26 Haziran 2025 Perşembe / 1 Muharrem 1447

Dervişin Çeyizi Nurhan hocadan

Geçmişte kültür tarihimizin pek çok değerini unutuluşa terkederken sivil yaşamın renklerini soldurmayı da ihmal etmedik! Kültür savaşçısı Prof. Dr. Nurhan Atasoy, iğneyle kuyu kazarcasına Türkiye’de Tarikat Giyim-Kuşam Tarihi’ni araştırıp yazdı; Derviş Çeyizi adlı kitapla geçmişin mirasını kayıtlara geçti.

Bedir Acar21 Şubat 2016 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Dervişin Çeyizi Nurhan hocadan

Türkiye’de kültür tarihi üzerine eser ortaya koymak sanıldığı kadar kolay değil. Cumhuriyet’le birlikte geçmişi silip atma, kaynakları kurutma çabaları bir anlamda ‘başarılı’ oldu ve sivil alana ait somut kültür verileri buharlaşıp çıktı hayatımızdan. 1925 yılında kapatılan tekkelerle birlikte yok edilmek istenen tarikat teşkilatları beraberinde sağlam geleneklerini, kendilerine has giyim tarzlarını da götürdü. Oysa toplumsal kültürümüzün beslenme kaynaklarından biri olan tarikatlar, aynı zamanda sanat tarihi açısından da zengin malzemelerle doluydu.

Osmanlı sanatı üzerine yaptığı çalışmalarla kültür hayatımıza çok kıymetli eserler kazandıran Prof. Dr. Nurhan Atasoy’un Derviş Çeyizi adlı kitabı için iğneyle kuyu kazma sanatı dense yeridir. 1980’de yayına hazır olmasına rağmen, yayıncıların ilgisini çekmeyen bu kitap, yıllarca piyasaya çıkacağı günü beklerken kaybolma tehlikesiyle bile karşı karşıya kaldı. Yayınlanma tarihi ise 2000’leri bulacaktı…  İlk baskısı Kültür Bakanlığı’nca yapılan kitap uzun zamandır da piyasada bulunmuyordu.

Türkiye’de Giyim Kuşam Tarihi / Derviş Çeyizi, güzel bir baskı ile geçenlerde yeniden kültür hayatımıza kazandırıldı. İBB Kültür AŞ’nin özenli yayını ile okura sunulan kitap vesilesi ile Nurhan Atasoy’un Nişantaşı’ndaki yeni evinde buluştuk. Duvarları kitap dolu bu evdeki sohbetimizin ardından Galata Mevlevihanesi’nin yolunu tutup buradaki müzede sergilenen tarikat kıyafetlerini, eşyalarını hocadan bizzat dinleme fırsatı bulduk. Sohbetimize müze müdürü Yavuz Özdemir de katıldı. Nurhan Atasoy hayat dolu bir insan. Hatıralarını berrak bir hafıza ile dün yaşanmışcasına naklediyor. Atasoy, uzun yıllar önce yola çıkmış Derviş Çeyizi için. Tercüman Gazetesi’nin sahibi Kemal Ilıcak ve Prof. Tahsin Bangu’nun kendisinden padişah kıyafetleri üzerine kitap istemesiyle başlamış her şey. İl il, ilçe ilçe tekkeleri gezmiş Atasoy.  Mezarlıkları sonra… Tahrip olmuş pek çok tarikat kıyafetini elinde iğne iplik tamir etmiş. Tozlarını alıp havalandırmış. ‘Bazen karda kışta ellerim soğuktan iğne tutamaz hale gelirdi. Harap olmuş tekke binalarına kar fırtına girerdi, ama yine de çalışırdım’ diyor.

Balkanlardaki Bektaşi

Türkiye’de tarikat kıyafetleri açısından en zengin, derli toplu kaynak Nurhan Atasoy’un Derviş Çeyizi kitabı. Atasoy ‘Keşke yeni çalışmalar yapılsa, gençler daha iyilerini yapsalar’ diyor. Ancak şimdiki gençlerin bu işlere pek hevesli olmadığının da altını çiziyor. ‘Balkanlar çok önemli, Bektaşiliğin izleri hala canlı oralarda, muhakkak araştırmamız, kayıtlara geçmemiz lazım’ diyor hoca. Peki en “renkli” kıyafetler hangi tarikatlarda? ‘Mevlevilik, Bektaşilik, Nakşilik ve Kadirilik’te çok estetik kıyafetler ve aksesuarlar var’ diyor Atasoy. Bektaşilerde gördüğü en ilginç objenin ise Mengüşler olduğunu söylüyor. Mengüş, Bektaşilikte sadece bekar tarikat üyelerinin kulaklarına taktığı küpelere verilen isim. Bazı tarikat mensuplarının da ayak bileklerine halka taktıklarını söylüyor Atasoy. Peki neden? ‘Hem ses çıkarmalarını sağlamak, hem de manen köle olduklarını vurgulamak istiyorlardı.’ Bir de eskiden ‘Türlü Dergahı’ varmış İstanbul’un Cerrahpaşa semtinde. Buraya hemen her tarikattan dervişler geldiği için de adı ‘Türlü Dergahı’ olarak anılırmış.

Tarikat üyesi değilim, hayralık duyuyorum

Nurhan Atasoy’un bugüne kadar herhangi bir tarikata mensubiyeti olmamış ancak ‘Tarikatların çok hayranlık duyduğum yanları var’ diyor ve ekliyor: ‘Toplum için müthiş kültür ocaklarıydı tarikatlar. Bilgi, görgü, adab-ı muaşeret öğrenilirdi buralarda. Nezaketi kaybettik toplum olarak. Bazı görgü kuralları var. Şimdi öğrencilerim ‘Hocam nasılsınız’ diye soruyorlar. Halbuki öğrenci sormaz, hoca sorar. Küçük sormaz, büyük sorar. Anne babaya selam yolluyorlar. Anne babaya selam yollanmaz, ancak hürmet yollanır; Saygı sunar, ellerinden öpersin. Tarikat en başta disiplin ve terbiye demektir. Dini yanlarını anlatacak bilgi ve yetkim yok ama kültürel anlamda hayatımızın büyük zenginlikleriydi. Şimdi gençlere bunları öğretemediğimiz için üzülüyorum. Onların kabahati yok, bilmiyorlar zira. Burhan Felek, eski kahvehanelerin bile eğitim yuvası olduğunu yazardı.’

Derviş Çeyizi nasıl hazırlanır ki?

Nurhan Atasoy’un tarikatlarda giyim kuşamı anlattığı kitabın adı oldukça ilginç. Atasoy Derviş Çeyizi’nin hikayesini şöyle anlatıyor: ‘Biliyorsunuz Mevlevilikte ölüm ‘Sevgiliye kavuşma’dır. Ölü, tıpkı bir düğüne hazırlanır gibi beyaz kefenle, belli ritüellerle öte aleme hazırlanır. Dervişlik de böyle. Ölmeden önce nefislerin ölmesi gerekir. Her mertebenin belli işaretleri vardır ve bu kıyafetlere de yansır. Kıyafetler dualarla giyilir. O yüzden bu da bir ‘çeyizleme’ sayılır.

Tabutumu Türk bayrağına sarın

“Hayatım boyunca vatan aşkıyla çalıştım” diyor Atasoy. Türk kültürünün Avrupa’ya etkilerini anlatmak, sanat tarihimizi kayıtlara geçmek için karınca gibi çalıştığını anlatıyor. Ve ekliyor: “Öldüğümde tabutum Türk bayrağına sarılsın... Bunu hakettiysem ne mutlu bana.”

Başka vatanımız mı var?

“Teröre destek” bildirilerine imza atan akademisyenlere de bir çift sözü var 82 yaşındaki çınarın: “İçeride birbirimizi eleştirelim ama dışarıya karşı asla! O akademisyenler neye imza attıklarına bir daha baksınlar. Şovenist değilim, ama ülkem söz konusu olduğunda başka vatan olmadığını da biliyorum.”

Sami Güner’in  şişli zikir fotoğrafları yandı, çıkmadı

Dünya çapında merhum fotoğrafçı Sami Güner’in de içinde olduğu çok ilginç ve hayret verici bir hatırasını naklediyor Atasoy: ‘Çorum’dayız. Rufai dergahına gittik. Şeyh efendi bizim için bir zikir halkası oluşturdu. Biliyorsunuz cezbe anında şiş saplama hadisesi var Rufailerde. Usta fotoğrafçı Sami Güner de yanımda; Şeyh efendiden zikri fotoğraflamak için izin istedi. Şey efendi, ‘Olur, ama çıkmaz fotoğrafların’ diye uyardı Sami Güner’i. Ve ben bu olaya şahidim, Sami Güner’in çektiği tüm kareler bomboş çıktı. Olacak iş değil, gözümle görmesem inanmazdım.

 

ÖNERİLEN VİDEO

AK Parti'den Babalar Günü'ne özel video

Kapat
Video yükleniyor...