Kapıdan içeri girdiği an ortamı ele geçiren ve büyüleyen, kendinden emin bir o kadar da mağrur bir kadın profili var! Öyle bir duvarı var ki “Eyvah! Yandın Gökay bu röportaj bitmez! Bildiğin bütün duaları et!” dedim. Meğer aradığı sadece samimiyet ve güvenmiş. Yarım saat geçmeden o duvarlar öyle güzel yıkıldı ve ardındaki cevher öyle bir parladı ki değmeyin keyfime! Linet, kendisinin de söylediği gibi sonsuz bir kadın ve hayatta aradığı tek şey samimiyet ile güven. İsmiyle müsemma Li-Net bir kadın! Shangri-La Bosphorus Otel bizi yine şahane ağırladı ve biz de bu gırtlağında Allah vergisi kaşıkçı elması ile doğan koca yürekli minik kadın ile şahane bir söyleşi gerçekleştirdik. Haydi bakalım dostlar! Bu hafta da haber bahane, Linet ile sohbet şahane...
Nedir Linet’in yorum farkı?
Vallahi ben de bilmiyorum. İnsan konuşur gibi şarkı söylerse, anlayamaz ne kadar farklı olduğunu. Ben kendimi bildim bileli şarkı söylediğim ve hiçbir zaman da başka bir iş yapmadığım için bana nefes almak, konuşmak, su içmek gibi kolay gelen bir şey şarkı söylemek. Annem müzik hocamdı, aynı sahneyi paylaştık. Hep derler ya en önemlisi taklit olmamak, kendin olmak diye işte Linet gerçekten taklit değil, kimsenin taklidi değil! Ama şunu söyleyebilirim ki annemin taklidiyim ben. Annemin ses tonuna ve onun duruşuna çok benziyorum. Yorum farkına gelince... Ben asla daha iyi okurum diye “Yorum Farkı” serisindeki şarkıları okumadım. Sadece kendi duygumdu. Müzik dünyası baharat dükkanı gibidir ve herkesin farklı bir lezzeti vardır. Bu da benim baharatım ve lezzetim.
Kimse de hayır demiyor ama şarkılarını okumanıza. Ben olsam çekinirdim ya Linet benden daha iyi okursa diye...
Bakma yorum farkı yapmaya çalışan çok sanatçı var. Farklı yorumlayan, bir daha şarkıları okuyan, dünyada da var bu. Tarih tekerrürden ibaret, geçmişten gelen şarkıları farklı aranje edip, farklı yorumlayarak yapanlar var. Benim bir özelliğim var işte, benim baharatımı seviyorlar. Önceden çok sevmem lazım okuyacağım şarkıyı, gerçekten hissetmem lazım.
İstediğim her şarkıyı istediğim dilde 5 dakikada öğrenibilirim!
Sesinin, gırtlağının bir sınırı var mı?
Ben mesela opera şarkısını da kendi yorumumla okurum, illa onu opera gibi söylemek zorunda değilim. Onun için de sınır tanımıyorum. Kaç şarkı biliyorsun gibi bir soru bana çok komik geliyor. Ben bütün şarkıları biliyorum. Çünkü ben her şarkıyı istediğim dilde, istediğim tarzda 5 dakikada öğrenebilirim.
Farklı farklı ülkelerde yaşadın ve çalıştın. Enternasyonel bir sanatçısın. Sanatçı kimliğine katkısı büyük olsa gerek, ne dersin?
Muhakkak! Bu Türkiye için çok önemli bir olay. Lakin bunu daha doğru işlemek durumundayız. Çünkü değerlere sahip çıktığınız zaman size getirileri olur. Koruma altına almak ve bazı şeylerin kıymetini bilmek lazım.
Linet’in kıymeti bilinmiyor mu yani?
Biliniyordur elbet! Büyük bir kitle tarafından seviliyordur. Ama tam kitleye ulaşmış mıdır Linet? Hayır! Çünkü önyargılarımız var.
Neymiş o önyargılar?
Mesela hiçbir müziği dili yüzünden sevmedim, müziği yüzünden sevdim. Müzikte, ses ve tını çok önemli. Benim sesim enstrümantal bir ses. Çünkü bunun bir dili yok, hiçbir zaman koyacağın bir kalıbı yok. Kalıpsız. Girdiği her yerde kalıbını alır. Onun için beni kategorize etmek en büyük yanlış. Linet yorumcudur abi, nokta. Bazı sanatçılar dünyada ürettikleri için albüm yapılır. Ama benim ekstra bir yorum farkım olduğu için, ben üretmesem de o şarkıyı bir dokunuşla yeniden oluşturuyorum. Çok güzel söz yazıyorum. Yabancı şarkıları Türkçeleştirebiliyorum, İbraniceleştirebiliyorum, İspanyolcalaştırabiliyorum. Mesela son zamanlarda Kutsi’nin çok sevdiğim bir şarkısını İspanyolca yazdım. Dinlettiğim zaman uçtu, inanamadı. Ve bu şarkıya özellikle düet yapacağız.
Bu yorum farkı serisi kaça kadar gider?
Vallahi Beyazıt Öztürk dedi ki, altıya kadar gider. Müzik sektörü belli. Çok fazla risk alamıyorsun. Çok fazla üretim yok. Bir şarkıyı yakalıyorsun, okumak istiyorsun ama elde edemiyorsun mesela!
Yorum farkı dediğimizde ‘İsyan’ aklıma geliyor hep, neden?
‘İsyan’ şarkısını düşün Gökay! Bir çok insan okumasına rağmen Linet ile ‘İsyan’, ‘İsyan’ oldu. Dünyada kaç örneği var bilmiyorum albümünde olmadan bir televizyon programında bir sanatçının, bir şarkıyı okuması ve o şarkının da sanatçıya bu kadar yapışması...
Yani yorum farkı yüreğine sinen şarkıları okuyup biriktirdikçe kafana göre bir anda çıkıverir, doğru mu?
Yorum farkı her zaman var. Benim her zaman repertuarım hazır. Sürekli bir 60 şarkı cepte! Duramıyorum ‘Ay bu şarkıyı da okumam lazım’ diye diye! Farklı duyuyorum şarkıları ve başka bir dünyaya götürmek arzusu doğuyor içimde. Çünkü bütün şarkıları güzelleştirebilme kapasitem var. Ama onları güzelleştirmek mi, patlatmak mı? Hit parça çok önemli... Neden önemli şöyle de anlatayım, Gülay’ın Gri Şarkılar diye bir albümü var bayılıyorum. Bu kadar güzel şarkılar, bu kadar güzel bir ses...
Bilenlerin bildiği bir ses...
Bilenlerin bildiği işte! Maalesef popülerlik çok önemli. Çünkü büyük düşünmek zorundasınız, el altından olmuyor. Ancak bir yere kadar!
Her sanatçı için geçerli değil mi bu? Sezen Aksu’nun eserlerine baktığında da belli başlı hit şarkıların altında kalan, sadece bilenlerin bildiği saklı gizli hitler yok mu?
Şu saniye gibi işte anladın mı? Var! Mesele işte yorulmayan şarkıları seçebilmek ve patlatmak. Okuduktan sonra şu saniye patladı. Ben ‘Geçer’i bile okumak için çok zor karar verdim.
Yorulmamış, az bilinen şarkıları patlatıyorsun demek. Pekala, ‘Yorum Farkı 3’ ne zaman o halde?
Tarih yok! Ama repertuar hazır bile...
Senin yaptığın işlerin yada sahip olduğun donanımın dörtte birine sahip olanlar assolist assolist dolaşıyor ortalıkta... Sen öyle değilsin. Yine bu Li-Net’likten mi kaynaklanıyor?
Evet, evet! Olabilir. Her zaman böyleydim. Tabii ki giyinmeyi ve gösterişi seviyorum. Ama tek bir detayda seviyorum. Benim zaten bir kaşıkçı elmasım var ki o da sesim ve gırtlağım. Onları giyip taksam ne olacak?
Sadelik ve samimiyeti seviyorsun anladığım kadarıyla...
Her zaman sadelik ve samimiyet. İsmim gibi! Li-net.
Değer yargılarım gittiğim her yerde beni takip eder
Türkiye’de azınlık olmanın zorluklarını yaşadın mı?
Zorlukları varmış eskiden ama ben, benim zamanımda hiç yaşamadım. Buranın yerli azınlıklarıyla çok tanışmıyorum, bilmiyorum. Çünkü İsrail’de doğdum. Annem Bursalı, babam İstanbullu. Burayı 50 yıl önce bırakmışlar. Onun için hiçbir bilgim yok geçmişle ilgili. Ama bazen tanıştığım insanlarla konuştuğumda, o döneme ait sıkıntılar yaşadıklarını falan söyleyebiliyorlar ama ben hiçbir zaman böyle bir şey hissetmedim ve yaşamadım. Bunun nedeni de galiba benim duruşum. Benim ne yaptığım çok belli, neden burada olduğum çok belli. Türk vatandaşıyım, en önemlisi o, ben azınlık değilim Türk vatandaşıyım. Hiçbir zaman vatandaşlık ahlaklarımdan ödün vermedim, her zaman gururla taşıdım, vergimi ödedim, devletime ve insanlarıma her zaman saygılıydım. Değer yargılarım gittiğim her yerde beni takip eder. Çünkü benim örf ve adetlerim Türk örf ve adetleri. Ben bununla çok övünüyorum. İsrail’de doğmama rağmen hala Türk örf ve adetleriyle yaşamaya çalışıyorum.
Bir Türk olarak bunları duymak şahane. Peki ya suyun öte tarafına geçtiğimizde? İsrail’den tepki alıyor musun?
Hayır! Beni gururla takip ediyorlar. Ben orada da uzun yıllar sahne aldım. Hatta “Nolur artık gel bir konser ver, çok özledik.” diyorlar. Ben geçen gün radyoda canlı yayına katıldım.
Kimse kimsenin krallığına girmesin. Herkes kendine göre bir kraldır, bir lokomotiftir...
İnsanlara yukarıdan bakarsan her şeyini kaybedersin!
Muazzez Ersoy nostalji kraliçesi olarak bilinir ya.
Senin için de ‘Yorum Farkı Kraliçesi’ mi diyeceğiz?
Ben krallıkları sevmem, prenses olmayı yeğlerim. Hiç gerek yok! Kimse kimsenin krallığına girmesin. Herkes kendine göre bir kraldır, bir lokomotiftir. Ben öyle iddialı büyük kelimeleri sevmiyorum. Kreatif kalabilmek için, kendimi gözümün görebileceği seviyeden baktım dünyaya ve bütün insanlara. Yukarıdan bakmaya başlarsan her şeyini kaybedersin.
20 sene önce bir kadın geldi Türkiye’ye ve müzik piyasasını alt üst etti. Kıskanılıyor musun?
Büyük olasılıkla.
Rahatsız ediyor mu?
Hayır. Herkesin ekmeği Allah’ın elinde, kimse kimsenin önüne geçemez, geçerse eğer kendini tüketir ve bitirir. Çünkü hırs çok kötü bir şeydir. Ben hayatım boyunca hırslarımı kontrollü, seviyeli ve sabırlı bir şekilde bekleyerek yaşamayı seçtim. Pollyannacılık oynamadım. Ben gerçekçi bir kadınım. Niyetimi bozmadığım her şey önüme geldi.
Kaderci misin?
Çok kaderciyim. Hiçbir şeyin tesadüf olmadığına inanırım. Herkesin herkesin hayatında bir görev aldığına inanırım.
İsrail’de doğmuş olabilirim ama ben Türk’üm
Bu kadar ülke değiştirdin Yunanistan, Rusya, ABD... 4-5 dilde şarkı söyleyebiliyorsun. Israrın Türkiye’den yana oldu. Neden?
Çünkü benim ezelim buradan başlıyor. 500-600 senelik bir mazisi var. Biz İspanya’dan kovulduğumuz zaman Osmanlı, Musevileri kabul etmişti. Bizim bütün sülalemiz burada yaşamış, yetişmiş, müzik yapmış, benim anneannem de müzik yapmış. Ben İsrail’de doğabilirim ama biz Türk’üz! Bize nerelisiniz diye sorduklarında Türküm diyorum. İsrail’de dünyanın dört bir yanından gelen Museviler var. Sorduğun zaman “Ben Faslıyım” der, sen nerelisin; işte “Ben İranlıyım” der, “Ben Mısırlıyım”, işte “Ben Almanya’dan geldim” der. Sadece orada buluştuk. Bu şekilde büyüyorsunuz, okula gidiyorsunuz ve yaşıyorsunuz. Türkçe biliyorsunuz, İbranice bilmiyorsunuz, çünkü evde Türkçe konuşuluyor, evde Türkçe müzik dinleniliyor. Yani bir insan temelinde nasıl yetişirse doğal olarak öyle olur. Ben tamamen İbranice konuşan bir ailede İbranice müziklerle büyüyen bir kız değilim ki. Ben okuldan sonra İbranice müzikleri dinlemeye başladım.
Kaç sene oldu Türkiye’de?
Dolu dolu 21 yıl.
Ya tutunamazsam korkun oldu mu? Gidip de dönememek, dönüp de bulamamak vardır işin ucunda...
O yaşta bunları düşünemiyorsun ki! Bir aşkla geliyorsun. Orhan Gencebay ile tanışmam en büyük şansımdı. Annem tanıyordu kendisini.
Rast gitmiş işte, gitmeyebilirdi de?
Tabii tabii!
Kıyıda Orhan Gencebay bekleyince tabii suya direkt atladın değil mi?
Ailemle her sene tatile geliyorduk, onu da ziyaret etmek istedik. Onun şarkılarını İsrail’de İbranice okudum, çok çok seviliyordu. Kayıt götürdüm yanımda içeri gitti ve koşarak geldi ve “Bu nedir ya? Sen İbranice okuyorsun ama ben Türkçe duyuyorum” dedi.
“Orhan Gencebay ile tanışmam en büyük şansımdı.”
EVLİLİK PLANLARI CİDDİYE BİNDİĞİ AN LİNET KAÇAR
Evlilik planın var mı peki?
Çok korkuyorum. Tabii ki her zaman plan var ama plan gerçekten ciddiye bindiği zaman bir bakıyorsun Linet gitti.
Aile kurmaktan mı korkuyorsun?
Evet çok korkuyorum.
Çocuk istemiyor musun?
İstiyorum ama ona da korkuyorum belki de..
İyi bir anne olamama korkusu mu?
Asla... Ben herkese annelik yaparım!
O zaman sorumluluk alma sorunun var...
Sorumluluk, şefkat vs... Bunlar sorun değil! Çocuğumu çok iyi yetiştireceğimi de biliyorum. Çocuğumun olacağına da inanıyorum.
En kolayı kalmış o halde! Hadi bul bir damat!
İşte ona karar vermek çok zor. Ben sabitim ama duyguda değişebiliyorum. Nasıl değişebiliyorum, ya sıkılırım diye korkuyorum. Sanatçı ruhu işte! Başka bir şey değil yani... Ben sonsuz bir kadınım. Duygularım sonsuzdur!
Bunlar başında kavak yelleri esen genç kız ruh hali! Ne zaman olgunlaşacaksın Linet?
Çok zor! Hiçbir zaman...
Bütün sanatçılar içindeki çocuğun kurbanı oluyor, niye?
Doğrudur. Kendini adıyorsun bizim işte. Mücadelen seninle olan, senden ekmek yiyen ya da seni dinleyen herkes iyi olsun diye...
Yormuyor mu bu sorumluluk?
Yok! Ben çalıştıkça parlıyorum. Çok çalışmam lazım. Boşluğa düştüğüm an sıkıntı olur. Kendime sıkıntı. Kimseye sıkıntı vermem hayatta.
Dinlerin çeşitli rutinleri vardır. Farklı dinlerden evlilikleri pek tasvip etmez hiçbir din ya da dindar aile. Tut ki bir Müslümana aşık oldun. Ne olacak?
Bilmiyorum, inan.
Ailenin sana koyduğu bir kural var mı?
Ona bakarsan her dinin bu diktesi var. Bir Müslümanın bir Müslümanla evlenmesi daha hayırlı görülür. Musevi’nin Musevi ile evlenmesi de çok daha hayırlı görülür. Bu kadar söyleyebilirim.
Evleneceğin kişi için hep hayata Museviler’in penceresinden mi bakıyorsun?
Vallahi bilmiyorum! Başına gelmeden bilemezsin. Hayatta en korktuğum şeydir büyük konuşmak. Büyük lokma yerim ama büyük laf söylemem. Çünkü aşk insana her şeyi yaptırıyor.
Kaderci bir kadınsın. Hayat karşına bir Müslümanı çıkardı. Bence ‘evet’ dersin.
Olabilir! Bilmiyorum.
Aileni karşına alır mısın aşk için?
Vallahi bir anacığım var, karşıma değil de onayını almaya çalışırım. Karşıma almam kimseyi.
EYLÜLDE İLK OYUNCULUK DENEMESİ
Eylül’de ilk oyunculuk tecrüben hayat bulacakmış duydum ki! Anlatır mısın?
Sahneye çıktığımız zaman hiç tanımadığınız bir toplumla resmen aile oluyorsunuz. İster istemez o teatral yetenek oluşuyor. Benim de öyle bir yeteneğim var. ‘Kırgın Çiçekler’ dizisini çok seviyorum ve takip ediyorum. Çünkü farklı bir konsepti var ve sonsuz bir senaryosu var ayrıca herkese dokunuyor dizi. Geçenlerde haber geldi ve “Linet’in sesiyle bir şeyler yapmak istiyoruz” dediler. Bir de baktım önüme senaryo geldi! “Anlayamadım, pardon!?” dedim.
Profesyonel olarak oyunculuk devam eder mi, düşünür müsün?
Çok meşakkatli bir iş. Kısacık bir şeyi çekmek için saatlerce inanılmaz bir kalabalık çalıştı, başım döndü inan. Ben öyle uzatmalı şeyleri sevmiyorum. Başlayacak ve bitecek. Sahneyi o yüzden seviyorum, canlı yayın tık tık bitti.
GEÇMİŞE BAKMAM! EN FAZLA 15 DAKİKA DALAR ÇIKARIM
Hayatına dair değiştirmek istediğin şeyler var mı? ‘Keşke’lerin mesela...
Hayatıma dair değiştirmek istediğim her şeyi değiştirirdim. Hayatımda ne öğrendiysem, ne tecrübe ettiysem hemen hayata geçirdim! Bir gün bile beklemedim. Çok çabuk öğrenirim ve çok çabuk hayata geçiririm. Geçmişime de bakmayı pek sevmiyorum. İnsan ister istemez bazen geçmişine takılıp kalabiliyor. Ama benim o dibe vuruşlarım çok kısa zaman alıyor. 10-15 dakika bilemedin bir saat... Dalarım ve çabuk çıkarım.
Duygusal bir kadınsın ama belli...
Balık burcuyum ve evet duygusalım! Duygusal olmanın yanı sıra bir o kadar da kararlı ve rasyonelim ama...
Balık kadını zordur ilişkilerde yahu!
İşte çok iyidir ama duygusal alanlarda evet çok zordur.
Hislerini takip edemezsin balık kadınının, sen de öyle misin?
Evet! Anlayamazsın. Çok değişkenim.
Ne zaman evleniyorsun?
Yok ki! Düşün...