12 Aralık 2024 Perşembe / 11 CemaziyelAhir 1446

Osmanlı üniformalı bir alman mareşal

Osmanlı Devleti, 18’inci yüzyıldan itibaren Batı’dan uzmanlar getirterek askeri alanda bir modernizasyon hamlesi başlatmış, Avrupa’da yaşanan gelişmelere kayıtsız kalmak istememişti.

Murat Kutlu29 Eylül 2013 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Osmanlı üniformalı bir alman mareşal

Bu doğrultuda ülkeye davet edilen birçok yabancı uzman, bizzat padişahların himayesinde, orduyu ıslah etmeye çalışmıştı. Devlete hizmet eden bu uzmanlar arasında Türkçeyi öğrenip örf ve adetlerimize aşina olan belki de en önemli isim Alman Mareşali Helmuth Von Moltke idi.

Helmuth Von Moltke, 1800 yılında Mecklenburg’da (Almanya) dünyaya geldi. Askeri eğitimini Danimarka’da aldıktan sonra Prusya ordusuna girdi. Harp okulundaki tüm sınıf arkadaşlarını geride bırakarak yüzbaşılığa terfi eden Moltke, mükafat olarak kendisine verilen seyahat izni sayesinde 1835’te İstanbul’ a gelmişti. Moltke aslında burada resmi bir görev alma niyetinde değildi lakin kaderinde dört yıl boyunca bu topraklarda Osmanlı ordusu için çalışacağı yazılıydı. Osmanlı, o yıllarda bir taraftan Sırp ve Yunan isyanları, diğer taraftan Mısır meselesiyle uğraşıyordu. Moltke yaşanan bu gelişmeleri arkadaşına İstanbul’dan yazdığı bir mektupta şöyle değerlendirmişti: “Biliyorsun ki ben buraya gelirken Osmanlıların her şeyi kaybettiklerine ve bir daha toparlanamayacaklarına kanaat getirmiştim. Fakat insan İstanbul’a gelip de bu muhteşem şehri görünce fikrini değiştiriyor.” 

BOĞAZLARIN HARİTASINI ÇIKARDI

Beyoğlu’nda bir misafirhaneye yerleşen Moltke, bir süre sonra Prusya elçisi tarafından Serasker Hüsrev Paşa’ya takdim edildi. Daha ilk görüşmede Moltke’den çok etkilenen Hüsrev Paşa, ondan orduda yapılması düşünülen reform sürecinde yararlanılabileceğini fark etti. İşte bu tanışma Moltke’nin Osmanlı’da geçireceği dört yılın da başlangıcı oldu. Hüsrev Paşa, Prusya elçisi Königsmark’tan Moltke’nin İstanbul’da üç ay daha kalarak kendisine müşavir ve yardımcı olmasını rica etti. Gerekli izinlerin alınmasının ardından Moltke vakit kaybetmeden Osmanlı Ordusunda yapılacak değişiklikler üzerinde çalışmaya ve sık sık Hüsrev Paşa’nın evine giderek düşüncelerini paylaşmaya başlamıştı. Çalışmalarından çok memnun olunan bu büyük mareşalden bir süre sonra Boğazların tahkimi konusunda da çalışması istendi. Moltke, Boğazlar üzerinde çalışabilmesi için önce bu bölgenin bir haritasını çıkarmak durumunda kaldı. Kendisi yazdığı bir mektubunda yaptığı topografik çalışmalarla ilgili şunları anlatıyor: “Bu sıralar çok meşgulüm ama bu durum hoşuma gidiyor. Karadeniz Boğazı’nın iki yakasının haritasını çizmekle uğraşıyorum. Tepelere tırmanmak, arazide yürümek beni yoruyor ama bu fevkalade güzel manzara yorgunluğumun mükâfatını bol bol ödüyor.” 

Şu an Askeri Müze’de bulunan haritaları hazırlayan Moltke, yoğun çalışma temposu arasında fırsat buldukça İstanbul’u geziyordu. Bir hatıratında da şehirle ilgili “Boş zamanlarımda hemen her gün Beyoğlu caddesinden yürüyorum. Üsküdar’ı, gerisindeki dağlık araziyi, Boğaz’ı, Kızkulesi’ni, karşıdaki eski sarayı, ince minareleri, camileri seyrediyorum. Dünyada bu kadar latif bir manzara herhalde çok nadirdir” demişti.

Osmanlı kumandanlarının bir kısmının okuma-yazma bilmemesi ve yapılacak taarruz için eşref saatinin tayin edilmesinin beklenmesi gibi kendisini hayretler içerisinde bırakan hususları da hatırat ve mektuplarında konu eden Moltke, Osmanlı milletini daima sitayişle anmış her defasında İstanbul’dan ayrı bir bahis açarak bu şehre olan hayranlığını hiç gizlememiş. Bu büyük komutanın 90’ıncı yaş günü münasebetiyle düzenlenen kutlamalara Sultan II. Abdülhamid de yolladığı bir telgrafla katılmış ve geçmişte yaptığı hizmetler karşısında şükranlarını iletmeyi unutmamıştır.