25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Hürrem Sultan’ın ilhamıyla Âb-ı Hayat

“Bir eserin özünü bozmadan, iyi anlayarak icra etmek, klasik tavırdaki icrasını bilip yeni yaklaşımlarımızı yakıştırarak yol almak gerekiyor” diyen arp sanatçısı Şirin Pancaroğlu, makam müziğinin zaten geçmişte şifa olarak kullanıldığını hatırlatarak Âb-ı Hayat adlı albümünün de yeni bir yaklaşım olduğunu söylüyor.

GÜLCAN TEZCAN 3 Haziran 2018 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Hürrem Sultan’ın  ilhamıyla Âb-ı Hayat
Klasik müzik disiplininden gelip her albümünde farklı arayışlarla kendine özgün bir tarz oluşturan dünyaca ünlü arp sanatçısı Şirin Pancaroğlu bu kez Âb-ı Hayat albümü ile müzikseverlerin karşısında. Elişi,Çengnağme ve EternalLove albümleriyle bu toprakların seslerini evrensel bir çizgiye taşıyan Pancaroğlu'nun Kalan Müzik etiketiyle çıkan yeni albümü de yine Osmanlı müziğinden besleniyor. Albümün çıkış hikayesini, yolculuğunu ve Arp Sanatı Derneği ile yürüttüğü çalışmaları eşi ressam Utku Dervent'in atölyesinde Şirin Pancaroğlu'ndan dinledik.
 
Âb-ı Hayat'ın ilginç bir hikayesi var. Aklınızda var mıydı daha önceden hamam müzikleri yapmak?
 
Bir mekana müzik yakıştırmak, o mekan için bir müzik üretme anlamında yaptığım ilk çalışma. Ayasofya Hürrem Sultan Hamamı'ndan bir gün bir telefon geldi. "Çengnağmealbümünüzü dinledik, bu müziğin bizim ortamımıza çok yakıştığını hissettik. Müşterilerimizi rahatlatıcı, Osmanlı kimliğine sahip, hamam kültürüne yakışacak tarzı olan bir müzik sipariş etmek istiyoruz" dediler. Onlarla görüştük ve Çengnağme'nin hangi özelliklerinin hoşlarına gitmiş olduğunu öğrenmeye çalıştık. Arp zaten her zaman su sesine benzetilir.
 
İstanbul'da hamam kültürü de bazı bakımlardan değişime uğradı, aslında bir kuşak da hamam kültüründen uzaklaşmıştı ama restorasyonlarla eski hamamları yeniden kazandı İstanbul. Bazı hamamlar, Ayasofya Hürrem Sultan Hamamı gibi, çok özendirici ve bu sektörün ufkunu açan örnekler sundular. Düşünün ki, işletme meseleyi kadar sahiplenmiş ki orası için müzik düşünebiliyor. Ben de giderim hamama. Soğuklukta dinlenirken bazen müzik vardır bazen yoktur. Bir yerde kulağıma çigan bile geldi; bu tabii ki ortamla ilişki kurmamızı sağlayacak bir müzik türü değil.Dünyada spa müziği diye bir tür varmış. Benim de aklımda böyle bir şey vardı. İstanbul'dayım ve Roma'dan, Bizans’tan bize gelmiş inanılmaz bir kültürün parçasıyız ama orada dinlediğimiz müzik hiçbir şekilde bu kültürle örtüşmüyor. Kendi içinde çigan da güzel ama mekana uygun değil. Hamam için müzik yapsam diye aklımda hep bir fikir vardı. Hatta Meriç Dönük'le konuşurduk. Sanki aklımdakini biri okumuş gibi böyle bir teklifle karşılaştım. Tabi çok ilham verici.
 
Nasıl ilhamlar bunlar?
 
Hamama giden insan oradaki seslerden de etkileniyor. Kubbe mimarisinin çok karakteristik akustik özellikleri var ve hamamda deneyimlediğimiz rehavetin bir kısmı ısı ve suyla ilgili değil. Bunun duyumla ilgili bir kısmı da var. Kurnalardan damlayan su sesi, tasın oradaki mermere çarptığında çıkardığı tını ortamın akustiğiyle çok uzun seslere dönüşüyor. Bunların da insan ruhu üzerinde uyandırdığı rahatlatıcı etkileri var. Biz de bunu yakalamaya çalıştık. Elbette ki Osmanlı müziğinden bazı hali hazırda örnekler seçerek rahatlatıcı etki yaratmak mümkündü ancak Ayasofya Hürrem Sultan Hamamı işletmesi, Osmanlı zemininde yükselen, fakat özgün bestelerin ağırlıklı olduğu, rahatlatıcı, dinlendirici müzikler istedi. Bunun için en büyük ilham hamamın kendisiydi. Dolayısıyla hamamdaki bazı sesleri de kaydedelim dedik. Ortamdaki sesler rahatlık hissini devam ettirmek için çok güzeldi. Sadece elinizi çırptığınız zaman o kadar uzun müddet o ses yankılanıyor ki. Büyük kapılar var ve kapatıldığında çıkan ses davul sesi gibiydi. Pirinç tasın kurnaya çarptığında tınlaması, o suyun dökülüşü, takunya sesi de inanılmaz yankılanıyor. Bir hayal dünyasında gibi hissediyorsunuz. Ben albümdeki ortamı bir cennet bahçesi gibi düşündüm. İçinde ritm aletleriyle çıkarılan kuş sesleri de var. Ritm aletlerinin çoğunu da içerde kaydettik o çok özel akustik ortamı kayıtlara birebir yansıtmak için.
 
Sürprizleri oldu mu albümün?
 
Tabi hoşluklar var. Mesela ikinci parçaydı sanırım. Hamama girdik perküsyoncu arkadaşla sesleri kaydediyoruz. Bir ara bir sessizlik oldu. Bir baktım uzaktan ve derinden 'şıp şıp' bir ses geliyor. Eyvanlardan birinde musluk kapanmıyor ve su sesi düzensiz ama sanki düzenliymişcesine bir ritimle bir enstrüman gibi geliyor kulağa. Onu kaydettik,  onunla başlayan bir parça var mesela.
 
Nasıl bir repertuar oluşturdunuz? Yeni besteler mi yapıldı bu albüm için?
 
Daha çok yeni ama eski eserler var. Ağırlıklı olarak enstrümantal. Çok fazla söze girerseniz, rahatlatıcı atmosferden uzaklaşma riski var, işler karmaşıklaşıyor. Dinlendirici müziğin daha soyut, sözden daha uzak olması gerekiyor. Üçüncü Selim'in bir hicaz peşrevi var. Gazi Giray Han’ın Nihavend peşrevi. Bir de eski tadda ama rahatlatıcı özellikler içeren yeni besteler yaptık. Bunların çoğu, kanımca şu anda yaşayan en büyük Türk müziği bestekarı Bora Uymaz’ın kaleminden çıktı. Albümde insan sesi de kullandık ama daha ziyade bir çalgı gibi, bir renk olarak kullandık.Vokalleri Bora üstlendi. Kadın sesini ise Türkan Uymaz. Albümde konuk sanatçılar ağırlayarak Osmanlı müziğinin belli başlı tüm sazlarına yer verdik;çeng, klasik kemençe, tanbur, lavta, ney, bendir ve de klarnet çalan bir arkadaşımız var Tolga Akşit, İzmirli bir müzisyen. O da çok mahir bir sazende. Onunla çok örtüştük, çok güzel lezzetler ortaya çıktı. Hepsi arp ve çeng etrafında şekillendi.
 
Özellikle tercih ettiğiniz makamlar var mı albümde?
 
Tabi... Rast makamı hem bilge hem de dingin, hem giriş eseri hem de kapanış eseri rast makamında. Bir Pençgah dizisi var Türk müziğinde; tam olarak bir makam değil ancak çok güzel bir dizi. Biraz ayda gibisiniz. Benzer bir etki Nikriz makamında da bulunuyor. Sanki bulutların üzerindeymişiz hissini veriyor bu iki makam. İki adet nihavend eserimiz oldu. Sürükleyici bir tarafı var nihavend in bence. Hicaz gizemli. Karakterlerden de ilham aldık. Hürrem Sultan adına da bir kürdi bir beste yaptık. Kanuni'nin 'Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi' mısraını seslendirdi Bora Uymaz bir kaside formunda. Kanuni Sultan Süleyman, Hürrem Sultan ve Mimar Sinan’ı düşünmeden bu albümü ortaya çıkaramazdık.Bir tane İstanbul türkümüz var, bir tane segah makamında doğaçlamamız var. Beni çok hayale çekiyor o makam, gökyüzünde yıldızlar seyrediyor gibi hissediyorum.Hürrem Sultan ve onun yaşadığı döneme dair hayal gücümüzde beliren varsa o karakterleri de düşünerek eserlerimizi ortaya çıkardık.
 
Arp, Osmanlı müziğine nasıl uyum sağlıyor?
 
Elişi albümünden beri son sekiz yıldan bu yana biz bu konuda çalışıyoruz aslında, tez konumuz gibi oldu. Çeng, Türk Müziğinden çekilmiş. Unutulmuş gitmiş. Yıllarca başka çalgılar o işlevi görmüş. Tekrardan o lezzette bir çalgıyı müziğe dahil ettiğiniz zaman sanki hep oradaymışçasına duruyor. Arp çok ilkel bir çalgı. Çeng de arp da aslında çok yakışıyor bizim müziğimize. Çok eski ve bilge bir çalgı olduğu için uyum sağlayamayacağı müzik kültürü yok aslında. Türk müziğinde arpın icra edemeyeceği sadece eşlik edebileceği makamlar var. Ama yaklaşık 15-16 makam var ki onların içerisinde ufak tefek ödünler vererek, rahatlıkla dolaşıp o makamın ana lezzetini verebiliyor. Hatta kendinden kattığı müthiş renkler var, bunlar önemli. Kendine çok niş bir yer yarattığını düşünüyorum. Yanında bir kemençe, bir klarnet, tanbur, lavta o kadar leziz duyuluyor ki. Geleneğin sanatsal açıdan üst seviyede işlerle yenilenmesi önemli bir mevzu. Bu anlamda müziğin yeni ve derin açılımlara ihtiyacı var. Bu tür albümler de bu çabanın bir ürünü.
 
Yenilik yaparken eskiyi ve kökleri de korumak gerekiyor ama
 
Bir eserin özünü bozmadan, iyi anlayarak icra etmek, klasik tavırdaki  icrasını bilip yeni yaklaşımlarımızı yakıştırarak yol almak gerekiyor.Ben öğrenmeye çalıştım açıkçası. 2009'dan beri bayağı mesaim oldu bu alanda. Âb-ı Hayat da yeni bir yaklaşım. Müziği böyle düşünmemişizdir. Ama makam müziği zaten geçmişte şifa olarak kullanılmış. Makamların farklı şifaları var ve bunları Bora Uymaz'dan öğrendim. Ben kendi müzik birikimimden de kaynaklanan farklı etkiler getiriyorum müziğe. Bunlar sentezlenince yeni bir şey çıkıyor ortaya. Bir temelin üzerine yükselen bir merdivene yeni bir basamak kazandırmış oluyorsunuz. Bu bizim için de bir imkan.
 
Ab-ı Hayat’a çalışırken yeni fikirler doğdu mu yeni albümler için?
 
Klarnet Türk müziği çalgısı olmayıp Türk müziğinde yer edinmiş bir çalgı. Bütün sesleri basabilecek bir enstrüman. Bir Batı müziği çalgısı ama biz hiç yadırgamıyoruz. Ben bu albümde klarnetle tanıştım. Çok büyük bir lezzet bulduk. Arkasından birkaç tane konserde Tolga ve Bora ile üçlü olarak buluştuk. Arpla klarnet çok yakışıyor. Başta klarnet çok mu modern kaçar diye düşündük. Ama hiç öyle olmadı. Çok pürüzsüz bir sesi var; istediğimiz o yumuşaklıği, dinlendirici özelliği birebir yarattı klarnet.
 
Albüm dışında neler yapıyorsunuz?
 
Çok fazla plan yapmamaya çalışıyorum açıkçası. Müziğin maalesef önemli olmadığı bir dönemdeyiz çünkü. Albüm ile bir şişeye mesaj koyup okyanusa atıyorsunuz bir yere varmasını da beklemeden. Ancak bir yere varmışsa oradan size bir yankı geliyor. Yurt dışında Türk müziği yayınları üzerine bir çalışmam var. Derneğimizin bir projesi bu. Hem eski hem yeni Türk bestelerini arp için teker teker nota edisyonları haline getiriyoruz.Bunların yayına hazırlanması, ön sözlerinin yazılması, batılıların anlayacağı şekilde Türk müziğinin yazılması ve güvenle icra edebilecekleri bir formata getirilmesi için çalışıyoruz. İngiltere'de uluslararası bir yayıncımız var. İngiltere'de bir Arp Festivali'nde bizi dinledikten sonra gelen giden sormuş 'bunların notaları yok mu' diye. Yayıncı 'bize yazar mısınız' diye sordu ve biz başladık yazmaya. Ama hızlanmamız gerekiyor. Bu proje için kaynak arayışı içerisindeyiz.
 
Tamamlandığında müzik camiasına takdim edilecek, dijital ortamlarda da ulaşılabilir olacak. Bu çalışma ile müzik kültürümüzü tanıtırken tüm dünyadaki arpistler Türk bestelerini çalabilir hale gelecek. Albüm yayınlamak  yetmiyor, nota yayınlamazsanız insanlar çalamıyor sizin eserlerinizi. Birkaç kitap çıktı. Bu yıl ki hedefimiz 40 eser yayınlamak: biri metot niteliğinde, makamları anlatan Türk Müziği Lezzetleri adında icra edebildiğimiz 16 makamda küçük alıştırmalar ve küçük parçalar içeren bir çalışma olacak, bunu hazırlıyoruz şu an. Yayın işi çok önemli bunu özellikle uluslararası platformda yapmaya çalışıyoruz. Bu ilmi bir çalışma, çünkü müzik hem sanat hem ilimdir ve bunları destekleyecek hamilere ihtiyacımız var.