Hadi itiraf edelim. Başlangıçta hepimiz büyük bir yalana inandık. Televizyonlar, gazeteler, internet sayfalarının editörleri bize “İlkokul arkadaşınızı Facebook’ta bulacaksınız” dedi. Biz de bu yalana inandık. Herkes inandığı için yalan gerçek oldu. İlk günleri hatırlayın. Ortaokuldaki o sıska gözlüklü çocuğun, yanında eşi ve çocuğuyla yayınladığı fotoğrafı gördüğümüzde etkilendik. “Vay be” dedik, “Eski dostları yeniden görmek ne güzel.”
Oysa gerçek hayatta sürdürülmeyen bir dostluk ekranlarda uzun ömürlü olmadı. Yıllar içinde farklı düşüncelere sahip olmuş, bambaşka hayatlar yaşamış ‘eski dostlar’ın ekran arkadaşlığı uzun sürmedi. Bir heyecanla açılan “Falanca liseden mezun olanlar grupları” da tutmadı. Bir iki paylaşım, bir iki “beğen”me. Sonrası boşluk.
Büyük bir yalana herkes inandırıldı ve mavi başlıklı bir ekrana koskoca bir kalabalık toplandı. Elinizde beğenileri, dünya görüşleri, yaşı, cinsiyeti, yaşadığı yer, bulunduğu mekanlar bulunan bir topluluk olsa ne yapardınız? Elbette her fırsatta, onları reklamlara maruz bırakırdınız. Sonra daha fazla reklama ve daha fazla reklama... Facebook sayfasının girişinde yazan “Facebook ücretsizdir ve her zaman da ücretsiz olacaktır” sloganı da artık anlamını yitirdi. Şimdi bir arkadaşınız Facebook’ta yaptığı birçok paylaşımı size gösterebilmek için ‘tanıtımını yapmalı’. Pazarda agresif bir tutum sergileyen, her geçen gün güvenlik açıklarını tamire uğraşan ve üye sayısı neredeyse Çin Halk Cumhuriyeti’nin nüfusuyla yarışan bu ortamdan kaçarak uzaklaşmak istiyorum.
Artık bir arkadaşımı özleme duygusunu da kaybettim. Onu arayıp sesini duyma isteğini de. Hiçbir dostumun hayatında benim için bir sürpriz kalmadı. Garip bir şekilde hiç kimsenin Facebook’tan uzaklaşamadığını da fark ediyorum. Sanki, bir tefecinin eline düşmüş müflis esnaf gibi, sevmediğim bir ortamın tam göbeğinde bulunuyorum.
ACIMASIZ BİR SAVAŞ YÜRÜTEN YAPI
Öte taraftan klasik medya dediğimiz şey her ne ise, artık kendini sosyal medya üzerinden ifade etmeye başladı. Yazarların, bir meseleyi gazete köşesinde yazması yeterli değil artık. Facebook’ta kaç beğeni aldığı önemli. İnternet kullanırken gördüğüm bir yazıya yorum yazmak için Facebook üyesi olmam isteniyor benden, birçok siteye Facebook kanalıyla üye olabiliyorum, bir televizyon dizisine yorum yapmak için Facebook’a ihtiyaç duyuyorum. Hep dile getirdiğim gibi yaşadığım ülkenin cumhurbaşkanına bile ulaşmanın en kolay yolu olmuş Facebook.
Temel motivasyonu, benim orada bulunmam sebebiyle gelir elde etmek olan ve bunu hunharca, hiçbir alanı boş bırakmadan yapan bir oluşumda daha fazla yer almak istemiyorum. Elinde tuttuğu üye sayısıyla, sadece sıradan insanlara değil, bulunduğu sektöre karşı da acımasız bir savaş yürüten bir yapıdan bahsediyoruz üstelik. Sorular ve cevaplar üzerinden sosyallik sağlayan internet sitelerini öldürmek için apar topar anket özelliği ekleyen, sadece mobil uygulamalarda fotoğraf paylaşımı yapılan uygulamaları vahşi rakamlarla satın alan, özel hayatın korunmasına yönelik uzun uzun metinleri önümüze koyup bize yeni anlaşmalar dayatan, herkesin ellerini kaldırıp pes ettiği bir oluşum...
Her şeyin bir sonu vardır. Buna inanıyorum. Elde ettiği bu kutsal büyüklüğü kaybetmeden agresif bir tutumla önüne gelen her şeye saldıran, başka hiçbir oluşuma hayat hakkı tanımayan ve artık asla sadece bir “internet sitesi” olmayan bu oluşumdan gücüm yeterse, ona olan bağımlılığımı yenebilirsem, kaçarak uzaklaşacağım.