da askerler tarafından evinin basılmasına engel olamadı.

SANDIKLAR  DOLUSU ALTIN BULUNDU

Paşakapısı’nda hapsedilen Hüseyin Efendi’nin evindeki aramalarda sandıklar dolusu altın ve mücevher, elliden fazla samur kürk bulundu. Mallar Hüseyin Efendi’nin gözü önünde müsadere edildi, tarla ve köylerinin mülknameleri alındı. Ayrıca Sadrazam Sofu Mehmet Paşa’nın emriyle Cellat Kara Ali tarafından işkenceye maruz kalmış ve sakladığı 70 bin kuruş daha ortaya çıkarılmıştı. Bir süre daha hapis tutulan Hüseyin Efendi, Habeş eyaletine bağlı İbrim sancak beyliğine tayin edildi. Kırım Hanı’nın da araya girmesiyle İstanbul’a dönmeyi başaran Hüseyin Efendi’nin mallarının haksız yere alınıp peşkeş çekildiğini, padişaha bunun onda birinin bile verilmediğini ileri geri konuşması, sarayı rahatsız etti. İdamına karar verilen Cinci Hüseyin Efendi, 1648’de Limnili Hüseyin Çavuş tarafından öldürüldü.