Kan ve gül, gülle diken, aşkım ve sen / Birbirine dönük sırt sen ve ben / Bilmem anlatabiliyor muyum / Seviyorum, seviyor musun / Ağlıyorum, gülüyor musun / Özlüyorum, gidiyor musun / Sevdikçe itiyor musun / Peki öyle olsun...
Bir sihir var ki o yılların şarkılarını, yorumcularını ve müzik tarzını hala seviyoruz. Konuyu, ‘Kan ve Gül’üyle çok sevilen İskender Doğan ile konuştuk.1972’de çıkardığı ilk 45’liği Bir Yudum Su Ver’den bu yana müzikten bir an bile kopmayan sanatçı, şu sıralar bir yandan da Bakırköylü Sanatçılar Derneği’nde (BASAD) geleceğin müzisyenlerini keşfetmekte.
Eurovision o vakit er meydanıydı
“Ben Eurovision şarkı yarışmasına, Semiha Yankı’nın ‘Seninle Bir Dakika adlı parçayla birinci olduğu yıl Günahsızlar adlı bestemle katılmıştım. Gerçek yarışması bir kere yapıldı, o da benim katıldığım seneydi. 60 kişilik senfoni orkestrası eşliğinde, aranjör Timur Selçuk yönetiminde şarkılarımızı okuduk. Yarışma Semiha Yankı, İskender Doğan, Yeşim, Yeliz, Atilla Atasoy, Alirıza Binboğa, Nur Yoldaş gibi isimlerin, plak şirketleri tarafından kapışılmalarına sebep olmuştu.”
MANA VE DERİNLİK KAYBOLDU
Yaklaşık 43 yıllık bir müzik kariyeri söz konusu olunca, ister istemez soruyoruz Doğan’a, “Bir meslek yorgunluğu var mı yoksa hala ilk günün heyecanını devam ettiriyor musunuz” diye. O ise çalışmaktan değil değişen dünyadan ve anlayıştan şikayet ediyor;“Meslek yoğunluğumuz eskisi gibi değil. Sanat anlayışı görselliğe, aksiyona indirgendiği için mana ve derinlik kayboldu. Sanat, değiştiren, dönüştüren özelliğini kaybedip eğlenceye dönüştü.”
BEDAVA OLUNCA
İskender Doğan, bir yarışmayla kariyerine başlamışsa da her yıl ısıtılıp önümüze koyulan şarkı yarışmaları hakkında hiç iyi düşünmüyor; “Eski ya da yeni her yarışma, o yarışmayı düzenleyenlerin menfaati için yapılır. Birinci olanların elinden asla tutulmaz. Bizim zamanımızda yarışmalarla isim olanlara “Bunun kumaşı iyi. Para kazandırır” diyerek kontrat imzalanırdı. Bugün bu bile yok. Müzik bilgisayardan bedava indirilir hale gelince plakçılar da yok oldu.
SANAT CANLI MÜZİKTE
Sanatçıya, kalbe akan müzikten neyi anlamamız gerektiğini soruyoruz. O da doğal olarak manaya iniyor: Gençler hala bizim şarkılarımızı cover’lıyor. Canlı müzik gerçek sanattır. Sanatçı halkla performansıyla buluşur. Akustik müziğin ve armoninin öne çıkarıldığı, mananın sözlere sirayet ettiği yıllardır 70’ler. Bu günün starları, kendilerini meşhur eden şarkılarını söyledikten sonra anında 70’lere dönerler. Yoksa o dinleyicileri kendilerine katamazlar. .
ŞARKILARIN ŞANSI
Bazı sanatçılar bir tek parçayla şöhret olur, onunla özdeşleşir. İskender Doğan için bu parça ‘Kan ve Gül’dü. Ona bunun bir şans mı yoksa lanet mi olduğunu sorduk... “Sözü, bestesi, aranjmanı, stüdyosu, indirgemesi ve mastırı ile doğru yapılmış, zaferi hak eden parçadır o. Ben bestemi prodüktörüme anlatırken “Bu şarkı Türkiye’nin en çok sevilen şarkılarından biri olacak” dediğimde 25 yaşındaydım. Kimse bana inanmamıştı.”
Görüntülerin sihrine kapıldık
Sanatçı, son yılların pop müziğini şöyle değerlendirdi: “Biz eskiden müzik dinler ve kalbimize alırdık. Şimdi müzik seyrediliyor. Sadece görselliğe önem verdiği ve şovdan ibaret olduğu için de hayal gücünün müzikle ve sözlerle buluşmasının da önü tıkandı. Özellikle kliplerde sürekli seksapelitenin vurgulanması dinleyiciyi müziğe yabancılaştırdı. O klipleri izleyenler görüntülerin etkisiyle şarkıyı tanımadan sevmeye başladı. Herkes kliplerin cazibesine kapıldı.”