14 Ağustos 2025 Perşembe / 20 Safer 1447

Hattatlar arasında ayaklı bir matbaa

Matbaanın keşfinden ve Ortadoğu topraklarına yayılmasından evvel dini, ilmi ve edebi eserler nüshalar halinde hattatlar tarafından çoğaltılıyordu. Onlardan biri de Cevrî Çelebi’ydi. Günde bin beyit yazdığı belirtilen Cevrî Çelebi, adeta matbaa gibi çalışırdı.

Murat Kutlu12 Ocak 2014 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Hattatlar arasında ayaklı bir matbaa

Ecdadımız sanatı sadece hakikate ulaşabilmenin bir yolu olarak görmüş ve bugün bizim anlamakta zorluk çektiğimiz bu derin anlayış sayesinde çok değerli sanatkarlar yetiştirmiştir. Türk-İslam sanatları içerisinde ayrı bir yere sahip olan hat sanatı da bahsedilen bu anlayışla sadece bir sanat dalı olmakla kalmamış, neşredilen eserlerin meraklılarına ulaşmasında vazgeçilmez bir araç haline gelmiştir.

Matbaanın keşfinden ve Ortadoğu topraklarına yayılmasından evvel dini, ilmi ve edebi eserler nüshalar halinde hattatlar tarafından durmadan çoğaltılmaktaydı. Bu yüzden hattatlar toplum içerisinde saygın bir yere sahipti. Türk-İslam Medeniyet dairesi içinde yer alan Osmanlı İmparatorluğu’nda da şöhretli birçok hattat yetişmişti. Ancak yeteneğine ve çalışma azmine rağmen bu hattatlar arasında hal tercümelerinde kendisine yer bulamayan belki de tek isim Cevrî Çelebi olmuştu. Cevrî Çelebi İstanbul doğumludur ancak doğum tarihi, gerçek adı ve ailesi ile ilgili bilgiler şüphelidir. (Gerçek adının İbrahim olduğu söyleniyor.) Gençliğinde Beşiktaş ve Yenikapı Mevlevihanesi’ne devam etmiş ve burada hat sanatıyla yakından ilgilenmiştir.

YAZDKLARIYLA GEÇİMİNİ SAĞLARDI

Hattat Cevrî Çelebi tüm ömrü boyunca yazı yazmış ve adeta bir matbaa gibi çalışmıştır. Kendi devrindeki bütün hattatlardan daha fazla kitap yazan bu gayretli sanatkara ait sayısız istinsah bulunmaktadır. Onu diğer hattatlardan farklı kılan belki de tek husus, kitapları şimdiye kadar görülmemiş bir süratle yazmasıdır. Sultan IV. Murat’ın saltanatı devrinde bir dönem Divan-ı Humayun katipliği de yapan Cevrî Çelebi, daha sonra görevinden istifa etmiş ve sadece yazdığı kitaplarla geçimini sağlamıştır. Kendisini çok seven ve himaye eden Reisülküttap Sarı Abdullah Efendi’nin Mesnevî şerhlerinin birden çok nüshasını yazarak bu eserlerin yayılmasında katkısı olmuştur. Kendi halinde mütevazı bir hayat yaşayan Cevrî Çelebi’yi seven ilim erbabı da eserlerinin nüshalarını hep ona yazdırmış ve ihsanlarda bulunmuşlardır. O, bu sayede neredeyse bir insan ömrüne sığmayacak kadar çok kitap çoğaltarak ilmi ve edebi pek çok kaynağı birinci elden görme imkanı yakalamıştır. Günde 1000 beyit yazdığı söylenir. Melami-Bayramiliğine ya da Mevleviliğe bağlı olduğu ileri sürülen Cevrî Çelebi’nin bir özelliği de İstanbul’un meşhur alimlerini toplayarak haftanın belli günlerinde yemekli meclisler tertip etmesidir. Bu hoş sohbet meclisine katılabilmek o devirde her zaman bir ayrıcalık olarak telakki edilmiştir.

EVHAM YÜZÜNDEN KAYIĞA BİNMEZDİ

Hattat Cevrî’nin çok evhamlı bir karaktere sahip olduğundan kayığa hiç binmediği, Galata’ya gitmek için atla veya yaya olarak Eyüp üzerinden Haliç’i dolaşıp Kağıthane deresindeki köprüden geçtiği nakledilmektedir. Cevrî Çelebi hakkında bilgi veren nadir tarihçilerden olan Naima, hattatın bu özelliğinden şöyle bahsediyor: “Deryadan ve kayığa suvar olmaktan gayet mertebe havf idermiş... Zahir ebû havf-ı müfrid zâ’f-ı kalb ve Çelebilik beliyesi olmak gerektir. Hele vücudu dünyaya nadir gelen bir ma’mur zat idi...”

Cevrî Çelebi 1654 yılında vefat etmiştir. Melami geleneklerine bağlılığından kaynaklanması ihtimal; komşularıyla hiç görüşmediği, cenazesine de yakın arkadaşları dışında kimsenin katılmadığı müstakimzade tarafından bildirilmiştir. Eğrikapı Savaklardaki Cemaleddin Uşşaki Tekkesi civarına defnedilmiştir. Ölümüne yakın yazdığı bir şiirinde “Târ ü pûd-ı emelim kaldı bu minval üzre...” mısrasını kaleme alan Cevrî’nin sözünü ettiği emeli de kendisi gibi anlaşılamadan tarihe karışmıştır. 1981 yılında Prof. Dr. Hüseyin Ayan’ın Cevrî, Hayatı, Edebî Kişiliği, Eserleri ve Divanının Tenkitli Metni adlı çalışması, Cevrî Çelebi’yi daha iyi anlamak için yapılmış neredeyse tek eserdir.

ÖNERİLEN VİDEO

24 Yılın Hikayesi: Birlik ve Kardeşliğin Türkiye'si

Kapat
Video yükleniyor...