Dilek Türkan...
Çantasını sırtına takıp Balıkesir’den koca İstanbul’un yoluna düştüğünde henüz 16 yaşındaydı Dilek... Babasını yeni yitirmişti... Karadenizli bir anneden aldığı gözü karalık vardı, korkmadı... Hayallerinin peşinden gitti...
16 yaşında konservatuar için tek başına İstanbul’a gelen ve 10 yılını TRT sanatçısı olarak geçiren Dilek Türkan, sonrasında birçok dizi ve film müziğiyle kulaklarımızda çınlayan, bir süre pek çoğumuzun yüzünü görünce tanımadığı ama sesini duyduğumuzda “Aa Dilek Türkan” dediği ‘ninni sesli kadın’ oluverdi...
- Müzik sizde ailevi bir tutku mu?
Seviyorlardı ama profesyonel olarak bu işi yapmadılar. Ben o yıllarda konservatuarda okumaya karar vermiştim. Ailem de destekledi ama bu dünyaya çok yabancı oldukları için endişe ettiler. Beni mesleki bir alana yönlendirmek istediler.
- Onlar hangi mesleği istedi?
Bunu hiç söylemediler. Ama tanımadıkları bir dünya olduğu için konservatuvarı istemediler. Üniversite sınavlarında o dönemde iki sınav vardı ve ben sadece konservatuar sınava girdim. Konservatuvar için İstanbul’a geldiğimde 16 yaşındaydım.
ABD’ye taşınmış gibi oldum
- Korktun mu?
Korkmadım ama Balıkesir küçük bir yerdi, yani aslında İstanbul’da yaşayan birinin tek başına ABD’ye gitmesi gibiydi. Korkmadım çünkü kafamda yapmak istediklerimle dolu bir dünya vardı. Gözüm hiçbir şeyi görmüyordu.
- Çocuk yaşta İstanbul’da ayakta durmak zor olmadı mı?
Jinglelar, reklam müzikleri yaptım. O zamanlar bizim hocalarımızın asla izin vermeyeceği piyasadaki şarkıcılara vokal yapardık. İsmimizi değiştirir yazardık para kazanmak için. Bu şekilde okulumu bitirdim. Mekanlarında programlar yaptım.
- 16 ile 21 arasında yani?
Evet... TRT’nin kadrosuna sınavla dahil oldum. Birinci sınıfta TRT İstanbul Radyosu’na girdim. 10 yıl çalıştım. Kısa zamanda hızlı yol aldım. Hayatımı tek başıma devam ettirme imkanına kavuşunca ailemi İstanbul’a getirdim. Annem hala çok yakınımda oturuyor. 60 yaşında ama çocuğumla ilgili en büyük destekçim o.
- Torun mu bakıyor şimdi?
Evet ona emanet... O zor bir çocukluk geçirmiş ve okuyamamış. Benim müzik dışında bir meslek sahibi olmamı bu yüzden çok istiyordu.
- TRT hala devam ediyor mu?
Yok atıldım TRT’den.
- İyi ki atılmışım der gibi söyledin. Ne gerekçeyle attılar seni?
TRT’den kadro beklediğim günlerdi.. Önden kadroya girdiğimin haberi geldi ‘Birkaç gün içinde de açıklanacak’ dendi. Aynı günlerde bir programda bana hiç istemediğim bir solo verdiler. İstemediğimi söyledim ama inatla verdiler. Surat astım, isteksiz söyledim o şarkıyı. O konserde dönemin TRT’den sorumlu bakanı Yılmaz Karakoyunlu beni izlemiş. O şarkıyı söylerken yüzümdeki keyifsizliğimi görünce, “Almayın bu kızı kadroya ben istemiyorum” demiş ve olmuş işimi bozdu. Takdir-i ilahi buymuş aslında; kariyerin hayatın önüne geçmemesi gerekiyormuş. Gruplarla müzikler yaptım onlardan ayrılışım dahi çok farklı.... Birçoğu TRT’den ayrılışım gibi oldu. Ama bu olaylar da beni ben yaptı.
- Eşiniz Derya Bey de bir müzisyen nasıl evlendiniz kendisiyle?
Derya TRT sanatçısıydı ve İnce Saz’ın kurucularından... TRT’de tanıştık biz. Kemençede çok hızla ilerlediği bir dönemdeydi. Üç ay gibi çok kısa bir süre içerisinde evlendik. 23 yaşındaydım, o da 28 yaşındaydı. Ben onun yaptığı bir müziği dinledim. Çok etkilenmiştim ve bir iki hafta olmuştu tanışalı o şarkıyı dinledikten sonra onunla evlenmeye karar verdim. Hatta “Hemen evlenelim seninle” dedim. Yani bizi Derya ile müzik birleştirdi. 15 yıldır evliyiz. O, TRT İstanbul Radyosu’nda devam ediyor...
- Dizi müzikleri nasıl başladı?
Evet birçok dizi oldu.. İdeal için değil ekmek parası içindi. (gülüyor)
- Hangileri?
En çok bilineni Ekmek Teknesi’ydi... Bir filmin de müziklerini yaptım. Son Osmanlı Yandım Ali’de Sensiz şarkısını söyledim.
- Yeni nesile tango öğrettin diyebilir miyiz?
TRT’deki yayınlarda çok söylerdim. Mazi Kalbimde Yaradır albümünde çok söyledim, onlar çok sevildi.
- Tango söylüyorsun, peki tango yapabiliyor musun?
Söylemeye başlamadan önce ilgim vardı. Dansı çok seven biriyim ama devam ettiremedim.
Tambur dersleri alıyorum
- Kaç albümün oldu?
Benim kendi solo albümüm iki tane... Ama dört tane de gruplarla yaptığım albümler var.
- Hangi gruplar?
İnce Sazla üç albümümüz var, Kervansaray grubuyla aynı ismi taşıyan bir albüm var. Kendimin de biri Aşk Mevsimi, diğeri de Suya Söyledim adlı iki solo albümüm var.
- Eşinle çalıp söyler misiniz?
Tabii ki. Albümün ekibinde eşim de çalıp söylüyor. Onda daha çok enstrümantal müzikler var.
- Enstrüman çalıyor musun?
Çalamıyorum. Tambur dersleri almaya başladım. Ege Yıldız... Devlet Korosunda tambur sanatçısı. Konservatuarda da hocamdı. Çalabilir miyim bilmiyorum.
- Kimleri dinlersin?
Daha çok world müzik dinliyorum. Ülkelerin kendi geleneksel müziklerini çok seviyorum. Şu anda bir fado projesinin içindeyim. Fado, Portekiz halk müziğidir. Almanya’da Portekiz müziği yapan bir grupla konser yapacağız.
- Bundan sonrası için neler yapacak Dilek Türkan?
Yapmak istediğim şu aslında, dünyanın farklı ülkelerinde müzik yapan farklı insanlarla tanışmak istiyorum. Portekiz’in geleneksel müziğini temsil eden biri gibi, Türkiye’nin geleneksel müziğinin temsilcisi olmak istiyorum...
Muhabbet duymadığım hiçbir işin içinde olmadım
- Yetersiz birçok yorumcunun milyonlarca kitlesi var. Senin niye yok?
O benim tercihim değildi. İsteseydim böyle bir kitleye ulaşırdım. Bu toplumun sorunu. Ben ne fazlasını ne eksiğini yaptım. Burada olmalı mıyım olmamalı mıyım diye çok seçtim. Muhabbet duymadığım hiçbir işin içinde olmadım. İçimden geldiği gibi davrandım.
- Dönüm noktan neydi?
Tek başıma ayaklarımın üstünde durduğum an oldu. Aşk Mevsimi diye bir albüm yaptım. Bu albüm benim tarafımdan üvey evlat muamelesi gördü. Konser bile yapmadım, grup çalışmalarım yüzünden... Batı Müziği Orkestrasıyla yapılan Cumhuriyet Dönemi eserlerinin olduğu bir albümdü.
- Ninni sesli kadın diyorlar senin için...
Evet bunu ben de çok sık duyuyorum ama kendi kızıma hiç söylemedim. Çok ilginçtir hep susturdu beni eliyle ağzımı kapattı. Hiç ninni dinlemek istemedi. Belki işim için ondan ayrı kaldığım zamanlar için böyle davranıyordu.