12 Aralık 2024 Perşembe / 11 CemaziyelAhir 1446

İstiklal’in simgesi Hüseyin Ağa Camii

Günde binlerce insanın gelip geçtiği İstiklal Caddesi’ndeki az sayıda camiden biri olan Hüseyin Ağa Camii’nin yapılış tarihi 1596. Ahşap minberi ve zarif vaaz kürsüsü ile güzelliğini koruyan caminin bahçesindeki şadırvan da Mimar Sinan’ın imzasını taşıyor.

Belkıs Kamut Aktürk11 Ocak 2015 Pazar 07:00 - Güncelleme:
İstiklal’in simgesi Hüseyin Ağa Camii

Tanıklık ettikleriyle, İstiklal Caddesi’nin simgelerinden Hüseyin Ağa Camii, 400 yıldan fazladır ayakta duruyor. Taksim yönünden Galatasaray’a doğru yürürken sağ tarafta tüm sakinliği ile yer alıyor. Galatasaray’ın ağalarından Hüseyin Ağa tarafından 1596 yılında yaptırılan eser, önemli bir yapı. Çünkü günde binlerce insanın gelip geçtiği bölgede bulunan az sayıdaki camiden biri.

Hadika’nın yazma nüshalarının birinde, adı ‘Emin Bey Camii’ olarak geçse de yapı, banisinin adıyla anılır. Günümüzde düz çatılı olan cami, bazı kaynaklara göre ilk yapıldığı dönemde kubbeli imiş. Yapının yaşı -günümüzde olmayan kitabesi üzerinden- yapılan ebced hesabıyla Hicri 1005, Miladi 1596 olarak hesaplanır. 

Cami, gördüğü hasar ve yıpranma nedeniyle adeta yeniden inşa edilir. Yapıyı ayağa kaldıran padişah, II. Mahmud. 1834 tarihini veren sekiz satırlık kitabede II. Mahmud’un tuğrası bulunuyor. Ancak daha sonra geçirdiği yangın yapı için daha da yıpratıcı olur. Uzun süre bakımsız kalan yapı, 1934 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılır.

Hüseyin Ağa Camii’nin çatısı, dört kalın ayak üzerinde yükseliyor. Yapı duvarlarda yer alan pencerelerden ışık almakta. Özellikle üst taraftaki pencereler çok güzel. Kemerli pencereler, renkli camlarla çevrili. Kütahya çinilerinden bir pano, yapıdan girince sağ tarafta günümüzde kadınlar bölümünde görülüyor.

Ahşap minber ve vaaz kürsüsü oldukça zarif. Caminin mihrabının, duvarlarının ve minaresinin eski yapıdan kaldığı bilinmekte. Tek şerefeli tek minare, caminin sağ tarafında. Altın varakları, çok kıymetli kalem işleri ile ünlü olan cami, tavanından tonozlarına, yapıyı çevreleyen kuşak yazılarına dek pek çok bezeme öğesi ile süslenmiş. Süslemelerin alanında çok kıymetli bir isme, İsmail Hakkı Altunbezer’e ait olduğunu bilmek heyecan verici. Üst katın tavanındaki döşemeler ayrıca çok güzel. Yapılan raspa çalışmaları sonucunda tavan döşemeleri açığa çıkmış. ‘Volta döşeme’ olarak da bilinen bu uygulama, seyredenlere deniz dalgası hissini veriyor.

ŞADIRVAN SİNAN PAŞA CAMİİ’NDEN

Hüseyin Ağa Camii’nin kendi kadar avlusunda barındırdıkları da çok önemli. Okmeydanı’nda bulunan Sinan Paşa Camii yıkılınca, Mimar Sinan imzalı olduğu bilinen şadırvan buraya nakledilir. Çok zarif şadırvan, restorasyon sürecinde bakıma alınır.

2.5 milyon liraya mal olan son restorasyon sonrasında kısa bir süre önce ibadete açılan caminin orijinalinde bulunmayan tuvaletler yer altına indirilir. Böylece avlu daha da rahatlar.

Avludaki mezarlar

Sakin ve sade avluya İstiklal Caddesi tarafından girdiyseniz sağ tarafınıza mutlaka  göz atın. Mihrap hizasında, çimenlerin arasında iki tane mezar taşı durduğunu göreceksiniz. Bunlardan biri caminin banisi, III. Mehmed devrinde Galatasaray’ın kapı ağalarından    Hüseyin Ağa’ya ait. Diğer mezar ise Davut Ağa’nın.

SÜSLEMELERDE ONUN İMZASI VAR

İsmail Hakkı Altunbezer, ilk eğitimi aldığı babası Mehmed İlmi Efendi’den sülüs ve nesih hattı öğrenir, ailesinin beşinci kuşak hattatı olur. Olağanüstü yeteneğiyle öne çıktığı için ‘Altunbezer’ soyadını alan ünlü hattat 1946’da vefat eder. Karacaahmed Mezarlığı’nda Üsküdar-Çiçekçi’de cadde üzerinde, babasının yanında gömülüdür. Altunbezer’in, celi-talik üsluplu mezar kitabesi de çok güzel. Kitabeyi, vasiyeti üzerine arkadaşı Necmeddin Okyay yazar. Eşsiz eserleri müzelerde ve kolleksiyonlarda yer alan Altunbezer’in, döneminin pek çok ferman ve beratında imzası bulunur. Selimiye Camii, Şemsi Paşa Camii’nin yanı sıra Kamer Hatun ve Hüseyin Ağa Cami’lerinde olağanüstü güzellikte eserleri vardır.  Yapıyla yolları kesişen isimler arasında Nazım Hikmet de bulunur. Hem Osmanlı devrini hem işgal günlerini hem de cumhuriyet dönemini yaşar yapı. İşgal günlerinden birinde caddede yürüyen Nazım Hikmet işgal askerlerini görünce ruhu dağılır, canı acır.

 “Havsalam almıyordu bu hazin hali önce Ah, ey zavallı cami, seni böyle görünce” diye başlayan Ağa Camii şiirini yazar.

Nazım Hikmet’ten başka Necip Fazıl Kısakürek’in de bu camiyle bağı bulunur. İlk şiir kitabını 17 yaşında yayınladığı bilinen Kısakürek, 1932’de yani 30 yaşından evvel Ben ve Ötesi şiir kitabını çıkarır. O ve Ben isimli eserini de bu camide yaşadığı hatıralardan yola çıkarak yazdığı bilinir. 1934 yılında, o dönemlerde Ağa Camii’nde  sohbet yaptığı bilinen Nakşi Şeyhi Abdülhakim Arvasi ile tanışır. Bu cami ve sohbetler önemlidir çünkü Kısakürek’in İslami kimliği ortaya çıkar.

Tarihimizin pek çok simge ismi adeta Hüseyin Ağa Camii’nde buluşur. Şehrin kalbinin attığı Beyoğlu İstiklal güzergahının tüm kalabalığına rağmen sakinliği ve sadeliği ile süzülür. Yolunuzu düşürün bu güzel camiye ve eşsiz güzellikleri keşfedin.