16 Temmuz 2025 Çarşamba / 21 Muharrem 1447

İstanbul’un iskelelerinde bir mola

19’uncu yüzyılın ikinci yarısında inşa edilmeye başlanan iskeleler, çini ve farklı mimarileriyle Boğaz’a ayrı bir hava katar. Genelde neo klasik üslupta yapılan bu yapıların çoğu iki katlı. Üst katları düğün salonu ve gazino olarak bile kullanılmış.

Belkıs Kamut Aktürk2 Şubat 2014 Pazar 07:00 - Güncelleme:
İstanbul’un iskelelerinde bir mola

Denizle bütünleşen iyot kokusu ve martılar eşlik eder yolculara. Bazen ayrılıklar, bazen de kavuşmaların coşkulu yansıması iskelelerden kalkan vapurlarla yaşanır. İçinden deniz geçen İstanbul’un simgelerindendir iskeleler. Balıkçı köylerinin beldesi Boğaziçi’nde önceleri sadece mevsimlik olan yerleşimler 19’uncu yüzyıla doğru artar. Kayık, mavna ve peremelerle (küçük tekne) yapılan ulaşım da yerini vapurlara bırakır. Ulaşım sorununun doğal çözüm arayışı olur deniz yolları. Zarafetleriyle göz dolduran, şehrin siluetine uyumlu iskeleler inşa edilir. Çinileri, farklı mimarileriyle ‘Boğaz’ın süsü’ iskelelere doğru yolculuğa çıkalım...

Vitraylarına dikkat!

Osmanlı’nın son eserlerinden olan, Haydarpaşa Garı’nın önündeki Haydarpaşa İskelesi, mimarisi kadar çini, taş işçiliği ve vitraylarıyla da çok özel bir yapı. Neo klasik üslupta mimar Vedat Tek tarafından kesme taştan inşa edilen binanın tarihi belli değil. Deniz cephesindeki çini panoda 1334 (1915) tarihi yazılı. Dikdörtgen planlı yapının önüne sekizgen bir gişe bulunur. Üç salondan oluşan yapının ortadaki salonu yan salonlardan daha geniş. Sivri kemerlerle açılan yapının bezemeleri muhteşem. Kütahyalı Mehmed Emin Usta’nın hünerli ellerinden çıkan; kare, üçgen ve dikdörtgen formlardaki çiniler sıraltı tekniğiyle yapılır. Bitkisel motiflerin renklerle dansı ve gişe üzerindeki maşallah ibaresinin iki yanındaki çapa ve ayyıldız motifleri mutlaka görülmeli.

Gazino olarak kullanılmış

Neo klasik uslubun adadaki uygulaması olan 1914 yılı yapımı Büyükada İskelesi’nin mimarı Mihran Azaryan’dır. Çinileri ise Mehmed Emin Usta’nın eseri. Yığma iki katlı bina dikdörtgen planlı. Mozaik yer döşemeleri ve bezemeli bu iskele de bir dönem gazino olarak kullanılmış.

Barış Manço’nun katkısıyla onarıldı

1916 yılında yapılan Moda İskelesi’nde Vedat Tek’in imzası var. Dikdörtgen planlı yapıyı farklı kılan teras çatısıdır. Dört cephesi de farklı tasarımda olan yapının kitabesinde ‘Moda 1335’ yazar. 1937’deki fırtınada zarar gören iskele Barış Manço’nun katkısıyla onarıldı. Bir dönem gazino olarak kullanılan yapı günümüzde kafe olarak hizmet veriyor.

Üst katı eskiden düğün salonuydu

1850 yılında Şirket-i Hayriye tarafından ‘Hayreddin önü denilen yerde ahşap olarak yapılan Beşiktaş İskelesi1884’te yıkılır ve Kirkor Efendi nezaretinde yeniden inşa edilir. 1898’de yapılan genişletme çalışmaları sallanmalara neden olunca iki yana konulan payandalarla sorun çözülür. 1908 yılında Mimar Ojiye deniz tarafını doldurarak rıhtımı inşa eder. 1913’te neo klasik üslubun ilk uygulayıcılarından Mimar Ali Talat Bey, I.Ulusal Mimari Akımı etkili bugünkü iki katlı binayı yapar. Sivri kemerler, cephe bezemeleri, taş kabartmalar ve çini panolar yapıyı şıklaştırır.

Beşiktaş iskelesini diğer iskelelerden ayıran deniz cephesinin iki yanındaki kuleler ve kara tarafındaki simetrik binalar olur. Üç bölüm olarak inşa edilen bekleme salonu 1948 yılı onarımında tek salon haline getirilir. Uzun süre düğün salonu olarak kullanılan üst kat günümüzde İBB’ye bağlı Turizm Atölyesi olarak önemli işlere imza atıyor.

Karanfil ve enginar yapraklı

Kadıköy’de Şehremaneti’nin karşısındaki Kadıköy İskelesi’nin yapım tarihi 1926. Neo klasik bina iki katlı olup alt kat üç bölüme ayrılırken üst kat balkonlarla çevrilir. Her iki katta da duvar ve tavan geçişi mukarnaslı. Cephedeki üçlü kemer dizilerinde yer alan çini panoyu kuşatan turkuaz ve lacivert kuşak, denizle bütünlüğü sağlar. Rumi süslemenin yanı sıra karanfil ve enginar yapraklarından oluşan çiçek bezemeleri dikkat çekici.

Mimarı bilinmiyor

Antik limanın bulunduğu yere inşa edilen Bostancı İskelesi’nin mimarı bilinmiyor. Neo klasik, kare planlı, tek katlı yığma bina 1912 tarihlidir. Hol çevresinde sıralanan dört odadan oluşan yapının deniz cephesinde üçlü kemer dizisi bulunuyor.

İLK SEFERLER İNGİLTERE’DEN GELEN İKİ VAPURLA YAPILDI

Fatih döneminde kurulan Tersane-i Amire’nin İzmit, Gelibolu, Gemlik, Sinop ve Kasımpaşa tersanelerinde yapılan gemilerin yerini önce 1827’de alınan ilk buhar makineli gemi BUĞ alır. Önce donanmada kullanılan buharlı gemiler, ihtiyacı karşılayamaz hale gelince Osmanlı’nın ilk anonim şirketlerinden Şirket-i Hayriye 1851’de kurulur. Atamaları padişahın yapması nedeniyle anonim şirket durumu tartışılsa da masrafların karşılanması için satılan hisselerden Sultan Abdülmecid ve Bezmialem Valide Sultan da alır. İngiltere’den gelen iki vapurla başlanan seferler; Galata Köprüsü’nden Haydarpaşa’ya, Beşiktaş’tan Üsküdar ve Haydarpaşa’ya yapılır. Hem yolcu hem de yük taşıyan vapurlara 1871 yılında ‘dünyanın ilk araba vapuru’ olarak bilinen Suhulet katılır. Üsküdar-Kabataş arasında çalışır. Önceleri markayla yapılan seferler daha sonra farklı mevkilere göre ücreti değişen biletlerle gerçekleşir.