Pek çok kişi onu Oscar’a da aday gösterildiği 21 Gram filminde eşinin ölümüne sebebiyet veren adama aşık olan kadın rolüyle tanıdı. O filmdeki genç kadının gelgitlerini öyle güzel yansıtmıştı ki beyazperdeye Naomi Watts, belki de çocukluğuna ait acı hatıralar ilk kez işe yaramıştı... Şimdi ise yine bir başka dramatik kadına hayat veriyor İngiliz oyuncu... Diana adlı filmde Galler Prensesi Diana’yı canlandırıyor. Watts’ın hayatı da canlandırdığı karakterler gibi hiç kolay olmamış. Watts, daha çocukken hayat onu sınamaya başladı. 1968’te İngiltere’de dünyaya gelen Watts, dört yaşındayken anne ve babası boşandı. Yedi yaşına geldiğinde ise babası Peter Watts hayatını kaybetti. Annesi deli dolu bir hippiydi. Küçük kızını Kuzey Galler’deki büyükanne ve büyükbabasının yanına yerleştirdi. Naomi annesinin kendisini terk etmesi ve sonra geri dönmesini defalarca yaşadı. 14 yaşına geldiğindeyse annesi çocuklarını da alıp kökenlerinin dayandığı Avusturalya’ya göç etti. Burada sinemayla tanışan Naomi Watts, şöhret basamaklarını tırmanmaya başladı.
PRENSES İÇİMDE YAŞIYOR ZATEN
Başka bir dramatik öyküyü, Galler Prensesi Diana’nın hayatını beyazperdeye taşıması teklif edilince endişelendiğini söylüyor güzel oyuncu. Büyük hayranlıkla takip edilen ve genç yaşta ölümüyle herkesi yasa boğan bir prensesi, Diana’yı canlandıran Naomi Watts, senaryoyu okuyunca bu yükü taşıyamamaktan korktuğunu söylüyor: “Rol geldiğinde ilk etapta algılayamadım. Gerçekten Prenses Diana’nın hayatına ışık tutacak cesur bir senaryo olduğunu düşünmedim. Okuduktan sonra tedirgin oldum. Diana, insanların aklında çok farklı kalan bir kahraman. Dolayısıyla yükü taşıyamamaktan korktum.”
Sonrasında ise filmin yönetmeni Oliver Hirschbiegel’in ikna etmesiyle kafasındaki tereddütlerin silindiğini belirten Watts “Kendisiyle görüştüğümüzde içimde bir yerlerde Diana’nın zaten yaşadığını bana öyle güzel öğretti ki bir saniye bile tereddüt etmedim. İlk başlarda yaşadığım gelgitler zamanla rahatlamaya döndü” diyor.
‘İYİ Kİ’ DEDİĞİM İŞLERİMDEN BİRİ
Watts’ın aslında tüm bu korkularının altında Prenses Diana’ya olan hayranlığı yatıyor: “Prenses Diana, benim gözümde hep sevgiye hasret, güçlü ve yalnız bir kadın olarak kalmıştır. Tüm dünyanın hayranlık duyduğu bir kadın ve bu hayranlığı paylaşabileceği kimsesi yok, o kadar büyük bir yalnızlık. Ben ona hayranım.” Belki de bu yüzden filmin setinde kendisine makyaj yapıldıktan sonra gözyaşlarını tutamadığını söylüyor: “Makyaj yapıldıktan sonra ağladığımı hatırlıyorum, saç ve kıyafet tamamlandıktan sonra bir hayli duygulandım. Prenses’in o görüntüleri geçti aklımdan sonra kendime geldim tabii!”
Naomi Watts, Diana filmi için “İyi ki” dediği işlerden biri olduğunu belirtiyor ama eleştiri alacağını söylemekten de çekinmiyor: “Her filmin tepkisi farklıdır. Diana biraz daha hassas bir konu fakat gelecek tüm eleştirileri kestirebiliyorum. Ben yaptığımız işin altına imzamı attım, bundan sonrasında gelen eleştirileri değerlendirip haklı haksız diye yorum yapacağım.”
Giyinirken risk almayan prenses
Gündelik yaşamdaki giyiminden gelinliğine, daima göz kamaştıran Galler Prensesi Diana, ölümünden 16 yıl sonra bir filmle yine gündemde. Diana adlı film için Prenses’in takıları yeniden imal edildi, kıyafetleri birebir tasarlandı.
Buğulu mavi gözleri, sarı kısacık saçları, incecik silüeti... Tarihin en çok fotoğraflanan isimlerden Galler Prensesi Diana, ölümünden 16 yıl sonra beyazperdede. Naomi Watts’ın başrolde oynadığı film, Prenses’in son iki yılına ışık tutan, çok naif ve tutkulu bir aşkın hikayesini konu alıyor. Film, Lady Di’nin zarif, şık ve sofistike tarzını da ortaya koyuyor. Prenses Diana, nam-ı diğer halkın prensesi, 1997’de paparazilerden kaçarken elim bir kazada hayatını kaybetmişti. Tarihin en çok fotoğraflanmış kişilerinden olan Diana, aynı zamanda bir stil ikonuydu.
Prenses Diana’nın yakın arkadaşı ve ikonik kıyafetlerinin tasarımcısı İngiliz modacı Bruce Oldfield’ın söylediği ‘Her kıyafetine dahil olan Prenses’in en çabasız giydiği bir kazağından göz kamaştırıcı elbisesine kadar nevi şahsına münhasır, çoğunlukla risk almayan çizgisi söz konusu... Özellikle 1996’da Prens Charles’tan boşandıktan sonra imajında belirgin değişiklikler izlenmişti. Artık yalnız bir kadındı ancak giydikleriyle daha güçlü bir duruş sergiliyordu. Yaşadığı süre içinde Diana’yı giydirmek için kıyasıya yarış halinde olan tasarımcılar, hala onun stilinden ilham alıyor.
TAKILARI YENİDEN BİREBİR İMAL EDİLDİ
Hayatı boyunca onu mutsuzluğa sürükleyen popülaritesi, aramızdan ayrılmış olmasına rağmen hala devam ediyor. Hakkında çekilen bir filmle yine odak noktası... Filmdeki Diana’nın zarafeti ve ışıltısı mücevher markası Chopard’a emanet. Prensesin özellikle gece kostümleriyle tercih ettiği takıları göz kamaştırıcıydı. Oğlu Prens William, annesinin meşhur safir ve pırlantalarla bezeli nişan yüzüğünü eşi Kate Middeleton’a evlilik teklifi ederken vermişti. Dünya basınının tarzı ve tavrıyla Diana’ya benzettiği Cambridge Düşesi Kate, kayınvalidesinin yüzüğünü parmağından hiç çıkarmıyor. Chopard, Diana’nın hayatının son iki yılında yer alan ve nişan yüzüğü de dahil pek çok parçayı film için birebir imal ederek prensesinin göz kamaştırıcı stilini yakut, pırlanta ve incilerle tamamlıyor.
Fotoğrafların çekildiğini bilmiyordu
Prenses Diana’nın kendisinden habersiz, poz vermeksizin çekilmiş anlarına tanıklık eden karelerinin yer aldığı, Carlo Mazzoni’nin hazırladığı Timeless Icon-Zamansız İkon adlı kitap, Prenses’in tarzı hakkında daha iyi fikir sahibi olmanızı sağlıyor. 92 görselden oluşan fotobiyografi niteliğindeki kitapta, Lady Di’nin resmi ve gayriresmi buluşmalarda giyim tarzını da görebilirsiniz.