4 Ağustos 2025 Pazartesi / 10 Safer 1447

Mankenler tiyatro sahnesinde

Hangisi Karısı ? oyunu, tiyatro sahnesinde. Başroldeki manken Ece Gürsel, oyunculuğuyla şaşırtırken, Berke Hürcan da değme aktörlere taş çıkartıyor.

Bahar Erdoğan31 Ocak 2016 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Mankenler tiyatro  sahnesinde

Bu sezon izleyiciyle öyle bir oyun buluştu ki... Fars türünün en önemli yazarlarından Ray Cooney’nin yazdığı Hangisi Karısı? oyunu gülme garantili. Can Törtop’un yönetmenliğini yaptığı oyunda Ece Gürsel’le, Ümmühan Kıldiş başroldeki kadın oyuncular. Berke Hürcan, Celal Belgil, Can Törtop, Ferhat Balaban ve Can Mutluca da diğer erkek oyuncular. Oyunun konusuna gelince,  iki karısı olan bir taksi şoförünün başına gelen olaylar sonucu içine düştüğü komik durumu anlatıyor. Ece Gürsel ve Berke Hürcan’la oyun hakkında keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Ece Gürsel:  Podyumda giysi askısı gibiyiz

- Podyumdan tiyatro sahnesine geçiş yaptınız. Nasıl oldu bu?

Tamamen şans eseri oldu. Kadıköy’de işimin olduğu bir gün arkadaşım Hilal Ergenekon aradı ve bir arkadaşının açılışı olduğunu söyleyerek, beni davet etti. Ben de hazır Kadıköy’deyken bir uğrayayım dedim. Can Törtop ve Berke Hürcan da oradaydı. Konuşma esnasında “Tiyatro yapmak ister misin?” diye bir soru geldi. Ben yapamam benim alakam yok tiyatroyla dedim. Bir kere oyunculuk eğitimi almam lazım benim böyle bir eğitimim yok dedim. Yaparsın eğitimi biz veririz dediler. Ve bir senaryo yolladılar. Senaryoyu okuduktan sonra ufak bir rolmüş ben bunu yaparım dedim. Ama sonra bir tane daha senaryo gönderdiler o da Hangisi Karısı? oyunuydu. Okuduktan sonra bu rol çok zor bunun altından kalkamayabilirim dedim. Ama Törtop, kalkabileceğimi söyledi ve beni yüreklendirdi. Biz de provalara başladık. İki hafta deneyeyim, olmazsa beni azad edersiniz dedim. Fakat ilk haftadan itibaren çok güzel bir sinerji ve uyum yakaladık.  Ben de kendimi oyunun bir parçası haline gelmiş buldum. Bir buçuk aylık bir çalışma sonrası da seyirciyle buluştuk.

Sahne çok kıymetli

- Podyum sahnesiyle tiyatro sahnesini kıyaslayacak olursanız, ikisinin verdiği duygu farklı mı?

Kıyas kabul etmez bir durum. İkisi de çok farklı duyguları barındırıyor içinde. Ama ben hep şunu söylüyorum tiyatro sahnesine çıktıktan sonra gerçek sahnenin tiyatro sahnesi olduğunu anladım. Şarkı söyleyip konserler de veriyorum ama kendimi en iyi hissettiğim yer kesinlikle tiyatro sahnesi. Podyumda ise kıyafetlerini taşıdığımız firmanın askısıyız sadece.

- ‘Sahne tozunu yutmak’ deyimi gerçek o zaman.

Kesinlikle doğru! Ne hastalık dinliyor ne başka bir mazeret. Kulis arkasında hasta olabiliyorsunuz ama sahneye çıktığınız an her şeyi unutuyorsunuz. Böyle olduğunu da söylerlerdi de inanmazdım ta ki yaşayana kadar.

- İlk defa tiyatro sahnesindesiniz ve aldatılan bir kadını canlandırıyorsunuz. Rolünüz hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ben daha çok oyunu nasıl oynayacağıma odaklandığım için kadının aldatılmasına pek takılamadım aslında. Senaryo da o kadar komik ki onu görmedim hiç yani.

- Canlandırdığınız Barbara karakterinde sizi zorlayan bir şey var mı?

Komedi oynamak en zoruymuş tiyatroda. Ama ben de sahne sanatlarından geldiğim için sahnede duruş anlamında zorluk çekmedim. Elimi kolumu nereye koyacağımı biliyordum. Sadece role girmeye odaklandım. Ezberimde de hiç sorun yaşamadım. Ama tiyatro iman gerektiren bir şey. Bazen bağırarak uzun replikler söylüyorum onlar biraz zorluyor. Ama yavaş yavaş aşıyorum.

- Sahnede oynamak istediğiniz biri var mı?

Hayranı olduğum Haluk Bilginer ile oynamayı çok isterim. Genco Erkal da yine hayran olduğum bir isim. Ustalarla aynı sahnede olmak her tiyatrocunun hayalidir ama ben sadece aynı havayı solumakla bile yetinebilirim. Rahmetli Macide Tanır’ın kitabını okuduktan sonra bir daha hayranı oldum. Hatta tiyatroya daha önce başlamayı çok isterdim. 

- Oyunculuğunuzla ilgili nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?

Güzel olumlu geri dönüşler alıyorum. Komik olduğumu çok eğlendiklerini söylüyorlar. Böyle şeyler duyunca ben de daha çok kişi izlesin istiyorum oyunumuzu.

Berke Hürcan: Komedi çok ciddi bir iş 

- Siz de eski mankendiniz. Tiyatro sahnelerine ilk geçişiniz nasıl olmuştu?

Benim de şans eseri oldu. Erhan Yazıcıoğlu aradı bir gün beni Sadri Alışık Sahnesi’nde bir oyun hazırlıyoruz dedi. Bana da tekst gönderdi bakmam için. Ben de ben bakamam çünkü anlamadığım bir iş dedim. Kamera önü gibi değil. Kamera önünde tekrar çekim, zumlu çekim gibi rahatlıklar var. Ama tiyatroyla hiç alakam yoktu yapamam dedim. Bir şekilde beni cesaretlendirdiler yaparsın sen dediler ve ben ilk oyunum olan Bahçemdeki Ayı’da yer aldım. Ama Hangisi Karısı? oyunun yönetmeni olan Can Törtop’la tanışmam bir milattır. Üç buçuk dört senedir birlikte çalışıyoruz. Şunu öğrendim ki tiyatro oyunculuğunun teknikleri o kadar farklı ve zor ki canlı canlı anlatıyorsunuz ve anında tepki alıyorsunuz. Kimi oynuyorsanız o karaktere bürünmek zorundasınız. Bunu yaparken de çok doğal olmanız gerekiyor her şeyinizle. Bu da uzun yılların birikimini istiyor.

Matematiği çok zorlu

- Hızlı akan ve kahkahası bol bir oyun Hangisi Karısı?..

Evet. Ama komedi çok ciddi bir iş. Oyunun çok zor bir matematiği var ama seyirciye bunu doğru yansıttığımızı düşünüyorum. Bizi selyredenlerin aklını karıştırmadan oyundan koparmadan ve aynı zamanda günceli de yakalayarak seyircinin kalbine dokunuyoruz. Bunu da güldürerek yapıyoruz işte.

- Oyunda canlandırdığınız John Smith karakteri iki karısını birlikte idare ederek hiç hoş olmayan bir davranış sergiliyor. Ama bize hiç antipatik gelmiyor. Tam tersi çok sempatik. Nasıl oluyor bu?

Karakterin alt metnini çalışırken nasıl bir karakter olmalı diye bu durumu çok tartıştık. İki eşini birden kandıran bir adam yok aslında oyunda bunun altını çok iyi çizmeye çalıştık. Tasvip edilmeyen bir şey yapıyor ama bunu çok masumca, aptalca yaptığı için de kötü karakter olmuyor.

- John Smith eşlerine bir zaman çizelgesine göre vakit ayırıyor. Bu şekilde kadınları idare etmek daha mı kolay?

 John’un işi taksi şoförlüğü olunca vardiyaları var. Dolayısıyla kadınları idare etmenin kolaylığından ziyade adamın işinin avantajı fazla. Hareketli bir iş yaptığı için sadece kendi enerjisinden çok fazla veriyor ve zavallı adam neredeyse hiç uyumuyor. 

- Mankenlikten oyunculuğa siz Ece Hanım’dan daha önce geçtiniz. Tavsiyelerde bulunuyor musunuz deneyimlerinize dayanarak?

Ece çok çalışkan biri. Haddimi aşmadan tavsiyeler veriyorum. Altı yedi yıldır sahne tozunu yutan biri olarak ben de artık bazı hataları görebiliyorum ve arkadaşça uyarıyorum.

- İzleyicilerin oyun hakkındaki geri dönüşleri nasıl?

Olumlu eleştiriler alıyoruz hep. İzleyicilerin gözlerinde de görüyoruz biz de o kıvılcımı, sevgi balonlarını. Böylece yaptığımız işin iyi olduğunu düşünüyorum. Oyundan sonra çok güldürdünüz eğlendirdiniz teşekkür ederiz diye tepkiler alıyoruz.  Her gelenin böyle tatmin olduğunu gördükçe de daha fazla kitlelere ulaşmak istiyoruz.

Her hikayeye ayrı bir tasarım yaptı

Son dönemde adı Kenan İmirzalıoğlu ile birlikte anılan Sinem Kobal, tasarım yeteneğini güzellik elçisi olduğu Garnier için konuşturdu. Oyuncu üç farklı temadan yola çıkarak, bir çanta koleksiyonu hazırladı.

Sinem Kobal, ‘Kusursuzluk, ‘Aşk’ ve ‘Güzellik’ konseptleriyle hazırladığı çantalar için “Bu tasarımların her birinin ayrı bir öyküsü var. Sadece kendileri değil hikayeleri de güzel” dedi.

Tasarımcı yönünü ilk kez sergileyen oyuncu, bu projenin her aşamasında büyük keyif aldığını belirtti.

Kobal sözlerini şöyle sürdürdü: “Çantalara ilk dokunduğum an ise unutulmaz; o an çevremde olanlar gözlerimin inanılmaz parladığını söylüyor. Tasarladığımız, benim zevkimi yansıtan çantaların bu koleksiyon sayesinde beni ekranda görüp izleyenlerle aramda farklı bir bağ oluşturacak.”

 Sinem Kobal’ın modelleri şubat ayı içinde modaseverlerle buluşacak.

 

 

ÖNERİLEN VİDEO

Ders gibi mücadele! Anne tavuktan kargaya geçit yok!

Kapat
Video yükleniyor...