2 Mayıs 2025 Cuma / 5 Zilkade 1446

İbadet eder gibi silah üretiyorlardı

Osmanlı’da top dökümünde önce dualar okunur sonra Allah Allah nidalarıyla fırınlara ateş verilirdi. Sadrazam, şeyhülislam, Rumeli-Anadolu Kazaskeri, Nakibüleşraf ve diğer vezirler de döküme şahit olmaları için davet edilirdi.

Murat Kutlu15 Kasım 2015 Pazar 07:00 - Güncelleme:
İbadet eder gibi silah üretiyorlardı

Avrupa’da ilk top kullanımı, 14’üncü asrın ilk yarısı olarak tarihlendirilmekte. Topun, Osmanlılara Balkanlar kanalıyla geldiği konusundaysa tarihçiler hemfikir. Dubrovniklilerin 1378 yılında imal etmeye başladığı topları Sırp kuvvetleri 1389’da I. Kosova Savaşı’nda Osmanlılara karşı kullanmışlardı. Her ne kadar Osmanlıların topu ilk kez I. Kosova Savaşı’nda kullandığı ileri sürülse de bu silahın savaş meydanlarında görüldüğü en erken tarih olarak Yıldırım Bayezid’in İstanbul kuşatması (1391) olduğu daha doğru bir tespittir. 1422 İstanbul kuşatması ve 1430 Selanik kuşatmalarında ise Osmanlıların top kullandığı artık şüphe götürmez bir bilgidir.

Osmanlılarda Topçu Ocağı 15’inci yüzyılda kurulmuştu. Topu dökenler ve kullananlar olmak üzere iki sınıfa ayrılan Topçu Ocağı’nda görev yapan Kapıkulu askerlerinin sayısı her dönem değişmekteydi. İstanbul’un fethinden sonra Fatih tarafından yapılan tophanenin dört bir tarafı kale gibi yüksek duvarlarla çevrilmişti. Tophane binasının üst tarafı infilak tehlikesinde can ve mal kaybını en aza indirgemek için tahtayla örülmüş, bir yangın tehlikesine karşılık da yüzlerce fıçı su her daim hazır bulundurulmuştu. III. Selim zamanında genişletilen ancak büyük bir kısmı ne yazık ki bir yangınla kül olan tophane binası, 1823 yılında II. Mahmut devrinde bir kez daha inşa edilmişti.

Kalıplara 50 bin yumurta akı  

Tophanenin en önemli kısmı döküm atölyesiydi. Bu bölümde çalışanlar adeta bir sanat icra ederlerdi. Zaten burada çalışmaya başlayanlar önce öğrenci olur, zamanla çırak, kalfa, usta, baş usta mertebesine gelebilirlerdi. Döküm atölyesinde ateş tuğlasından imal edilmiş iki büyük pota bulunmaktaydı. Kırk ila elli bin yumurta akı kullanılarak hazırlanan top kalıpları bu potalara dökülürdü. Balyemez, zarbazen, kanon, havan, şayka, bacaluşka gibi adlar verilen bu topların dökümü sırasında bütün tophane halkı, şakirtler, kalfalar, ustalar, dökücübaşı, vardiyanbaşı, muvakkit, imam ve duacılar hazır bulunmaktaydı. Önce dualar okunur sonra Allah Allah nidalarıyla döküm için fırınlara ateş verilirdi. Uzun süre ateş verildikten sonra (yaklaşık 20 saat) sadrazam, şeyhülislam, Rumeli ve Anadolu Kazaskeri, Nakibüleşraf ve diğer vezirler de topların döküm anına şahit olmaları için Tophaneye davet edilirdi. Davetliler döküm öncesi hep bir ağızdan “La Havle Vela Kuvvete İlla  Billlahil’Aliyyil’Azıym” duasını yüksek sesle söyler, dökücübaşı da bu sırada gelip yüksek erkândan potanın içerisine atılmak üzere sadaka mahiyetinde para isterdi. Davetliler makamlarına göre bir kaç kese altını dökücübaşıya teslim eder, o da besmeleyle bu altınları potanın içine serperdi. Bu sırada tophanenin dışında etleri sadaka niyetiyle dağıtılmak üzere kurban kesmek de adettendi. Dökümün başlamasına yarım saat kala duacılar devreye girer, âminler eşliğinde şehit olan eski top ustalarının, kalfaların, çırakların ruhuna Fatiha okunurdu. Nihayet döküm bittikten sonra sadrazam davetlilere hilatler giydirir ardından topçubaşının verdiği ziyafete geçilirdi. Osmanlıların yeni silahlarını imal ederken uyguladığı bu teşrifat bugün bir devlet geleneği olarak bazı değişikliklere uğrasa da zaman zaman hala uygulanmakta.