2 Ağustos 2025 Cumartesi / 8 Safer 1447

Gökyüzünde bir kuş gibi süzülen çılgın Türkler

Hezarfen Ahmet Çelebi, İsmail Cevheri, Lagari Hasan Çelebi... Uçmaya teşebbüs eden bu isimlerin nelere göğüs gerdiğini biliyor musunuz?

Bilinmeyen Tarih/Murat Kutlu/[email protected]23 Aralık 2012 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Gökyüzünde bir kuş gibi süzülen çılgın Türkler

17’nci yüzyılın ortalarında İstanbul’da bir adamın Galata’dan Üsküdar’a uçacağı dedikodusu şehrin en zengin semtinden en garibanına kadar yayılmış, insanlar bu mucizeye tanık olabilmek için günler öncesinden hazırlıklarını yapmıştı. Daha evvel Okmeydanı’nda kısa bir uçuş gösterisi yapan Hezarfen Ahmet Çelebi adında bir çılgın, tüm İstanbulluları Boğaz’a davet ediyor, havada yapacağı bu gösteriye herkesin şahitlik etmesini istiyordu.

Hezarfen Ahmet Çelebi hakkında elimizde ne yazık ki yeterli bilgi yok. Onun IV. Murad devrinde yaşadığı, birçok buluş ve yenilikleri sebebiyle kendisine Hezarfen (bin ilim sahibi) dendiği biliniyor. Meşhur uçuşunu hangi yılda yaptığı tam olarak belli olmasa da bir bahar sabahı bu görülmemiş olaya tanıklık edebilmek için genç yaşlı herkesin Üsküdar ve Galata sırtlarını doldurduğu kesin.

Galata Kulesi yakınında olanlar daha şanslıydı zira bu korkusuz adamı yakından görebilecek hatta belki de konuşma fırsatı yakalayacaklardı. Bu tarihi olaya şahitlik edeceklerin aklında tek bir soru vardı: “Acaba Hezarfen Ahmet Çelebi uçayım derken yere çakılıp boğazın dibini boylar mı?” Bir insanın havada uçabilmesinin ancak masallarda olabileceğini düşünen çoğu kimse Hezarfen’in öleceğini düşünüyordu. Bu sabırsız bekleyişin ardından nihayet Ahmet Çelebi, Galata Kulesi’nin tepesinden atlayışını yaptı. İstanbullular tam bir şaşkınlık içinde hep bir ağızdan “Uçuyor” diye bağırmaya başlamış, bu haykırış ta Üsküdar’dan duyulmuştu. Karşı yakada bekleyenler gökyüzünde iri kanatlı bir şeyin kendilerine doğru geldiğini görüyor ama olan bitene anlam veremiyordu. Ahmet Çelebi havada süzülürken aşağıda onu bekleyen insanlar artık dünyanın sonunun geldiğini düşünmüş, bu mucize olayın nasıl sonuçlanacağını merak ederek dua etmeye başlamışlardı.

SONU ÖLÜMLE BİTEN DENEY

Sarayburnu’nda Sinanpaşa köşkünde bu büyük uçuşu izleyenlerden biri de Sultan IV. Murad’dı. Ahmet Çelebi’nin Doğancılar mevkiine kazasız belasız indiğini gören Padişah, yanındakilere “Tez zamanda çelebi huzuruma getirile” diyerek sarayına geri döndü. Hezarfen Ahmet Çelebi saraya geldiğinde hünkar tarafından önce takdir görmüş ama sonra tehlikeli olabileceği düşüncesiyle Cezayir’e sürgün edilmişti.

Hezarfen Ahmet Çelebi’den asırlar önce yaşayan ve uçmaya teşebbüs edenlerden biri de İsmail Cevheri’dir. İsmail Cevheri Türkistan’ın Farab şehrinde dünyaya gelmiş bir Türk alimidir. Yazdığı Sıhah adlı sözlük, Vani Mehmed Efendi tarafından Türkçeye Vankulu Lugatı olarak çevrilmişti. Cevheri kendi geliştirdiği, vücuduna kanat gibi bağlanan bir araçla, Nişabur Camii’nin kubbesinden atlayarak bir uçma denemesi yapmış, ancak yere çakılarak herkesin gözü önünde hayatını kaybetmişti. Muhtemelen Hezarfen Ahmet Çelebi, Cevheri’nin yaşadığı bu deneyimden dersler çıkarmış, çalışmalarına onun bıraktığı yerden devam etmişti.

Bugünkü roketlere benzeyen bir araçla uçmayı deneyen bir başka çılgın Türk de Lagari Hasan Çelebi. IV. Murad devrinde yaşayan bu alim, daha evvel denenmiş kanatların yanına bir de roket eklemişti. Kendi icat ettiği yedi kollu bir roketi, 50 okkalık barut macunu marifetiyle uçurmayı başaran Hasan Çelebi, bu gösterisini bizzat Sultan IV. Murad’ın huzurunda yapmıştı. Padişah yakın zamanda Hezarfen Ahmet Çelebi’yi Cezayir’e sürgün etmişken uçma hayalleriyle dolu bir başka adamın karşısına çıkmasını hoş karşılamamış ama merakı nedeniyle gösterisini izlemeyi kabul etmişti. Yalnız kendisi, bu deneyin halkın huzurunda değil devlet ricali önünde yapılmasını istiyordu.

Uçuşun yapılacağı gece Hasan Çelebi ve adamları Sarayburnu’na geldi. İsterseniz gerisini Evliya Çelebi’den dinleyelim: “Lagari Hasan Çelebi Sultan Murad Han’ın Kaya nam duhter-i Pakize-ahteri vücuda geldiği gece büyük şadımanlık oldu. Bu Lagari Hasan 50 okka barut macunundan yedi kollu bir fişek icat etti. Sarayburnu’nda hünkar huzurunda fişeğe bindi ve şakirtleri fitili ateşlediler. Lagari ‘Padişahım, seni Huda’ya ısmarladım. Hz. İsa Nebi ile konuşmaya gidiyorum’ diyerek temhid ve tahmid ile evc-i asmana uruc eyledi. Yanında bulunan fişekleri ateş edip ruy-i deryayı çerağan eyledi. Bam-ı felekte fişek-i kebirin barutu kalmayıp da zemine doğru nüzul ederken, ellerinde olan kartal cenahlarını açıp Sinan Paşa Kasrı önünde deryaya indi. Oradan şinaverlik ederek üryanen huzur-ı padişahiye geldi, zemini bus ederek ‘Padişahım, İsa Nebi sana selam söyledi’ diyerek şakaya başladı. Bir kese akça ihsan olunup yetmiş akça ile sipahi yazıldı. Sonra Kırım’da Selamet Giray Han’a gidip orada merhum oldu.”

ÖNERİLEN VİDEO

Cinayet zanlısı kümesten çıktı

Kapat
Video yükleniyor...