4 Mayıs 2025 Pazar / 7 Zilkade 1446

Keşke Gazze için daha fazla şey yapabilsem

Gazze’de ailesini kaybetmiş küçük bir kızla Türkiye’den yardıma giden bir kadın doktorun hikayesini anlatan ‘Muna’ filminin başrol oyuncusu Leyla Göksun filmin etkisinde kaldığını söyleyerek bu tür dramlar için çok daha fazla şey yapabilmeyi diliyor.

SERDAR AKBIYIK26 Haziran 2016 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Keşke Gazze için daha fazla şey yapabilsem

Türkiye’nin Müslüman coğrafyada ne kadar etkili olduğu ve bu bölgede yaşanan bütün krizlerden ne kadar etkilendiği ortada. Durum böyle olunca Türk sinemasının bu konularda üretim yapmasını beklersiniz. Ama ne yazık ki başka birçok konuda olduğu gibi bu anlamda da üç maymunu oynuyor sinemamız. Gazze’de yaşananlar yüzünden Avrupa’nın duyarsızlığını hep dile getiriyoruz. Peki sinemamız ne yapıyor? İnsanların acılarına dikkat çekecek bir üretim var mı? Tabii ki yok ama neyse ki ‘Muna’ gibi bir film bu sıkıntılı durumda bir sürpriz yaparak ortaya çıkıyor. Gazze’de ailesini kaybeden küçük bir kız ile oraya yardıma gitmiş Türk kadın doktor arasında yaşanan duygusal ilişki gözleri yaşartacak cinsten. Türk kadın doktoru canlandıran Leyla Göksun filmi ve Tarsus’taki izlenimlerini bizle paylaştı.

Acının seviyesi nedir?

Filmde rol almanızın sebebi neydi?

Gerçek bir hikayeye dayanması çok enteresan geldi. Yönetmen ve yapımcılarla görüşmeye ilk gittiğimde öyle bir hikayeden bahsettiler ki, Filistin’de küçük bir kız ailesini kaybetmiş ve aynı evde yaşamaya devam etmiş o bedenlerle. Hergün duyacağımız tarzda bir senaryo değil. Hem bir insan olarak hem de oyuncu olarak bu hikayeye ne katabilirim diye düşündürdü.

Role nasıl konsantre oldunuz?

Daha önce bir doktoru canlandırmıştım. Bir diziydi sinema filmi değildi ama onun içinde ciddi çalışmalar yapmıştık. Cerrahların nasıl davrandığını gözlemlemek için bir çok ameliyata katıldım. Doktorluğa çok yabancı değildim. İçsel olarak hazırlanmalıydım. Dişi, anne, anaç, kendi çocuğu olmamasına rağmen bir yakınlık gösteriyor. Buna nasıl hazırlanılabilir. Aslında hazırlanılamaz. Sadece bu tarz durumlarda insanın neler hissedebileceğine odaklanmakla biraz zaman geçirdim. Savaş kurbanı insanlarla ilgili size sorsam, sizinde bir fikriniz vardır. İçimde bir derecelendirme yaptım 1’den 10’a kadar  acının seviyesi nedir diye. Bu kadın hem kendi evladını kaybediyor hem orada bir savaş ortamına gidiyor. Karakterin buna tepkisi nasıl olucak. Tamamen donuk mu olacak yoksa isyankar mı? Daha donuk bir şey yapmaya karar verdik. Kadın yaşadıkları yüzünden duygusal olarak nasırlaşmış oldu bir yerde.

Bu sizin belirlediğiniz bir şey miydi?

Savaşı yaşayanlar daha doğal karşılıyorlar aslında. İçinde tamam çok büyük bir acı var ama adam kalkıp ekmeğini almaya gitmek zorunda, çocuğunun saçını taramak zorunda. Savaşı yaşamış bir insanı oynasam daha farklı olurdu ama buradan oraya giden bir insanı canlandırıyorum. O bölgeye ilk kez gelen bir insanın şok etkisi var. Yönetmen bir damla bile göz yaşı dökmeyeceksin demişti. Sonuna kadar aslında göz yaşı dökmüyorum. Her şeye sadece dışarıdan bir gözlemci gibi görüyorum.

Filistin değil, Tarsus!

Bu filmden nasıl etkilendiniz?

Biraz karışık duygular içerisindeydim orada. Siyasetin de işin içine girdiği şeyler vardı. Tam biz oraya gitmeden önce emniyet müdürlüğüne bir saldırı düzenlenmişti. Zaten stabil olmayan bir ortam var. Değişik mahalleleri var. O mahallelerde bizi istemediler. Başımıza birkaç ufak olay geldi. Çekimlere polis eşliğinde gitmek zorunda kaldık. Ki orası Filistin değil, Tarsus. Türkiye’nin bir bölgesi. Benim Türkiye hakkında daha çok düşünmeme sebep oldu. Film bir yana ben orada farklı şeyler gözlemledim. O bölgeye hiç gitmemiştim. Oradaki insanların yaşantılarını bilmiyordum. İstanbul’da doğmuş ve büyümüşüm. Onları görmek değişikti. Oradaki çocukları, insanları, sokakları, hayalleri, gelecekleri, kazançları. Her yerde benzer bir tablo var, fakirlikten kaynaklanan.

Bu sizde bir hassasiyet oluşturdu mu?

Keşke uluslararası ilişkiler  okusaydım ve bu durumlar için bir şeyler yapabilen bir organizasyonun parçası olsaydım diye düşündüm. Ne oluyor görüyoruz, duyuyoruz, etkileniyoruz ve geçiyoruz bir sonraki habere kadar. Hala iç hesaplaşma yapıyorum. Ne yapabilirim bu konuda gerçekten diye...

Mesajı yakalamak önemli

Bu filme gelecek izleyici için söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Çok ciddi bir dram var ortada. Seyirciye en kesin bunu söyleyebilirim. İllaki buna korkunç bir olay veya üzücü bir olay olarak bakmamak lazım. Filmin sonunda aslında başka bir mesaj çıkıyor. Film hakkında bilgi vermek istemiyorum çünkü en ufak bir şey kaçırırsam sonunu bozabilirim. Yaşam sevinci veren bir tarafı da var. İnşallah onu da yakalarlar diye düşünüyorum.

Yabancı filmde oynamak istiyorum 

Üç tane filminiz var ama Türkiye sizi dizilerle tanıdı. Bunun sadece üç filmde kalmasının nedeni projenin gelmemesinden dolayımı yoksa sizin seçim kriterlerinizin de bir etkisi var mı?

Hayır hiç yok. Keşke daha fazla filmde yer alabilsem. Özellikle Antalya’da ki o atmosferi yaşadıktan sonra. Asıl istediğim şey buymuş dedim. Katılmamıştım. Öyle bir fırsatım olmamıştı. Festival filmi zaten çok çekilmiyor. Çekilenlerde de bildiğimiz isimler oynuyor. Bunda belki benimde suçum vardır. Ben yeterince bir şeylerin peşinde koşmamışımdır. İki senedir ben menejersiz çalışıyorum. Sekiz sene aynı menejerle çalıştım istediğim şeyler hiç olmadı. İnsanlara ulaşabilmek lazım ama şimdi bu üç film sayesinde ben daha fazla şey olacağına inanıyorum. Çünkü bu beni çok mutlu etti, çok heyecanlandırdı böyle bir şeyin içinde olmak. Hatta keşke daha da fazla yabancı ülkelerden gelen festival filmlerinde de yer alabilsem. Burada birazcık ingilizce konuştuğum sahneler var. İngilizce benim ana dilim gibi çok isterim.

Olaylar burjuvayı etkilemiyor

Sizce Türkiye’de ki  burjuvazi Gazze’de yaşananlara yeterince hassasiyet gösteriyor mu?

Karşılarına böyle bir haber çıktığında hassasiyet hisseden insanlar mutlaka vardır. Umursamayan  da olabilir. Artık böyle olaylarla daha sık karşılaşıyoruz. Hangi haberi okuyacağımızı, ne hissedeceğimizi, ne yapacağımızı şaşırıyoruz. Hayretle izliyorum Dünya’nın geldiği yeri. 1’inci ve 2’inci Dünya savaşını okudum, öğrendim. Şu an yaşanan şey bitmek bilmeyen devamlı bir yerlerden yeşeren isyanlar. O yüzden Gazze’de yaşanan bir olay böyle burjuvazi bir insanı ne kadar etkiler. Çok fazla etkilemez ama filmi izledikten sonra daha çok merak edip daha çok araştırıp, bu konu üzerinde de düşünebilirler.