27 Nisan 2024 Cumartesi / 19 Sevval 1445

Metin Doğan: Ölümüm yüz binlerce insanı kurtarabilirdi

15 Temmuz’da gerçekleştirilen darbe girişimi sırasında Atatürk Havalimanı'nda darbeci askerlere karşı tek başına direnirken Metin Doğan o gece neler yaşadıklarını STAR Pazar'a anlattı.

MEHMET BAYAR27 Ağustos 2017 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Metin Doğan: Ölümüm yüz binlerce insanı kurtarabilirdi

Dünya Metin Doğan'ı Atatürk Havalimanı'nda darbeci tankların karşısında korkusuzca direnmesiyle tanıdı. 15 Temmuz gecesi Atatürk Havalimanı'na ilk ulaşanlardan biriydi. Gözlerini kırpmadan askerlerin karşısına geçti. Ölümü göze alıp o anlamlı direnişini sonuna kadar sürdürdü. Metin Doğan o geceye dair yaşadıklarını ve Silivri Cezaevi'nde duruşma salonunda neler yaşadıklarını tüm ayrıntılarıyla STAR Pazar'a anlattı.

Darbe girişiminden nasıl haberdar oldunuz?

Eve gidiyordum. Belediye otobüsündeyken duydum. Darbe yapıldı diye insanlar birbirleriyle konuşuyorlardı. ‘Tam zamanıydı, kendini başkan ilan edecekti, hadlerini aşmışlardı, iyi ki oldu’ gibi tepkilerle sevinçlerini dile getirdiklerini gördüm. O sırada evime bir iki durak kalmıştı. İndim otobüsten eve doğru hızla koşmaya başladım.

Havalimanına yakın mıydınız?

Havalimanına 5 kilometre filan yakınlıktaydım. Otobüsten indikten sonra hızlı bir şekilde eve doğru gittim. Televizyonu açtım. Canlı yayında, havalimanı önünde olan tankları ve askerleri gördüm. Esas olarak şundan etkilendim. Haberi sunan kişinin elinde mikrofon var, arkasında tanklar, askerler var o kadar rahat konuşması. Beni düşündürmeye yönlendirdi. Çok televizyon izleyen biri değilim ama bir hırsızlık haberini bile anlatırken öyle bir heyecanlı anlatırlar ki izleyicileri daha fazla etkilemek için. Heyecanla anlatmama nedenini insanları sokağa dökmemek adına böyle yaptıklarına kanaat getirdim. Daha darbenin başında böyle planlar yaptılarsa devamında daha da kötü şeyler yapacaklarını düşündüm. Hemen otobüste olan insanların tepkileri aklıma geldi. Dedim ki onlar hemen çıkabilirler. Bu insanları gezi olaylarında kandırıp sokaklara dökmüşlerdi ya yine benzeri bir şekilde kandırıp insanları sokaklara çıkaracaklar diye düşündüm. Onlar dökülürlerse bu sefer olayların gezi olayları gibi olmayacağını düşündüm. Gezi olaylarında sessiz kalan çoğunluk sessiz kalmayacaktı onlarda çıkacaktı. Bir an iki tarafın birbirlerini öldüreceğini düşündüm. Darbeye karşı olan insanlarında şoke girdiklerini düşündüm. Çünkü günlük gülistanlıkken,  iktidar partisiyle ordu arasında bir sıkıntı filan da yokken böyle bir şeyin olmasının insanları şoka sokmuş olduğunu,  ne yapabileceklerini bilmediklerini düşündüm. Eğer darbeye karşı olan insanlar hemen sokaklara dökülmezlerse iç savaş çıkacağını düşündüm. Darbeye karşı olan insanları bu şoktan çıkartıp hızlı bir şekilde sokaklara dökme yolunu aradım. O an televizyonda izlediğim tanklar ve askerler aklıma geldi. Eğer canlı yayında tank paletlerinin altında birinin ezildiğini insanlar izlerlerse çok hızlı bir şekilde sokaklara dökülürler diye düşündüm. Buna karar verdiğim an bu kişi ben olmak istedim.  

ÖLÜMÜM YÜZBİNLERCE İNSANI KURTABİLİRDİ

Atatürk Havalimanı’na gitmek nereden aklınıza geldi ve neden tek gittiniz? Size eşlik etmek isteyenler oldu mu?

Açtığım kanalda Atatürk Havalimanı’nı gördüğüm için en hızlı şekilde gidebileceğim yer orasıydı. Benim için önemli olan kameraların olduğu bir yerde ölmemdi ancak bu şekilde başarılı olabilirdim. Ben hayatı çok seven biriyim. Zaman kaybı olmasın diye iki yıla kadar Facebook adresim bile yoktu. Hiç televizyon izleyemeyen, gazete okumayan günde 2-3 saat uyku uyuyan geriye kalan zamanımda da gezen eğlenen kitap okuyan spor yapan hayatın her anını dolu dolu yaşamaya çalışan ve çok mutlu olan biriydim. Bu güne kadar hiçbir duamda “Allah’ım şehit olayım” diye bir duada bulunmadım. Hayatı ve yaşamayı bu kadar çok severken uğruna bir saniye bile düşünmeden canımı vereceğim bir vatanım olduğu için Allah’a şükür ediyorum. Orada ki ölümümün yüzbinlerce insanı kurtarabileceğini ve bir şeylerin önüne geçebileceğini düşündüğümden dolayı böyle bir eylemi yapmaya karar verdim.  Çok hızlı bir şekilde çıktım evden.

BEN BURAYA ÖLMEYE GELDİM

Atatürk Havalimanı’na nasıl ulaştınız, aklınızda ne vardı, yolda nelere tanık oldunuz?

Trafik durma noktasına gelmişti. Kendi aracımda yoktu boş taksilerde durmuyordu. Baktım bir motosiklet köşeyi dönüyordu hızı da yavaştı. Hafif elimle değdirerek onu durdurdum. Durduğu anda bir an şunu düşündüm; “Bu benim son şansımdı belki kabul etmeye bilir” diye düşündüm. İçimden kabul etmesi için çok dua ederken, “Abim Allah rızası için beni çok acil havaalanına götürür müsün?” dedim gözleri içine bakarak. Hiç düşünmeden “Atla abi götüreyim” dedi. Onunla samimi olmaya çalışıyorum ki ileride neyle karşılaşacağımız belli değil vazgeçecek olmasın diye. Oda mühendislikte okuyormuş 22 yaşında genç bir arkadaş. Atatürk Havalimanı’na güle oynaya gidiyoruz ama aralardan sayışarak ilerliyoruz. Havalimanına geldiğimizde tanklarla askerler aramızda 20-30 metre vardı. Arkadaşa kenara çekmesini istedim. Arkadaş öyle hipnoz olmuştu ki, belki ben kenara çekmesini istemesem… Beni motosikletli görecektiniz o karelerde. Eskiden motosiklet kullanıyordum az çok anlıyorum. Baktım motosiklete eski, Çin malı benzinde az kalmış para vereyim dedim. Elimi soktum cebime 700 lira kadar para vardı. Dedim ki arkadaşa “Beni buraya Allah rızası için getirdin ama kendine benzin alır mısın bu parayla” yolda evini de söylemişti evi de havalimanına ters yöndeydi. Deposunda ki benzin onu evine bile götüremezdi. “Yok abi sen Allah rızası dediğin için seni buraya getirdim alamam” dedi. Sonra tanklara ve askerlere döndüm; “Sen tedirgin olma onun için sana söylemedim ama ben buraya ölmeye geldim. Büyük ihtimalle öleceğim. Bu para artık benim işime yaramaz. Almazsan atacağım parayı yere atacağım” dedim “At abi parayı almıyorum”  dedi. O anda çocuk değişti hipnozu gitti tedirgin oldu motoru çevirip gitmeye çalıştı. Sonra etrafa dönüp baktım. 40-50 kişiden oluşan halk var. Sonra kendi kendime bunlar neden bağırıp çağırmıyorlar dedim. Sonra baktım ellerinde çanta valiz var dedim ki bunlar mahsur kalmış insanlar. Giriş çıkışları kapattıkları için ortada mahsur kalmışlar. Hani alanda duygusal galeyana gelirseniz ya hurra saldırırsınız. Burada sizi duygusal galeyana sokacak kimse yoktu. Artık o rolü ben üstlenmek için çıkmıştım. Bu yüzden beni kimsenin galayana getirmesine ihtiyacım yoktu. Bir an baktım ki kimse bir şey yapmazken 8 -10 el havaya ateş etmeye başladılar. Ateş etmeye başlar başlamaz tüm gücümle tanklara doğru koşmaya başladım.

“BEN TÜRK ASKERİYİM SİZ KİMİN ASKERİSİNİZ”

Darbeci askerlerle aranızda bir diyalog geçti mi? Sözde askerlerin size karşı tutumu nasıldı?

Koşarken her şeyi hesaplamıştım bunu hesaplamamıştım. Ağzımdan kendiliğinden çıktı “Ben Türk askeriyim siz kimin askerisiniz” diye diyaframım yırtılana kadar bağırdım. Sonra tank önümde durdu ama tüm gücümle bunlara bağırmaya başladım. Bunlar ateş edeceğiz diye bağırdı. Bana diyorlar ki “Çekil ateş edeceğiz seni ezeceğiz” diye bağırıyorlar bende onlara bağırıyorum. O an tank hareket ettiğinde hemen paletin altına yattım. Hayati organlarımı paletin hizasına hesapladım bir an öleyim diye. Tank baktım durdu ama karşı bağrışmalar var. Bana “kalk kalk” diye bağırıyorlar. Kalktım tişörtümü çıkardım. Tişörtümü çıkarmamın nedeni bunlara bir şey fırlatmak istiyordum. Oraya bir tırnak makasıyla bile gitmedim.

AKLIMA SADECE BİRİNDEN ALDIĞIM BORÇ PARA GELDİ

O an aileniz aklınıza geldi mi?

Hiç ailem aklıma gelmedi. İlk hemen Kelime-i Şehadet getirdim. Para olayına çok farklı bakan bir insanım. 41 yaşındayım hep ne kadar ihtiyacım varsa o kadar para kazandım. 15 Temmuz’dan önce günde 1 saat ders veriyordum ayda 6 bin TL kazanıyordum. 3 bin TL kiraya veriyorum 3 bin TL’de geçimime yetiyordu asla iki saat ders vermedim. Para bu dünyada yaşamak için bir araçtı, amaç haline getirmemek gerekiyor. Bir aylık tatilimi Malatya’da geçirecektim ama hiç param yoktu. İstanbul’dan bir arkadaşımdan iki ay sonra ödenmek üzere bin TL borç almıştım. Eylül ayı gibi ödeyecektim. Bir an o aklıma geldi şimdi ölüyorum ama borçlu gidiyorum. Ve o arkadaşımı tanıyan bir yakınım olmadığından dolayı ve kimsenin haberi olmadığından borçlu gitmekten korktum. Bir tek o aklıma geldi.

ANNEM BENİ SİGARA İÇERKEN GÖRECEK DİYE ÇOK KORKTUM

Tankın önüne yattığınızda size ateş ettiler mi?

Ateş etmediler ama durmadan “ateş edeceğiz ateş edeceğiz” diye elleri tetikte bağırıyorlardı. En çokta tankın en üstünde ki asker elleri uçak savarın tetiğinde durmadan “ateş edeceğim” diye bağırırken onu hedef alarak “Ateş etmezsen namertsin” diye bağırdım. Tankı kullanan asker gaza birden basınca tankın önü en az 1 metre havaya kalkarak çok korkutucu bir şekilde üzerime doğru sürmeye başladığı an çok hızlı bir şekilde diğer paletin altına yattım. Tankı kullanan asker sadece tankın altına yatmış olduğumu görmüştü, ama yattığım yer tank için kör noktaymış. Devamın da da tam beni ezecekken sert bir şekilde frene bastığında tank beşik gibi sallanırken paletler omuzuma ve kulağıma sürtülmüştü. O ana kadar etrafta ki insanlar bana “Yapma yapma” diye bağırıyorlardı. Askerlere sen ne yapıyorsun diye bağıran hiç kimse yoktu. Amacım insanları cesaretlendirmekti. Bu ikinci kez üzerime gelmesinden ezildiğimi sandı insanlar. Ama ben ezilmemiştim tekrar ayağa kalktığım an 10-15 kişi tankın etrafını sarmış olduklarını ve bağırdıklarını gördüm. O andan sonra insanlar cesaretlendiler sayı 40-50 kişi oldu. Sonra kenara çekildim. Geçen mayıs ayında sigara içmeye başlamıştım. Bir tane sigara yaktım kaldırımın üstünde. Biraz izledikten sonra eve dönmenin yollarını aradım. Sonra o mobese görüntüleri ortaya çıkacak, sigara içtiğim belli olacaktı.  Sonrada annem görecek diye inanın ki 5-6 gün gözüme uyku girmedi. Tankın önüne yatmaktan korkmam ama annem beni sigara içerken görmesin. 

MİLYONLARCA İNSAN ÖLMEK İÇİN SOKAĞA ÇIKTI

Peki, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sokağa çıkma çağrısından nasıl haberdar oldunuz?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısını sonradan duydum. O çağrı tam anlamıyla bir ricaydı. Ama insanlar onu emir olarak algıladı. 2 milyon insan Atatürk Havalimanı’na arabalarıyla değil. Koşarak gitti. Bazı insanlar buna oyundur filan diyorlar ya oyundur diyen insanlar;  böyle rica karşılığında 2 milyon insanın ölmek için gelebileceğini anlayacak bir kalbe; idrak edecek bir beyne sahip olmayan gerçek anlamda sevginin ne demek olduğunu bilmeyen zavallılardır.

CANIMI BEDAVAYA VERMEM SONUNA KADAR SAVAŞIRIM

Bu ülke 15 Temmuz’da bir darbe girişimi ile karşı karşıya geldi ve milletin, devlet büyüklerinin dik duruşuyla girişim olarak kaldı. Umuyoruz ki bir daha tekrarlanmaz ancak diyelim ki bir şekilde tekrar darbe girişimi ile karşı karşıya kaldık tekrar darbeci tankların önüne yatar mısınız?

Bundan sonra darbe haberini alan her vatandaşın sokaklara döküleceği bilincinde olduklarını düşündüğümden dolayı bir daha canımı öyle bedavaya vermem. Kana kan dişe diş savaşırken ancak öyle canımı veririm.  Ayrıca ne yapmam gerekiyorsa onu yaparım. Bir yaralının yarasını sarmak varsa onu sararım. Bir şey taşımak varsa onu yaparım. Böyle bedava canımı vermek için çabalamam. İnsanlar artık darbeyi unuttukları için bir an bile ne yapabileceklerini hızlı şekilde gösterebilmek adınaydı. 22 yıldır spor yapıyorum öyle bedava can yok gider saldırırım sonuna kadar savaşırım. Havalimanında özellikle hiçbir şey yapmadım ki; kendimi ilk eylemci olarak gördüğüm için tankın üzerine çıkarsam eğer askerlere saldırı yapılıyor diye diğer kandırılmış kesimi dışarı çıkabilirdim. O yüzden tankın altına yattım.

DEVLET HER İMKANI VERDİ AMA BEN KABUL ETMEDİM

Tankın önüne yatmanız dünya basınında da yer aldı kendinizi nasıl hissettiniz ailenizden ve yakın çevrenizin tepkileri nelerdi?

Malatya’ya gittim geçenlerde bana sordukları soru direkt böyleydi “Bu kadar çok televizyona çıktın. Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Başbakan Yıldırım’la görüştün. Sana ne verdiler ne kadar verdiler” oldu.

Bunu gerçekten soran oldu mu?

Tabi tabi sordular. Ya direkt bu kadar açık sordular ya da kapalı sordular. Bende şöyle dedim 15 Temmuz’dan hemen sonra Başbakanımız davet etmişti. Öznur Çalık’ta oradaydı. O kadar çok sıcaktılar ki başbakanımız devlet babayı, Öznur hanımda böyle devlet anayı temsil ediyordu. Öznur hanım “İşte yaptığınız şeyin hiçbir karşılığı olmaz ama bizde devletiz. Ne isterseniz isteyin boynumuz kıldan ince ne isterseniz isteyin” dedi. Gururumuzu kırmadan çok güzel bir cümle kurdu bende “Sağ olun bir şey istemiyorum” dedim. Öznur hanımda dedi ki “Ders vererek geçimini sağlıyorsun yaz dönemindeyiz okul yok öğrenci yok bir şey istesene” dedi. Dedim ki “15 Temmuz bu darbe girişimi olmasaydı yine yaz olacaktı yine öğrenci olmayacaktı para olmayacaktı.” Devlet her imkanı verdi ama ben almadım. Öğrenci olduğum için yurtiçinde ve yurtdışında burs vermek isteyen çok kişi var. 15 Temmuz’dan önce biri para vermeye çalışsaydı alırdım. Ama şuan istemiyorum.

KİMSE ‘SENİNLE GURUR DUYUYORUZ’ DEMEDİ

Mersin’de bir program yaptım. Mersin’in zenginlerinden biri Anamur’da ev hediye etti. “Bende dünyalık bir şey istemiyorum Allah razı olsun” dedim ve kabul etmedim. Herkes her şeyi verdi ama kabul etmedim. Bir baktım benim gerçekten bir şey almadığımı anladılar. Anladıktan sonra dediler ki “Sonradan pişman olacaksın, neden böyle yapıyorsun” gibi samimiyetsiz laflar kullandılar. Ama en çok buna üzüldüm. Kimse seninle gurur duyuyoruz demedi. Zaten böyle bir eylemi yapan birinin paraya bakış açısının böyle olması lazım.

15 Temmuz’da yakın çevrenizden şehit ya da gazi olanlar var mı?

15 Temmuz’dan önce hiç AK Partili arkadaşım olmadığından dolayı, onlarla sonradan tanıştım.

24 SAAT ÜLKENİM SİVİL ASKERİYİM

15 Temmuz darbe girişimi sonrası Yenikapı'da düzenlenen ve 7'den 70'e herkesin katıldığı mitingde neler hissettiniz?

O zaman 4 günde 3 şehir gezmiştim. Hiç uyumadan Yenikapı mitingine döndüm. Amacım, sabah erkenden gideyim insanlar yüzümü tanıdıkları için böyle canlı yayınlarda konuşayım daha fazla insan gelsindi. İyi insan olup iyi şeyler yapmaya çalıştığınız zaman Allah size öyle bir güç veriyor ki.  Sabah 11’de oraya ulaştım amacım canlı yayınlarda konuşarak Yenikapı’ya daha çok insanın gelmesini sağlamaktı. İnsanlar bana olan sevgilerini gösterirlerken elleriyle omuzuma ve sırtıma dokunurlarken iri gördüklerinden dolayı biraz sert vuruyorlardı. Çok yorgun olduğumu bilmiyorlardı. Her vuruş yarım kilodan 50 bin kişinin size dokunduğunu düşünün toplam 25 ton yapıyor ama çok güçlüsünüz azminizden dolayı Allah size fizyoloji aykırı bir güç vermişti bu güce çok ihtiyacım vardı. Bu eylemi yaptığımda 40 yaşındaydım. Bu yaşa kadar bu vatan hiçbir şey yapmamıştım. 35 yaşına kadar askerden kaçtım. 35 yaşında üniversiteye başladığım için askere gitmek zorunda kaldım.  Eğer mecbur olmasaydı askere bile gitmeyecektim. Tüm zamanımı barlarda kafelerde geçirmiştim. Bu eylemden sonra bu vatan için her şeyini ortaya koyan insanlarla tanıştığım da çok büyük bir vicdan muhasebesi yaptım. Bundan sonrada tüm emeğime ve bedenimi bu vatan için adadım. 35 yaşına kadar askerden kaçmıştım ama bundan sonra 24 saat bu ülkenin sivil askeriyim. Sadece böyle Allah devletimize zeval vermesin Allah Cumhurbaşkanımızın ömrüne ömür versin gibisinden cümleler ve dualar çok güzel ama biz neler yapabilirizi eklemeleri lazım. İnsanlar akşam eve döndüklerinde desin ki “Bugün vatan için ne yaptım?”

“CUMHURBAŞKANIM SİZİ BU DÜNYADAKİ HER ŞEYDEN ÇOK SEVİYORUM”

Darbe girişimi sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan'la beraber bir araya geldiniz o anları anlatır mısınız?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı çok seviyorum. Dedim ya hani benim takıldığım çevremde AK Partili kimse yoktu. İnsanlar bazen eleştirirken ağızlarından kötü cümleler çıkarken direkt onları susturmak için diyordum ki ‘söylediğiniz kişi var ya canım onun canına can olsun kanım kanı olsun o kadar çok seviyorum ki dediğiniz şeyler doğru bile olsa o küfürlü sözleri yanımda söylemenizi istemiyorum. Bir daha öyle sözler ederseniz sizinle görüşmem.’ dedim. Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ilk bir araya geldiğim zaman söyleyecek çok şeyler tasarlamıştım. Belki yüz tane cümle kurdum. Hepsi de aynıydı “Sizi çok seviyorum” dedim bozuk plak gibi. Cumhurbaşkanımızla son görüşmemizde Haliç Kongre Merkezi’nde iftara davet edilmiştim. Cumhurbaşkanımız yemek masasında otururken arkasından yanına yaklaştım. "Cumhurbaşkanım sizi bu dünyadaki her şeyden çok seviyorum" dedim. Cumhurbaşkanımız bana doğru dönüp; "Bende sizleri çok seviyorum" ile başlayan cümlesini daha tamamlayamadan gülmeye başladı "Yav mübarek; bu soğukta tişört giymişsin, hiç üşümüyor musun. Bir de hep aynı tişörtü giyiyorsun" dedi. "Cumhurbaşkanım siz emredin, ne istersiniz ben onu giyinirim" dedim.

Cumhurbaşkanımızın gözlerine bakarken de; yüreğim gözlerime şu cümleleri söyledi: "Tişört neymiş, siz bana öl deyin; ben ölürüm Sayın Cumhurbaşkanım. Sizin kuracağınız güçlü Türkiye'ye; güçlü, vicdanlı, çalışkan, vatansever bir nesil yetişmesi için hiç durmadan koşturuyorum Cumhurbaşkanım" dedim. 

ARABA İÇİNDE BOŞ YERE ÖLECEKTİM

O karanlık geceye dair hiç unutamadığınız bir anınız var mı?

Var. Atatürk Havalimanı’nda araçlar kaçışıyordu. Oradan çalışanlardan biri Florya’ya doğru gidiyormuş dedim ki “Beni Yeşilköy’e bırakır mısın?” “Tamam abi atla” dedi. Eylem yaptığımı görmemiş bir genç arkadaştı. Yeşilköy yol ayrımından ayrılırken bir askeri kışla var. Gece vakti araçtan inerken bir sürü namluları tuttular bağırıyorlar “inme inme” diyorlar. Bir an korktum dedim burada boş yere öleceğim. Sonradan tekrar araca bindim sonra biraz ileride indim.

ÇAĞDAŞ BİREYLER YETİŞTİRMEK GEREKİYOR

15 Temmuz’un unutturulmaması için sizce neler yapılmalı?

Bir daha yaşanmaması için unutmamak ve unutturmamak gerekiyor. Kendi programlarımda 59 tane şehir gezdim 250’ye yakın konferans verdim. En çok okullara önem veriyorum 37 tane üniversite gezdim. 15 Temmuz gelecekte de yaşanmaması için, kardeşin kardeşe düşman olmaması için içerde ve dışarda vatan hainlerinin yetişmemesi için, vatan sevginin imandan geldiğini kavratılması için eğitimi yarın odaklı düşünmek ve programlamak gerekiyor. Geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi, öncelikle kendi yaşamış oldukları vatanlarını her yönüyle iyi tanımaları sevmeleri gerekiyor. Kendi ahlaki değerleri özümsemiş, milli ve manevi değerlere bağlı, aynı zamanda evrensel kültürü de bilen, dünyayı bilen, dünya insanlarıyla rekabet edebilecek çağdaş birer birey olarak yetiştirmek gerekiyor.  Çünkü tutuklanan kişiler arasında bakın; savcılar, hakimler, profesörler, general vs. var. Yaş olarak büyük insanlar. O yaşa gelmiş insanların beynini yıkayamazsınız. Bunlar ilkokuldan ortaokuldan zeki olan çocukları içlerine aldılar. Bu çocukları içlerine almaları engellenmeli. Daha çok okullara önem veriyorum dedim ya Milli Eğitim bu alanda hiçbir şey yapmıyor. FETÖ bataklığından bir an önce kurtulmak lazım. Sadece günü kurtarmak için değil geleceğe odaklı olmak lazım.  

KİMSE DEVLETİ ELEŞTİRME HAKKINA SAHİP DEĞİL

Peki o çocukların ailelerine mesajınız var mı?

Aileler çocuklarını sadece sınavlara hazırlamamalı. Hayata da hazırlamaları gerekiyor. Aileler kendi refahını paylaşıyor. Fakirse fakirliğini paylaşıyor. Zenginse zenginliğini paylaşıyor. Asıl bu dünyanın tüm gerçeklerini anlatmaları gerekiyor. Onlar anlarlar, anlamazlar diye düşünmesinler. Onları sadece akademik bilgi yönüyle değil duygusal zekalarını da aktif hale getirecek türden sosyal etkinliklerle yaşamış oldukları o topluma karşı sosyal duyarlılık kazanmaları gerekiyor. Bazen öyle üzülüyorum ki. Daha önce bu kadar televizyon izleyen biri değildim izole bir hayat yaşıyordum. Geçen 13 Temmuz’da canlı yayında bir programa davet edildim. Genelde hep konuk tek oluyordum. Böyle yanımda profesyonel konuşmacılar hiç olmamıştı. O kadar sevinçliyim ki biri profesör, biri gazeteci, biri köşe yazarı filan. Onların analizlerini dinleyecek olmak beni heyecanlandırmıştı. Konuşma başladığında “TSK’nın genlerinde darbecilik geni var” gibisinden bir cümle kurdular. Sen devletin kurum ve kuruluşlarını kötüleyemezsin, eleştiremezsin. Onlar oraya nasıl sızdılar neler yaptılar bunların anlatılması gerekirken böyle konuşulduğu zaman insanların devlete güveni azalıyor. Devlet kurum ve kuruşlarıyla devlettir.  Siz eğer bu kurum kuruluşları eleştirirseniz insanların devlete güvenleri azalır. Devlete güvenin azaldığı günde devletin bittiği gün demektir. Konferanslarımda devletin kurum ve kuruşlarıyla yıpranmaması hassasiyetinde olan bir gençlik yetişmesi için elimden geleni yapıyorum.  İnsanlar ve yöneticileri bu yönde yönlendiriyorum. En azında birbirleriyle dost olmasalar da düşman olmamalarını öğrenmeleri gerekir. Karşı tarafı ötekileştirmek yerine birlikte aynı hedefe doğru yürüyüp başarılı olabileceğini anlattığımız zaman bir daha 15 Temmuz’ların yaşanacağına inanmıyorum.

ŞEHİT VE GAZİ YAKINLARI BENİ GÖRÜNCE ÇOK SEVİNDİLER

Silivri’de yaşanan FETÖ duruşmalarına katıldınız mı halen katılıyor musunuz?

Sabah 6 gibi evden çıktım Silivri’yi duruşmaya yetişmem için. Amacım şehit yakınlarına moral vermek ve darbeci teröristlerinde moralini bozmaktı. Saat sabah 9 gibi adliyenin önüne ulaştığımda şehit yakınları beni gördüklerinde o kadar sıcak bir şekilde sarıldılar ki birinci amacım gerçekleşmişti. Sonra mahkeme saati başladığında içeri girmek istedim. Görevli olan astsubay “Gazi ya da şehit yakını mısınız?” dedi. Değilim dedim. “O zaman alamayız” dedi. Cep telefonumdan fotoğrafı çıkarıp tankın altına yattığım fotoğrafı gösterdim ben kişiyim dedim gülümseyerek. “Fark etmez” dedi. Bende  “Bu gazi ve şehit yakınlarının moralleri bozuktu beni gördüler sevindiler bu bir farktır. İçeri girersem o darbeci askerler şehit yakınlarını tanımazlar. Beni gördükleri zaman moralleri bozulurlar” dedim. Bu da bir fark olacaktır. Bu yüzden “Lütfen gireyim” dedim. Yine içeriye almadı uzatmadan çıktım. Ertesi gün yine sabah 6’da geldim. Bu sefer camın arkasında ki diğer astsubaya kimliğimi uzattım. Hiç yüzüme bile bakmadan. Kimliğimi ve cep telefonumu alıp içeri girmek için yaka kartını verdim. İçeri girdiğimde bir komutanın yargılanması vardı. Tankların dışarı çıkmasına izin veren komutanın. İfadesi aynen şöyleydi “Ben terör saldırısı olduğunu düşündüğümden dolayı izin verdim” Mahkeme başkanı dedi ki “Elinize yazılı belge geçmiş. ” “Evet geçti ama ben okumadan terör saldırısı olduğuna kadar verdim o yüzden izin verdim”  Çapraz sorguda öyle komik duruma düşüyorlardı ki. Sonra mahkemeden çıkmak istedim. Telefonumu almak istediğimde beni bir gün önce içeriye almak istemeyen kişi oradaydı diğeri ayaktaydı. Diğerine ulaşamadım. “Dün girmek için o kadar çaba sarf ettin bu gün neden çabuk dışarı çıktın lan” dedi. Dedim ki ne dediniz? “Neden çabuk dışarı çıktığınızı sordum” dedi. Ondan sonra ne dediniz, lan demediniz mi? diye sorduğumda ayağa kalkıp tüm gücüyle bağırmaya başladı sen nasıl iftira atarsın diye bağırdı arada cam olmasıydı fiziksel temasta bile bulunacaktı. Bana sesini yükseltme dışarı çıkacağım telefonumu verir misiniz dedim. Verdi o sırada bende şok yaşıyorum. Dışarı çıktığım da o kadar moralim bozuldu ki. Sanki düşman olan biziz kahraman olan onlar. İçeri girdim açtım kamerayı tak diye fotoğrafını çektim. O an orada bir kıyamet koptu. Dışarı çıktım artık ne olacaksa olsun dedim. Sonra da milletvekilimizi aradım.

Hangi milletvekili?

Mehmet Metiner’i aradım. Olan olayı anlattım sonra bana kızdı “Neden dövmedin. Yarın seninle bende geliyorum. Kimmiş onlar nasıl böyle konuşurlarmış” dedi. Ertesi gün vekilimizle içeri girdiğimizde bir binbaşı üzerime yürüdü.

MİLLETVEKİLİ YANIMDA İKEN ÜZERİME YÜRÜDÜ

Milletvekili yanınızda iken mi üzerinize yürüdü?

Tabi vekilimiz yanımda. “Sen benim askerimin fotoğrafını nasıl çekersin” dedi. O an demesi gereken “Hayırdır bir tatsızlık yaşamışsınız neler oldu bana da anlatır mısınız” demesi gerekirken. Gözlerinde öyle bir düşmanlık vardı ki sanki ben teröristmişim gibi.  Akabinde mahkemeden çıkarken de adliyenin önünde ki habercilerle sohbet ederken darbeci teröristlerin hepsinin de yalan ifadede bulunduklarını anlatırken, arkadan beni dinleyen bir astsubay omuzuma dokunup “Siz yalan söylediklerinizi nereden biliyorsunuz” gibisinden bir cümle kurdu. Mahkeme içerisinde de oturacağımız yerleri gösteren astsubay oturacağım yeri gösterirken 7 yaşında ki çocuğa azarlar gibi bana yerimi gösterdi. Allah’tan çok korkan biriyim. Tanımadığım kimseyi bir şeyle suçlamaktan çok korkarım. Ama Silivri’deki olan rütbelilerin hepsi FETÖ’cüydü. Çünkü mantıksal olarak FETÖ’cü dışında bir rütbeliyi oraya koymazlar ki çevirdikleri dümenler patlamasın diye. Başka birini koyarlarsa dümen patlar. Ben içeriye girerken askerler öyle nefretle bakıyorlardı ki yüzlerinden okunuyordu. Orada sevgiyle bakanlar sadece jandarmalı erlerdi.

‘HERO’ TİŞÖRTÜ AL PARÇALA YAK

Orada olan komutanların her şey aleyhindeyken, o kadar komik cevaplar veriyorlardı ki bunlara mahkemede dışarı çıkılacağı söylenmiş. Bunlar öyle bir şekilde iletişimdeler ki. Bir kere o içerde olan iletişim ağının kesilmesi gerekiyor. O kişi HERO tişörtüyle dışarı çıkacakken o hapishanenin müdürü bilmiyor mu bunu biliyordu. Bu kişi o tişörtle dışarı çıktığı zaman kendisinin cezaevine atılacağını bilmiyor muydu biliyordu. Bunun sebebi bunlara kısa bir zamanda dışarı çıkacakları söylenildi. Kısa bir süre sonra başka bir iktidar gelecek sizde buradan çıkacaksınız gibisinden laflarla bunlar kandırıldılar. Onlarda gücü buradan alıyorlar. O HERO tişörtlünün koluna giren astsubaya sinir oldum. Al o tişörtü parçala yak. Emir mi gelmesi gerekiyor. İnisiyatif almak gerekiyor. Görüyorsunuz yahu dünyada biz yalnızız. Bizden başka dünyada kimsemiz yok.