Yerinde eski çağlarda Bizans’ın ünlü Haraeum Sarayı ve bahçeleri, sonrasında Mimar Sinan’ın yaptığı Üsküdar Sarayı bulunurdu. Ama Nizam-ı Cedid’i hayata geçiren III. Selim, en kıymetli eserlerini Üsküdar’da adını verdiği mahallede bu yapıların üzerine yaptırır. Selimiye Kışlası’ndaki askerlerin daha rahat ibadet edebilmesi için Selimiye Camii’ni inşa ettirir.
Önce askerler için ahşap bir kışla yaptırılır. Üsküdar Sarayı’nın nam-ı diğer Kavak Sarayı’nın yeri seçilir. Saray yıktırılır. Sarayın bazı parçaları Topkapı Sarayı’na nakledilirken bir kısmı inşa edilen ilk Selimiye Kışlası’nda kullanılır. Kışla adını, banisi III. Selim’den alır. III. Selim’in temel atma törenine katıldığı anlatılan Selimiye Kışlası’nın yapımı üç yıl sürer. Bu süreçte zabitan konakları, cephaneler, çarşı dükkanları, değirmen, matbaa, hamam, hastane, tabhane, talim meydanı, tulumbacı kışlası, su haznesi, çeşme, iskele, liman ve bir de bir kasr-ı cedid yapılır.
İnce ince planlanan kışla, 1807’de yaşanan Kabakçı Mustafa Vakası’nda harap olur. Üstelik birkaç gün sonra önce Nizam-ı Cedid teşkilatı dağılır, sonra padişah tahttan indirilir. II. Mahmud tahta çıkar ve Sekban-ı Cedid’i kurar. Ancak kısa süre sonra Alemdar Mustafa Paşa olayı yaşanır. Ayaklanmacıların bir kısmı Selimiye Kışlası’na giderek orada kalanları öldürür. Üstelik adetleri olduğu üzere ahşap olan kışlayı ateşe verirler. Sadece kışla değil tüm mahalle alevlere teslim olur. II. Mahmud yeniçeri ocağını kaldırarak Asakir-i Mansure-i Muhammediye ordusunu kurar. Ahşap olan ve kesme taş bir kaide üzerine inşa edilen ilk kışladan günümüze ulaşan kısmın da bu kaide olduğu bilinir. Yani ilk kışlanın ölçüleri ile şimdiki kışlanın ölçüleri aynıdır. Kuşkusuz yapının güzelliği hep ön planda olur. Şehrin içinde mücevher gibi parıldayan kışla yapılan aydınlatma çabalarıyla göz doldurur. Tarihi dokusuna uygun aydınlatma sayesinde de 19. yüzyıl zerafeti geceye yansıtılır.
İnşaa edildiği günden beri aynı yerde aynı amaçla kullanılan bu kıymetli yapıyı fark edin. Şehrin geleneksel görüntüsünü değiştiren, Tasvir-i Humayun Alayları’na tanıklık eden, gece başka güzel gündüz ayrı güzel olan bu yapıyı keşfedin. İçindeki müzelerini ziyaret edin. İki kulenin ışıkları kesişince Çanakkale Boğazı’nı işaret ettiği söylenen bu güzelliği tadın. İstanbul’un geleneksel görünümünü değiştiren ilk yapılardan olan Selimiye Kışlası’na düşürün yolunuzu. Baba-oğul aynı yerde askerlik yapmış, yıllarca birbirlerini hiç görememişler diye anlatılan Selimiye Kışlası ile sizleri bekliyor.
ASAKİR-İ MANSURE-İ MUHAMMEDİYE
Kışla Asakir-i Mansure-i Muhammediye Kışlası olarak da anılmaya başlanır. Bina emini Osman Efendi, Bab-ı Ali’ye başvurur. Binanın 4 kapısı olduğunu bunlardan hangisine tarih kitabesi konulacağını sorar. Verilen cevapta, Cümle kapısı ile Talimhane Meydanı’na açılan kapının üzerine kitabe, iki yan kapı üzerine ise sadece tuğra ve ay yıldız nişanları konulması söylenir. Kitabeler İzzet Molla’ya sipariş edilir. Günümüze sadece Talimhane Meydan kapısı üzerindeki kitabe ulaşır.
ÜNLÜ BİR HEMŞİRE
Kuleler içinde komutanlık katına denk düşen odanın ayrı bir önemi var. Modern hemşireliğin kurucusu kabul edilen Florence Nightingale ve arkadaşlarının kaldığı bu oda günümüzde müze olarak hizmet vermekte.
İLKİ V ŞEKLİNDEYDİ
Ressam ve mimar Melling’in 1805 tarihli İstanbul kitabında kışlanın eski hali bulunur. Melling’in resmine göre III. Selim’in inşa ettirdiği kışla, şimdiki boyutlarında olup V şeklindeydi ama kuleleri yoktu. Melling’in resminde dikkat çeken diğer detaylar ise Talimhane Meydanı’ndaki T harfi biçimindeki iki katlı bina ve Selimiye civarının selvi ormanları ile kaplı oluşudur.
KÜÇÜK AMA ÖZEL BİR MÜZE DAHA VAR
Kışla, 1959-1963 yılları arasında yılında askerî ortaokul olarak hizmet verir. Kuruluşunun 56. yılını kutlamaya hazırlanan okul adına 2009 yılında müze kurulur. Kışlada 70’li ve 80’li yıllarda sıkıyönetim askeri mahkemeleri görev yapar. Herkes sadece Florance Nightgale müzesi bulunduğunu sanır ama küçük ama bu çok özel bir müzeye de ev sahipliği yapar kışla.
SU TERAZİSİ İLK UYGULAMA
Kışla ile birlikte su terazisi de yapılır. Kışlanın, yerini aldığı Kavak Sarayı’nın Çamlıca’dan su getiren yollarını devraldığı söylenir. Kışla için su tesisatının kapasitesi arttırılmış. Duvardibi’ndeki su terazisi önemli. Top şeklindeki tepeliği ile dikkat çeken, tuğla ve kesme taştan yapılmış bu su terazisi tepelerden şehre gelen suyun basıncını ayarlamak ve çeşmelere dağıtım için yapılır. Su terazisi, işlevini sürdürmese de özgünlüğünü korumakta. Duvardibi’ndekini, Kışla içindeki su terazileri, maslaklar ve hazneler izler. Mahalle sakinleri için de çeşmeler yapılır. Bu düzeneğin Saray dışında, bir Osmanlı kamu binasındaki ilk uygulama olduğunu düşünüyorum.
BAŞ MİMAR ABDÜLHALİM EFENDİ’NİN ESERİ
Sarayın baş mimarı Abdülhalim Efendi kışlanın planları üzerinde çalışırken, Balyan ailesinden Kirkor Amira Balyan da yapının inşaatında kalfalık yapar. Kuleli Askeri Lisesi Balyan eseri olduğu için Selimiye Kışlası’nda da Balyan eseri olduğu zannedilir. Yeni kışlanın Talimhane Meydanı’na bakan ilk bölümü dört yılda tamamlanır. 1828 yılında görkemli bir törenle açılır. Harp Okulları’nın temeli burada atılır. 1832’de Hassa Müşiri Ahmed Fevzi Paşa, Selimiye Kışlası’nda sıbyan bölükleri kurar. Kışlanın bir bölümü yansa da kısa sürede tamir edilir.
PEK ÇOK İLKİ BARINDIRIYOR
Kışla, dört köşesindeki yedişer katlı kuleleri ile Osmanlı mimarisine renk katar. Zemin ve üç kattan oluşan kışlada 228 oda ve 3000 pencere bulunur. Kışlanın ön ve arka cephesi 267 metre, yan cepheleri ise yaklaşık 200 metredir. İlk yapıldığında üstü açık olan koridorlar zamanla kapatılır. Kare planlı olan kulelerin alt ölçüleri ise yaklaşık olarak 8 metreye 8 metredir. Kulelerin beşinci katından sonra bu ölçüler daralarak yerini fırdöndü terasa bırakır.
Pek çok ilki barındırır Selimiye Kışlası. Osmanlı ordusundaki ilk terhis töreni 26 Mart 1844’te bu kışlada yapılır. Felaketzedelere de kapılarını açar Selimiye Kışlası. 1887’de Büyük Üsküdar yangınında zarar görenler, 1921 yılında muhacirler ve mübadele sırasında göçmenler hep burada konuk olurlar. Selimiye Kışlası bir dönem tütün deposu olarak da kullanılır.
Farklı dönemde farklı savaşların tanığı olur Selimiye Kışlası. I. Dünya Savaşı’nda asker sevkiyatı buradan yapılır. 1920’de İstanbul’un işgalinde kışla İtalyan kontrolüne girdiğinde esir düşen Osmanlılar burada tutulur. Kurtuluş Savaşı sırasında Selimiye Kışlası’ndan Anadolu’ya silâh kaçırılır. 1923 yılında İstanbul’a ilk giren 2. piyade tümeni, 4. Piyade ve Topçu alayları Selimiye Kışlası’na yerleşir. Kışla 1964 yılından beri Türk Silâhlı Kuvvetleri, Birinci Komutanlığı karargâhıdır.