10 Mayıs 2025 Cumartesi / 13 Zilkade 1446

Kılıç Ali Paşa’nın her cuma altın dağıttığı cami

Osmanlı’nın kaptan-ı deryasıydı. Bir gün 90 yaşındaki Mimar Sinan’ın kapısını çaldı, hayran olduğu Ayasofya’nın planına benzer bir cami yapmasını istedi. Kılıç Ali Paşa’nın kendi adına 16’ncı yüzyılda yaptırdığı bu cami hala ayakta. Üstelik hamamı ve medresesiyle...

Belkıs Kamut Aktürk19 Ocak 2014 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Kılıç Ali Paşa’nın her cuma altın dağıttığı cami

Ochiali olan adı önce Ali, sonra Uluç Ali en son Kılıç Ali olur. Değişen sadece ismi değil tüm hayatıdır. 1500 yılında İtalya’da yoksul bir balıkçının oğlu olarak doğar, papaz olmak için çıktığı yolculuğu Osmanlı kaptan-ı deryası olarak tamamlar. Esir düşer, Müslüman olarak özgürlüğüne kavuşur. Turgut Reis’le katıldığı seferlerdeki başarıları ününe ün katar. Tunus’u İspanyollar’dan alır. 1571 İnebahtı Savaşı’ndaki başarısıyla ‘deryaların kaptanı’ olur ve Sultan II. Selim, adını Kılıç Ali olarak değiştirir. 1587 yılında öldüğünde 500 bin duka altını bıraktığı bilinen Kılıç Ali Paşa’nın her cuma, camisinde oturup fakirlere altın dağıttığı anlatılır.

Vefatına dek kaptan-ı derya görevini sürdüren Paşa, donanmayı güçlendirir. Sanata ve kılıca düşkünlüğüyle bilinen Kılıç Ali Paşa, Selime Hatun’la evlidir ama çocukları olmaz. Adını taşıyan bir eser yaptırmak için Padişah’tan yer göstermesini ister. Rivayet odur ki kıskanılan Paşa’nın, işini zora sokmak isteyenler “Madem denizlerin kaptanı o halde camisini de denize yaptırsın” derler Padişah’a. Bu cevapla Mimar Sinan’a gider Paşa. Üstelik tek talebi bu değildir Sinan’dan. Hayran olduğu Ayasofya’nın planını da uygulamasını ister.

1580 tarihli yapı gerçekten de denize yapılır. Deniz doldurulur. Kıyının da doldurulmasıyla denizden uzak kalan yapı günümüzde Tophane meydanındadır. Cami, medrese, sebil, türbe ve hamamdan oluşan külliyenin ana öğesi olan cami, orijinal planında avlu çerçevesinin ortasındadır. Ancak 1956’da yapılan yol çalışmalarında avlu duvarının geri çekilmesiyle bu düzen bozulur.

AÇILIŞTA YAŞANAN OLAY

Mimar Sinan 90 yaşını geçmiştir, bu eserini yaparken. Ayasofya’nın uygulaması olarak eleştirilen caminin Sinan’ın en başarısız eserlerinden biri olduğunu söyleyen yazar John Freely yapıyı karanlık ve basık bulur. Prof. Dr. Semavi Eyice, Sinan’ın değişiklik arayışı olarak yorumlarken rahmetli hocam Prof. Dr. Oktay Aslanapa ise bu planının Paşa’nın talebi olduğu görüşündeydi.

Yeri, planı kadar açılış hikayesi de dikkat çeker caminin. Açılış vaktidir, Padişah ve dönemin tüm ileri gelenleri bir aradadır. Üstü başı dökülen bir yaşlı yaklaşır Kılıç Ali Paşa’nın yanına. “Caminin açılışını ben yapacağım” der Paşa’ya. Padişah başta olmak üzere herkes bozulur bu duruma. Paşa kabul eder ama bir şartla, “Bundan böyle her namazı sen kıldıracaksın” der.  İşte o zaman gerçek ortaya çıkar. Bu kişi Hz. Hızır’dır. Paşa’nın tavrından memnun olur Hz. Hızır ve “Her vakit değil ama her gün bir vakit mutlaka burada olacağım” der. İşte bu müjdeye dahil olmak isteyenlerin bir tam gün namazlarını bu camide kılmak istediği bilinir.

FENERİ DENİZ MÜZESİ’NDE

İnşaatında Cervantes’in çalıştığı da söylenen caminin son cemaat yeri beş kubbeli.

Geniş saçaklı dış son cemaat

yeri Mihrimah Sultan Camii’ne benzer. Dikdörtgen planlı ana mekanın 12.70 metre çapındaki kubbesi pencereli kasnağa oturur. Cami, 24’ü kubbe kasnağında olmak üzere 147 pencereyle aydınlanır. Yapıldığı zaman camiyi aydınlatan deniz feneri ise 1948 yılında Deniz Müzesi’ne kaldırılır.

Mihraptaki çiniler göz kamaştırıcı güzellikte. 16’ncı yüzyıl İznik çinilerinin en değerli uygulamalarından olan örnekler, son cemaat yerinde de mevcut. Giriş kapısı üstündeki kitabede yapının tarihi H.988 (1580) yazılı. Hemen üstünde ise üçgen mukarnaslarla süslü mermer çerçeve içinde çok güzel hatla yazılmış ayet bulunur.

“Sanki selatin (sultan) camisidir, deniz kıyısında bir düz geniş yerde tek katlı şirin camidir” diye anlatır yapıyı Evliya Çelebi. “Bir şerefeli nazik minaresi var” diye bahsettiği minare 19’uncu yüzyıl onarımında yenilenir.

HAMAMI HALA HİZMET VERİYOR

Camideki hamam ve türbe sıradışı uygulamalarıyla dikkat çeker. Mimar Sinan’ın hamamları içinde benzersiz olan hamam, iki ayrı soğukluğa açılıyor. Soğukluğun hararetin her iki yanında yer alması ve hararetin haç formu yerine altıgen oluşu ezber bozan uygulamadır. Camiye akar olsun diye inşa edilen hamam, 50’lerde satılır. Bugün şık bir şekilde hizmet veren hamam, fonksiyonunu sürdürüyor.

MEDRESE SİNAN’IN ESERİ DEĞİL Mİ?

Caminin 18 hücreden meydana gelen medresesinin ortasında büyük kubbeli dershane bulunur. Kareye yakın planlı medrese, tuğla hatıllı taş örgülüdür. Tezkiret-ül Ebniye’de yer almadığı için Mimar Sinan’ın eseri olmayabileceği söylenen medresenin restorasyonu günümüzde halen sürüyor.

MEZAR TAŞINDA KILIÇ FİGÜRÜ

Deniz cephesinde bulunan türbe, sekizgen planlı. Taş binanın giriş revağı alışıldığı üzere dışarı çıkma yapmaz, derince bir niş içindedir. Kılıç Ali Paşa’nın sandukasının da bulunduğu türbenin bahçesi de kılıç ve yelken figürlü kıymetli mezar taşlarını barındırıyor.