Birbirlerini daha evvel hiç görmeden, sadece aracılar vasıtasıyla gerçekleşen izdivaçların geçmişte çok yaygın olduğunu biliyoruz. Bugün artık neredeyse kimsenin düşünmediği görücü usulü evlilikler mazide kaldı. Peki, eskiden oğlunu evlendirmek isteyen anne ve yakınları, nasıl kız arardı?
Görücü gezmesi, yaşını başını almış kadınların hayatında hem ciddi bir aktivite hem de eğlenceli bir maceraydı. Oğlunu evlendirecek bir ailenin annesi, ninesi, halası, teyzesi, kız kardeşi, yengesi bir kafile misali evden çıkar, birkaç mahalle geçtikten sonra rastgele bir hanenin kapısını çalarak bu mahallede evlenecek çağda kız olup olmadığını sorardı. Eğer cevap olumlu olursa, kızın güzelliği, ahlakı, hamaratlığı ile ilgili ahiret soruları ardı ardına gelir, kapısını görücülere açan komşu pişman olurdu. Tavsiye edilen kızın evine giden görücü kafilesi, izzetüikramla karşılanır, evin en güzel odasında misafir edilirdi.
Evlilik çağına gelen kızlar, 15-16 yaşlarından itibaren her an görücü gelecekmiş gibi hazırlıklı olur, baskınlara karşı evin her odasında muhakkak yedek bir kıyafet bulundururdu. Hal hatır sorma faslından sonra gelin adayı, kahve ikram eder, görücüler “Otur” diyene kadar kapı ağzında ayakta beklerdi. Görücü hanımlar kahveyi ağır ağır içip lafı uzatarak evin kızını baştan aşağıya, iyice bir süzerdi. Bu sırada kızın kendini beğendirmek için girdiği pozlar da ayrı bir komediydi. Kızın konuşması ve gülmesi de görücüler için önemliydi, zira hanımlar gelin adayının sesinin tonuna ve dişlerinin muntazamlığına da dikkat ederdi. Ayrıca el öperken kızın vücudu daha da bir yakından tanınır, ağzının kokup kokmadığı da kontrol edilirdi. Gelin alınacak kızın daha detaylı fiziksel incelemesi tabii ki gelin hamamında da yapılırdı. Oğlunun varsa fotoğrafını kıza gösteren anne, beğenip beğenmediğini sorar, kendisinden mutlaka bir cevap bekler, böylece hem kızın kekeme olup olmadığını öğrenir hem de gönlünün oğluna kayıp kaymadığını anlardı.
Birkaç görücü kafilesinin gelip de beğenmediği kızlar ile ilgili yapılan dedikoduların mahallede hemen yayılması, genç kızlar için çok kötü bir durumdu. “Vücudu dev anası, ağzı leş, dişleri kazma, dili faraş” gibi ithamlara maruz kalan kızların psikolojisi bozulur, bir kısmet gelip de evlenene kadar ailede huzur kalmazdı. İlk görücü tarafından hemen beğenilen kızların durumu da bazen dedikodulara neden olabiliyordu. Mahallenin kocakarıları, kızın görücü usulü ile evlenmediği, sevdiği erkekle parklarda buluştuğu, hatta ondan hamile kaldığı bu yüzden de erkek tarafının kızı acilen istemeye geldiği gibi aslı astarı olmayan dedikodular ortaya atar, mahallede bu ailenin ifşa olmasına neden olurlardı.
Tanzimat ile birlikte yaşanan modernleşme süreci kadını içtimai hayatta eskisine oranla daha etkin hale getirdi. Cumhuriyet sonrası Batılı yaşam tarzının resmilik kazanmasıyla birlikte görücü usulü evlilikler yerini aşk evliliklerine bıraktı.