30 Nisan 2024 Salı / 22 Ramazan 1445

O modern dünyanın lokman hekimiydi

Hastaları ilaçsız iyileştirmeye çalışan bir hekim düşünün. ‘Olmaz öyle şey?’ mi diyorsunuz. Aidin Salih, hastaların sadece beslenme şekillerini değiştirerek iyileştiren bir doktordu. Son yolculuğuna uğurladığımız Salih, Türkiye ve dünyaya 35 yıllık birikimin ürünü bir alternatif tıp öğretisi bıraktı.

SELİM EFE ERDEM [email protected]16 Kasım 2014 Pazar 07:00 - Güncelleme:
O modern dünyanın lokman hekimiydi

Hastaları ilaçsız iyileştiren bir hekim düşünün. ‘Olmaz öyle şey?’ mi diyorsunuz. Aidin Salih, hastaların sadece beslenme şekillerini değiştirerek iyileştiren bir doktordu. Son yolculuğuna uğurladığımız Salih, Türkiye ve dünyaya 35 yıllık birikimin ürünü bir alternatif tıp öğretisi bıraktı.

KARACAAHMETŞakirin Camii’nde pazartesi günü düzenlenen cenaze töreninde, dünyanın dört bir köşesinden doktorlar ve hastalar bir aradaydı. Hatta modern ve alternatif tıp yöntemleriyle farklı yollarda yürüyen doktorlar, bir meslektaşlarını, Aidin Salih’i son yolcuğuna uğurlamak için aynı safta birleşmişti. Norveç asıllı Özbek ve Ukrayna vatandaşı Aidin Salih, Rusya’da tıp eğitimi almış, ‘Modern tıbbın bir yerde tıkandığını’ anlayınca Özbekistan’da biyoloji alanında da uzmanlaşmış, geleneksel tıbbın önde gelen isimlerinden olmuştu. Özbek lider Muhammed Salih’le evlenen ve 20 yıldır Türkiye’de yaşayan Aidin Salih, geçtiğimiz Pazar günü beklenmedik şekilde 71 yaşında hayata gözlerini yumdu. Salih,  geride öğretiye dönüşen tedavi yöntemlerinin yer aldığı Gerçek Tıp kitabını ve onun yolunda yürüyerek insanlara modern tıp dışında alternatifler sunacak İstanbul Doğal Sağlık Enstitüsü ve genç hekimleri bıraktı. Ailesi ve öğrencileri, onu modern dünyanın Lokman hekimi olarak anıyor.

***

Hep pazartesi ölmek isterdi

Özbek Lider Muhammed Salih:Şahitlik ediyorum. Yarımı İstanbul Anadolu yakasında Karacaahmet mezarlığına defnettim. Hüzünlü şiirlerimin kahramanı olmuş bir hanım efendiyi İstanbul topraklarına gömdüm. Aidin hanım pazartesi günü ölmeyi arzu ederdi. Çünkü Peygamber Efendimizin pazartesi günü öldüğü rivayet edilir. Biz de Aidin hanımı pazartesi günü defnettik.

O gaye insanı idi. Kuran-ı Kerim'in emirlerini ve sünnet kaidelerini hayat tarzı olarak benimsedi, uyguladı. Ve hayatını bu maksat üzere devam ettirdi.

O merhametli idi. Ölmeden önce ondan rızasını istedim. “Elbette sizden binlerce kere razıyım canım” dedi. Mükafatımı verdi. Halbuki karşısında duran bir zalim idi.

Sabır timsali idi. 40 yıl yaşadım onunla. Hayatımızda hep zorluklar vardı, ben ona haksızlık ettim, zulmettim. O ise tüm bunları metanet ile karşıladı. Dudaklarından bir kez olsun şikayet çıkmadı, kızmadı, beddua etmedi. Göz yaşlarını gizledi, bize ise masum çehresi ile gülümsedi.

Benim kusurlarımı çocuklarımdan, çocuklarımın kusurlarını benden gizledi. Beni onlara, onları bana medh etti.

Hiç bir zaman gıybet etmedi. Bazen hata ile bir iki söz söylese derhal tövbe ve istiğfar ederdi.

Yürüyüşünde, duruşunda, oturuşunda, bakışında ve fikirlerinde bir haya ve bir asalet vardı.

Olayları müşahade ederken güzel teşbihler uğruna eşyanın asıl mahiyetinden uzaklaşmak istemiyordu, ciddiyet, mesuliyet duygusu çok güçlü idi.

Yapmacık değil, hakiki bir tevazu sahibi idi. Herkese hizmet etti ama kimseyi kendisine hizmet ettirmedi. Krallarının hanımları onun ayağına geldi ama o bundan asla kibirlenmedi. Anadolu'dan gelen yaşlı kadınlara nasıl ilgi gösterdiyse, devlet yöneticilerine de öyle muamele etti; samimiyet ve sabır ile.

Verdiği sözüne sadıktı, kul hakkından korkardı.

Peygamber Efendimizin zevci Hz. Hatice annemizin hayatına imrenirdi.

Bir mücahide olarak ahirete gitti. Dudaklarında son nefesine kadar Allah ve O’na hamd vardı.

Rahman ve Rahim olan Rabbim, ben şahidim, Aidin Salih senin rızan için yaşayan bir kul idi. Ona mağfiret eyle.

Annem şehit oldu

Özbekler Birliği kurucusu, oğlu Timur Salih:Annem ölüme her zaman hazırdı. Bundan iki sene önce de kefenini hazırlamıştı, öleceğini biliyordu. Her yerden her şekilde düşmanı olduğunu biliyordu, ‘Şehit olacağım ben inşallah’ diyordu. Vefatından bir hafta önce herkesten helallik istedi. Allah’ın izniyle yeri cennetlik. Ben Allahın izniyle, şehit olduğuna inanıyorum. Allah yolunda ve Allaha ve davası yolunda gittiğine inanıyorum. İnşallah davası, öğrencileriyle devam edecek.

***

Dünya ilk kez o gündeme getirdi

Öğrencisi  Hatice Misge: Aidin Salih genellikle hekimlik yönüyle tanınır. Hekimliği elbette tartışılmaz ancak en az hekimliği kadar önemli sıfatları hikmet, ilim, asalet, zarafet, vakar, tevazu, merhamet, cömertlik, doğruluk, doğallık ve sadeliğidir.

Bütün dünyada şifa aradıktan sonra onun tavsiyeleriyle şifa bulanlar karşısında onun tevazuunu, hakikati ne kadar özümsediğini, hakiki mü’min tavrı görürsünüz: “Şifa Allah’tandır, O diledi, beni vesile kıldı.”

Bazı şeyleri Türkiye’de hatta dünyada ilk o dile getirdi. Örneğin Nisa suresi 119-120’nci ayetlerin genetiği değiştirmeye işaret ettiği; titanyum dioksit, aspartam, yapay aromalar, lazer, bazı ses dalgaları, nanoteknoloji ve biyoteknoloji ürünlerinin genetik değişimlere ve kısırlığa sebep olduğu gibi. Ilk duyulduğunda çok marjinal gelse de söylediği her yeni şeyin gerçek olduğuna şahit olduk.

Günümüzde ayetler nasıl anlaşılır, peygamber sünnetleri nasıl yaşanır, büyük zatların sırlı sözlerinin anlamı nedir onun mütevazi yaşantısında görebilirdiniz.

Titizlik gibi herkesin yücelttiği bazı yerleşmiş kabulleri mümin ferasetiyle yerle bir ederdi ve ben bunu nasıl düşünemedim derdiniz. Abdülkadir Geylani “Titizlik edepsizliktir” derken ne demek istedi onu tanımasaydım anlayamazdım. O bu konuya çok önem verdiği için burada açmak istiyorum: “Temizliğin kurallarını ve sınırlarını da Allah belirlemiştir ve bu sınırları yeterli bulmayan, deterjansız temizlik olmayacağına inanan haddi aşmıştır.” Ayrıca deterjan kullananlar çocuklarının ve yeni doğacak bebeklerinin kısır olmasına sebep olurlar. Onu sevenlerin ilmihallerde temizlik bölümünü okumasını rica ediyorum. Ömrü vefa etseydi bu konuda yeni bir kitap üzerine çalışacaktık.

Onu gerçekten anlayanlar modern hayatın dayattığı her şeyin bir esaret olduğunu ve kurtulma yollarını öğrendiler. “İlaç kullanmak ve aşı yaptırmak bir esarettir. Market veya mağazalarda satılanlara mecbur olmak bir esarettir, moda bir esarettir… Kendi ihtiyaçlarımızı, tercihlerimizi belirlemeli, talep etmeli ve üretmeliyiz.”

Dersleri ve konferansları o kadar sarsıcı olurdu ki çıt çıkmazdı. Hem anlattıklarını ilk defa duyduğunuz için, hem de üzerindeki alim heybetinden dolayı 3-4 saat hiç kıpırdamadan dinleyebilirdiniz. Ana dili Türkçe olmamasına rağmen hitabeti, anlatımı o kadar güzeldi ki konuşurken kelimelere ayrı bir mana katardı.

Hastalığın aslında ne olduğunu, şifanın dünyayı ve ahireti içine alan bir kavram olduğunu onunla öğrendik.

O vazifesini yaptı, tavsiye ettiği gibi yaşadı, kitabında anlattığı gibi son nefesini verdi. Allah biz talebelerine onun misyonunu birlik içinde sürdürebilmeyi nasip etsin.

Aydın Hanım'ı tanıdık, hayatımız değişti

İstanbul Doğal Hayat Enstitüsü Başkanı Faruk Günindi: 2006 yılıydı. O zaman öğretmenlik yapıyordum. Bir aile dostumuz vasıtayla tanıştık. Bir sağlık sorunumuz nedeniyle, tavsiye ile tanıştık. Hepimiz her zaman doktora giden insanlarız ama o güne kadar öyle bir doktorla tanışmamıştık. Hastayla ilgilenen bir insandı. Bir reçete vermedi, hayat tarzımızın yanlışları üzerine konuştu. Bir kitap çalışması olduğunu öğrendik, gerçek tıp. O zaman henüz notları vardı. Okuduk, baktık ki sadece muhayeneden fazlası var. Sağlık, yaşam tarzıyla ilgileniyor. Sağ olsun sonra kitabıyla ilgili uzun bir ders yaptı, sayfa sayfa neyi niçin anlattığını, mantığını anlattı ve öğrenci yetiştirmiş oldu. Oraya katıldık. Sonra da bu öğrendiklerimizi paylaşmamızı düşündnük. Aynı dönem öğrencileriyle bir dernek çalışma içine girdik, Sade Hayat adıyla. Kendisinin de tavsiye ettiği şey buydu. İnsanlar doğru yaşarsa hastalık onlarla buluşmazlar. Hastalık sadece yanlış yaşam tarzından oluşur ve kaynağı hem ruhi hem bedeni olur. O çalışma biraz ilerleyince, bizim geleneksel tıp ile çalışmalarımızın da değerli olduğunu söyledi. Bu yönde çok konfrenas yaptık. 2011 yılında, eski tıbbın içindeki doğruları temsil eden bir enstitiü kurduk: İstanbul doğal Sağlık enstitü. Çevresindeki her uzmanlık grubundan doktorları yönlendirdi, onlarla çalışma yaptık onun önderliğinde. Uluslar arası konferanslar yaptık. Hepimizin üzerinde çok emeği var, binlerce insanın hayatını değiştirdi. Biz Aydın Hanım’ı tanıdık, hayatımız değişti.

İlaçların kesemediği ağrılarıma derman oldu

Öğrencisi Hamiyet Başyiğit: Aidin Hanım ile 1996 yılında tanışmıştık. Söyledikleri, tıp fakültesinden biyokimya hocam Prof. Dr. Ümit Yayın’ın söyledikleriyle örtüşüyordu: ‘Çocuklar kendinizi zehirliyorsunuz, kanınız akut dolu. O zamanlar 18 yaşında olduğumuz için pek anlamamıştık ama 20 sene sonra Aidin Hanım’dan duyunca anladım. Yaşamanın, yeme içmenin gerçek lezzetini o bana gösterdi. Hocamızı tanıyana kadar migren ağrımdan hasta bakamazdım. İlaçlar etki etmezdi. Bu tedavinin ardından 1996 dan beri unutmuştum. Hiçbir şey ölmemiş gibi öldü. Bir ağrısını ve sızlanışını görmemiştik, bize hep hastalıkların bir imtihan olduğunu söylerdi.

Bilge bir dervişti

Özbekler Birliği Başkanı Adem Çevik: O bilge bir dervişti. Şeker hastalığım vardı, bana açlık orucu tavsiye etti. Artık ilaş kullanmıyorum.

Zehirlenerek mi öldü?

Yakınları ve öğrencileri, Aidin Salih’in ölümünde uluslararası mafyanın da rolü olabileceğini düşünüyor. Aidin Salih’in de ölmeden önce bu düşüncede olduğunu, ancak kendisinin kan vermeye ve otopsiye karşı çıktığını belirtiyorlar. Yakınları ve öğrencileri, Aidin Salih’in geleneksel tıp yöntemleri ile pek çok hastalığı ilaç kullanmadan, şikayet konusunu ortadan kaldıracak beslenmeyle tedavi uygulamasıyla ünlenmesine ve bu nedenle yaşarken uğradığı baskılara dikkat çekiyor.