Osmanlı tarihinde hakkında en çok konuşulan ve yorum yapılan isimlerden biridir Kösem Sultan. Şu an ekranda bir dizide hikayesi anlatılan Osmanlı’nın en güçlü kadın karakterinin hayatını anlatan bir roman yayımlandı. Yazar Solmaz Kamuran’ın kaleme aldığı Kösem-İktidar Şerbeti Kan Kokar adlı romanda Tinos Adası’nda korsanlar tarafından kaçırılan, köle olarak İstanbul’a getirilip saraya verilen bir genç kızın hikayesini okuyacaksınız.
Kitap tarihi bir karakteri anlatıyor ama neticede roman. Ben İsmail Hakkı Uzunçarşılı, İlber Ortaylı, Erhan Afyoncu gibi isimleri okuyan Solmaz Kamuran, tarihi gerçeklerle kurgulanan romanını, bazı hayali karakterler, diyaloglarla örmüş. Ama bir gerçek var ki yazar, romanıyla Kösem’in daha insani taraflarını öne çıkarmaya çalışmış. Onun Kösem Sultanı’nı okuduğunuz “Bu insanlar birer robot, android, duyguları yok” demenizi istememiş. Kamuran ile İnkılap Yayınları’ndan çıkan kitabını konuştuk...
- Neden Kösem Sultan’ın kitabını yazdınız?
Bu kitaba daha evvel başlamıştım ama duruyordu. Daha önce yazdığım iki romanımdan Kiraze’de 16’ncı, Macar-Tefrika-ı Müteferrika’da ise 18’inci yüzyılı anlatıyordum. Kösem’de ise o iki dönem arasını yazdım. Macar’ı yazdıktan sonra o iki romanın arasına böyle bir kitabı koyduğum takdirde belli bir dönemi aktarmış olacağımı düşündüm. Yayınevi bitirmem için ısrar edince de yoğun bir şekilde çalışarak tamamladım.
Hayat değişim üzerine kurulu
- Bitince ne hissettiniz?
Romanı Köyceğiz’de yazdım. Bitince, bu konu üzerine deli gibi çalıştığımı bile yan komşuma gittim. Kendisiyle çok samimiyetim yok ama sarmaş dolaş olduk!
- Kösem Sultan’ın ruh halinden kurtulmak nasıl bir şeydi?
Hayatım doluyken bir anda boşalıverdi, ‘Şimdi ben ne yapacağım’ dedim.
- O dönem yaşanan çok fazla olay var, sizi yormadı mı?
O kadar çok şey eledim ki romanımda aşağı yukarı 50 yılı anlattım. Diğer romanlarında bu rakam 100 seneden aşağı değildir. Çünkü bu dönemde bir yılda dört sadrazam değişmiş her dakika birisi öldürülmüş. Çocuklar saltanatı, tahtın varislerinin çoluk çocuk olduğu yıllar. Sultan Ahmed’in taht için aslında kardeşlerin öldürülmesini yasaklaması bir zaruret. Örneğin IV. Murad, kardeşi ve annesini öldürmek istediğinde ulema buna karşı çıkmış aksi takdirde tahta çıkacak kimse kalmayacakmış.
- Kösem Sultan size neyi gösterdi?
Hayatın değişim üzerine kurulu olduğunu. Ama bu negatif değişim de olabiliyor. Mesela bir sabah aynaya baktığınızda saçlarınız beyazlamış, anlınınız kırış kırış olmuş, dişleriniz dökülmüş gibi değil. Her gün fark etmeden yaşanan değişimden bahsediyorum... İnsan bunu anlamıyor. Kösem ile ilgili yaptığım araştırma sonucu izlenimim şöyleydi: 13-14 yaşında küçük bir kız, ne kadar kötü olabilir ki?
- Sizin romanınızdaki Kösem Sultan iyi kalpli bir kadın.
Evet iyi bir kadın. Bazı okuyucular ‘Bize Kösem’i sevdirdiniz’ dedi. Karakteri empati kurarak oluşturmaya çalıştım. Tarihi karakterleri yazarken, onlara karşı adil olmaya gayret ederim. Mesela dul ve yetimlerin maaşı kesilmek istenmiş, Kösem Sultan mani olmaya çalışmış. O öldükten sonra İstanbul’daki fakirler aç kalmış. Bu kadın mı kötü? Örneğin bir kadın oğlundan nefret edebilir mi? Peki ya oğlu ondan ediyorsa? Kösem’in iyi bir kadın olduğuna nereden kanaat getirdim biliyor musunuz? Kendinden olmayan şehzadelere çok iyi davranmış, onlara çok şey öğretmiş. Genç Osman, kendi annesini değil Kösem’i ziyaret ediyormuş. Çocukları çok seviyormuş. Eşi öldüğünde 27-28 yaşındaymış, tam 10 çocuk doğurmuş o yaşına kadar. Kitaplarda ‘Çok güzeldi, güzelliğiyle padişahın aklını başından aldı’ filan yazıyor, 10 çocuk doğurmuş bir kadın çok güzel kalamaz! Mümkün değil!
Gaddarlaşması gerekmiş
- Peki sonra kötü olmuş mu?
Kötü değil de sert olmuş diyelim. Zaman zaman gaddarlaşmasını gerektiren şeyler yaşamış. Zira karşındaki kişi gaddarlaşınca senin canına kıyabilir. O nedenle kitabın alt başlığı: İktidar Şerbeti Kan Kokar. Herkese karşı iyi ve merhametli olamazsın ki. Kendi toprağından ayrılmasa böyle bir güce ulaşamayacaktı ama o gücün sahibi olurken de kendinden de çok ağır bir bedel ödemiş. İnsanın evlatlarının ölümünü, onların bir çeşit hapiste olduğunu görmesi güzel bir şey mi? Oğlu İbrahim ile ilgili işler çığırından çıktığında kapıya kendi eliyle kurşun dökmüş. Kendini ve çocuklarını korumak için öyle davranmak zorundaydı, sadece imparatoriçe olmak için değil. Tabii egemen olmanın da tatlı bir tarafı vardır herhalde. Kimse gücünden vazgeçmek istemiyor.
“Çok güzel yemek yapar, sofralar kurarım” diyen Solmaz Kamuran’ın yeni projesi bir yemek kitabı. Kendi hazırladığı yemekleri anekdotlu anlatacak. Diğer bir projesi ise gezi yazılarından oluşan bir kitap çalışması.
Kadınların çökertebildiği bir imparatorluk mümkün mü?
- Kösem Sultan, Hürrem Sultan ve Safiye Sultan... Üç kadını da ayrı romanlarda ele aldınız. Bu üç kadını karşılaştırdığınızda neler söylersiniz?
Bir numara Kösem Sultan. Çünkü Safiye Sultan’ın bir kocası ve oğlu var iktidarının devamında. Yetişkin bir erkeğin iktidarından bahsediyorum. Hürrem Sultan’ın yanında koskoca Kanuni Sultan Süleyman var. Ama Kösem’in yönetim biçimi çok daha farklı, legal biçimde kraliçe gibi... Onun döneminde çocuk padişahlar var. IV. Murad döneminde devleti o idare etmiş. Mühür onunda elinde... Çok kızarlar Nurbanu, Safiye, Kösem, Turhan Sultan’a... Bence iyi ki bu kadınlar varmış, onlar olmazsa Osmanlı ne olurmuş?
- Kösem Sultan olmasaydı, sizce ne olurdu?
Yönetim, Yeniçeri’nin kuklası olacaktı. O dönem verilen kararlar kötü de değil, Kösem Sultan devleti iyi yönetmiş.
O kadar da aptal değil
- Sizi en çok şaşırtan kararı neydi?
Aslında çok da tek başına karar vermiyor. O kadar da aptal değil. İnsanın salt kendi düşüncelerine inanmasını aptallık olarak değerlendiririm. Başkalarını dinlemek, onlardan fikir almak, geçmiş ve geleceğe dair deneyimli kişilerle görüşmek lazım. Özellikle devlet işleri konusunda... Zaman zaman başka güçlerin teşvikiyle Sultan Ahmed amca ve kardeşlerini öldürmeye çalışmış, bunlara engel olmuş bir yere kadar. Yeniçeri sürekli para istiyor, saraydaki kap kacağı bile eritip sikke kestirip Yeniçeri’ye ödeme yapmışlar. Kolay değil bunlar. Oryantalist yazarlara kızıyorlar ‘Harem bir seks yeri değil’ diye, elbette ki değil. Ama bu kadınların kötü insanlar olduğunu, sultanları olumsuz etkilediğini söylemek de bir başka oryantalist yaklaşım bana kalırsa. Ve bunu Batı yapmıyor, burada yapılıyor. Belli bir kesim için Hürrem de kötü Kösem de. Ama onlar gerçek Osmanlı tarihini okumuyorlar.
- Neden kadınları kötüleniyor?
Çünkü hep okullarda, başka çevrelerde öyle empoze edilmiş. ‘Kadınlar geldi, imparatorluğu zayıflattılar, çökerttiler’ diyorlar. Ya böyle bir imparatorluk olabilir mi kadınlar çökertsin? De ki kadınlar çok kötü, ne biçim imparatorluğunuz varmış ki iki kadın gelince altı boşalmış gitmiş. Diyorlar ki ‘Bu kadınlar başka ülkelerin kadınları, Osmanlı’ya kim bilir neler yaptılar?’ Madde bir: Fransız İhtilali’ne kadar milliyetçi bir devlet anlayışı yok. Herkes doğduğu yeri söylüyor. Bu kadınların büyük bir kısmı Ege Adaları’ndan gelme, o yıllarda adalar Venediklilerin kontrolünde. Bu kadınlar bir şekilde saraya giriyor ama akıllılar. Bu kadınlar hanedanın bir parçası oluyor, Osmanlı’ya ihanet etmeleri söz konusu değil. Zaten buna ilişkin bir belge de yok.
Kuşku duyduklarımı okuyucuya bıraktım
- Kitabın ne kadarı kurgu?
Ana karakterler gerçek. Mesela Kösem Sultan’ı kendi düşüncelerimle oluşturdum, tarihi gerçeklere ters düşmeyerek. Kuşkulu olduğum yerlerde o kuşkuyu okuyucuya bıraktım.
- Televizyondaki diziyi izliyor musunuz?
Hiç bakmadım. Benim romanım tarih kitabı değil. Ben tarihi atmosfer içinde roman yazıyorum. Ama benim kitabımı okuyup tarihe merak sarabilirler.