Gözlük ya da kontakt lens takmadan daha net görmeyi ister miydiniz? Türkiye’deki ilk sertifikalı Bates Metodu eğitmeni Gülay Ertekin’e göre ‘doğal görme’yi geliştirerek gözlük kullanmadan pırıl pırıl bir görüşe sahip olmak ya da gözün derecesini azaltmak mümkün. Ertekin, göz doktoru ve cerrahı Dr. William Bates tarafından geliştirilen yöntemin ortaya çıkışını şöyle anlatıyor: “Dr. Bates 20’inci yüzyılın başlarında New York Tıp Hastanesi’nde oftalmoloji dersleri veriyor ve görme bozukluklarıyla ilgili araştırmalar yapıyordu. Uyguladığı basit egzersizlerle öğrenciler gözlüklerini çıkardı. Ancak herkes göz bozukluklarını gözlükle tedavi ederken onun tersini yapması tepki çekti ve fakülteden ayrılmaya zorlandı. Kendi çabasıyla Harlem’de bir klinik kurup araştırmalarını burada sürdürdü.”
Tedavi değil eğitim ve gevşeme temelli bir öğreti olan Bates Metodu’nun miyopi, hipermetropi, astigmat, prespiyoti (40 yaş sonrası gözlük), şaşılık ve göz tembelliği gibi birçok sorunu çözdüğünü iddia eden Ertekin görüşümüzün bazen daha iyi bazen kötü olmasının aslında faydalı olduğunu söylüyor: “Görüşümüz normalde dalgalanır. Sıkıntılı anlarda görme bulanıklaşır, mutlu ve huzurlu olduğunuz anlarda görme kalitesi iyileşir. Tam reçeteli (görme bozukluğu derecesiyle gözlük derecesinin aynı olması) gözlük kullananlar buna izin vermez. Oysa görüşün dalgalanmasına izin vermek gerek çünkü göz kendini iyileştirmek istiyor. Bu yöntemle yola çıkmadan önce reçetesi azaltılmış gözlük kullanmak yani göze iyileşmesi için bir pay bırakmak gerekiyor. Örneğin, gözünüz üç numara ise iki buçuk numara gözlük kullanmak gibi...”
BAKIŞINIZI SABİTLEMEYİN
Gözün hareketi sevdiğini belirten Ertekin uzun süre aynı noktaya bakmanın gözü bozduğunun altını çiziyor: “Örneğin miyopi okul çağında başlar. Çocuklar tahtayı göremez, ısrarla bakar. Bakışlarını sabitleyerek iyi göreceklerini sanarlar. Oysa bu görüşü daha da kötüleştirir, gözü bozar. Sabit bakmak stres yaratır, kasları gerer. Eğer görüşü başka bir noktaya kaydırıp bakışı hareketlendirirseniz daha iyi göreceğinizi deneyimleyebilirsiniz. İkinci bir görme prensibi de merkezileştirmedir. Görme alanınızı bir fotoğraf karesi gibi düşünün. Net gördüğünüz nokta merkezdir, çevresindekiler ordadır ama göremezsiniz. Ancak biz genelde bakışımızı dağıtıp her yeri net görmeye çalışırız, bu da tam tersi bir etki yaratarak görüşü bozar. O yüzden bakışı dağıtmamak gerekir. Göz kırpmak da çok önemli. Üç, beş saniyede bir gözü kırpmak gerekiyor. Kırpmak gözü nemlendirir, mikroplardan korur. Ayrıca esneme hareketleri de faydalı.”
Pek çoğumuz şaşılığın ameliyat dışında bir yöntemle çözülmeyeceğini düşünüyoruz. Oysa Ertekin’e göre göz kaslarını gevşeterek şaşılık düzeltilebilir: “Şaşılıkta göz içeri doğru kayar. Dıştaki kas tembel, zayıf gözü tutamıyor diye ameliyatla bu kas kısaltılır. Ancak Dr. Bates’e göre sorun iç kasta. İç kas çok gerildiği için gözü içeri çekiyor. Eğer bu kası gevşetir ve gözü içeri dönmesi için teşvik ederseniz sorun çözülebilir. Örneğin, bebeğinizin sol gözü dışarı dönüyor. Eğer onu sol kolunuza yatırırsanız gözün içeri dönmesini teşvik edersiniz. Çünkü bebekler doğal olarak annelerine dönerler, onu görmek isterler. Aynı şeyi çocuğun televizyon izlerken oturduğu yeri doğru tespit ederek de yapabilirsiniz. Kayan göze göre bakışının televizyona dönmesi sağlayacak noktada oturmasını sağlamalısınız.”
KÜÇÜK YAZILARI OKUYUN
“Saatlerce televizyon izleme, karanlıkta kitap okuma gözün bozulur” derler. Ancak Gülay Ertekin eğer neye, nasıl bakılması gerektiği bilinirse göze hiçbir şey olmayacağını iddia ediyor: “Kitap okurken yapmanız gereken en önemli şey boynu serbest bırakmak, kilitlememek. Çünkü boyunda görmeyle doğrudan bağlantılı sinirler var. Yani kitap okurken sadece gözü değil boynu da hareketlendirmek gerekiyor. Okumaya yeni geçen çocukların hareketini düşünün. Parmaklarıyla ya da kalemle yazıyı takip ederler ve bunu yaparken hem gözlerini hem boyunlarını kullanırlar. Okuma mesafesinin de bir önemi yok. Yani kitabı ya da gazeteyi kaç santim uzakta tuttuğunuz mühim değil. Aynı şey televizyon için de geçerli. Tüm ekrana hakim olmaya kalkmadan, bakışı merkezileştirmeden televizyon izlenmeli. Bir de küçük yazı meselesi var. Yazılar ne kadar küçükse bütüne hakim olma çabasını o kadar azaltır ve gözünüz o kadar gevşer. O yüzden bol bol kavanozlardaki, pet şişelerdeki yazıları okuyun. Ayrıca mümkün olduğunca yapay ışıklardan uzak durulmalı. Böyle ortamlarda uzun süre bulunuyorsanız sık sık açık havaya çıkmalısınız ama güneş gözlüğü kullanmadan...”
Avuç içlerinizle enerji verin
BATES Metodu eğitmeni Gülay Ertekin her gün yapabileceğiniz basit tekniklerle daha iyi görmenizin mümkün olacağı görüşünde. Bunlardan birinin güneşlenme olduğunu söyleyen Ertekin bunu güneş gözlüğü kullanmadan yapmak gerektiğini hatırlatıyor: “Kapalı gözlerle güneşlenmek tüm görme sistemimizi gevşeten, ışığa duyarlılığı da azaltan bir şey. Ancak bunu hareketle yani boynunuzu sağa, sola çevirerek yapmak lazım çünkü göz hareketi sever. Gözünüz kapalı olsa bile duyu çalışır, bir şey görmeseniz bile ışığı algılamaya devam edersiniz. Boynunuzu serbest bırakıp ışığın retinanızı okşadığını hissetmelisiniz. Bir diğer teknik de palming, avuç içleriyle gözü kapatıp enerji vermek. Ellerinizi çapraz bir şekilde alnınıza koyup çukur halindeki avuç içleriyle gözünüzü kapatın. Bunu bir masadan destek alarak da yapabilirsiniz. Çünkü dirseklerin uzun süre boşta durması ya da öne doğru eğilmek iyi değil, kasları yorar. Aslında bu bir enerji meselesi. Görme bozukluğu nedeniyle zaten enerji tıkalı, avuç içlerimizde kendimize şifa vereceğimiz enerji de var. Eğer palming’i birtakım imgeleme çalışmalarıyla yaparsanız etkisi daha da artar. Örneğin sevdiğiniz şeyleri düşünerek... Her iki tekniğin de sınırı yok, istediğiniz sıklıkta ve sürede yapabilirsiniz.”