OSMANLI Devleti yaşadığı ihtişamlı devrin ardından değişen yeni dünyaya ayak uydurabilme adına özellikle mali ve askeri alanda birçok yenilik yapmıştı. Değişime açık, çözüm üretme de son derece pratik olan Osmanlı bürokratları (Sadece bürokrasi değil, millet olarak da sorunlara pratik çözüm bulma konusunda çok mahirizdir.) coğrafi keşiflerle yeni kaynaklara ulaşmanın yollarını bulmuş Kıta Avrupası’nı yakından takip etmiş, devletin yaşadığı sorunlara çözüm yolları aramış hatta bu yolda canını ortaya koymuştur. Bu büyük imparatorluğun yaşadığı sorunların belki de en önemlisi kaynak bulma sıkıntısı olmuştu.
İlk kaime ve kalpazanlar
Acil para sıkıntısı yaşadığı dönemlerde saraydaki altın ve gümüş takımlar darphaneye gönderilerek bunlardan para bastırılırdı. Hatta III. Mustafa zamanında kaynak yaratabilmek için saraydaki değerli kitapların satıldığı da söylenir.
Savaş, isyan ya da doğal afetlerde devlet, halktan bir defaya mahsus vergiler almış, açığını bu şekilde kapamaya çalışmıştı. Ancak 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren artık bu tarz vergilerin alınmasının imkanı kalmamış, mali sıkıntılar iyice artmıştı. Bürokratlar bu durum karşısında para yerine geçebilecek ve devleti biraz olsun ferahlatabilecek bir fikir ortaya attı: Kağıt para...
Osmanlı Devleti, 1840’ta Kaime-i Nakdiyye-i Mutebere adıyla ilk kağıt parayı ya da para yerine geçecek belgeyi bastı. Kaimeler aslında kağıt paradan çok bir hazine bonosu gibiydi. Bu bonolar elle yazılıyor, üzerine resmi mühür vuruluyordu. Maliye, bonoların faizini yüzde 8, süresini ise sekiz yıl olarak belirledi. Tabii çok geçmeden taklitleri piyasaya çıkınca devlet önlem olarak kaimelerin matbaada basılmasına karar verdi. Matbaada basılan bonoların da sahtelerini yapan kalpazanlar ortaya çıkınca kaimeye karşı bir güvensizlik oluştu.
Amerika’da basılmış sahte 120 bin liralık bonoların yurda sokulduğu anlaşıldı. Kaime sahiplerinin bu durumdan kaynaklanan mağduriyetini önleyebilmek için devlet, iane toplanmasına karar verdi. 1852 yılında sahte bonolar piyasadan toplatıldı ve Bayezıd Meydanı’nda halkın huzurunda yakıldı.
MISIRIN GELİRİ DIŞ BORÇ TEMİNATI
1853-1856 Kırım Savaşı’nda Osmanlı Devleti masraflarını karşılamak için Ordu Kaimesi adıyla kağıt para çıkarmak zorunda kaldı. Ancak bu paraların değeri savaşta müttefikimiz olan İngiliz ve Fransız askerlerinin beraberlerinde İstanbul’a getirdikleri altınların piyasada yer almaya başlamasıyla düştü. Pazarda en sık rastlanılanıysa Napolyon altınıydı. Bugün bile bu altını İstanbul’da bulmak mümkün. Galata sarraflarının o yıllarda ordu kaimelerini toplayıp daha sonra pahalıya satmaları da maliyeyi zor durumda bırakıyordu. Devlet daha fazla kaime basarak ordunun ihtiyaçlarını karşılayamayacağını anlayınca dış borç alma yolunu denedi. 1854 yılında Mısır’ın vergi gelirleri teminat gösterilerek İngiltere’de Palmers Brothers adlı bir bankadan 3 milyon sterlin borç alındı.
93 Harbi diye bildiğimiz 1876-77 Osmanlı-Rus Savaşı Osmanlı maliyesini derinden sarsan bir diğer savaştı. Devlet aynı Kırım Savaşı’nda olduğu gibi bu savaşta da ‘93 Kaimeleri’ adıyla hatırlarda kalmış paraları bastırdı. Ancak hem savaşın kötü gidişatı hem de sahte paraların piyasada dolaşması nedeniyle kaimelere kimse itibar etmedi. Hazine, tütün ve ispirtolu içkilere zam yaparak piyasaları rahatlatmaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Toplanan kaimeleri, Beyazıd Meydanı’nda halkın huzurunda demir kafesler içinde yakıldı.
Almanya’da borç veremeyince
1915 yılına gelindiğinde Osmanlı maliyesi kara kara I. Dünya Savaşı’nın harp masraflarını düşünüyordu. Kaime basamazdı, halk rağbet etmiyordu. İngiltere ve Fransa’dan borç isteyemezdi, savaşta rakip devletlerdi. Son çare müttefikimiz Alman hükümetinden yardım almaktı. 6.5 milyon altın lira borçlanma konusunda anlaşmaya varıldı. Buna karşılık kağıt banknotlar basılacaktı. Ancak savaşın uzun sürmesi Osmanlı maliyesinin yeniden sıkışmasına neden oldu. Artık Almanya’nın da borç verecek durumu yoktu. Devlet en sonunda altın karşılığı olmayan kağıt paralar basmak zorunda kaldı. I. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Osmanlı’da kağıt para miktarı 155 milyon liraya kadar yükseldi. Tabii bu durum hem kağıt paraların değerinin düşmesine hem de enflasyonun önlenemez bir şekilde artmasına neden oluyordu. Bu arada hükümet bir tedbir olarak iç borçlanma yoluna gidilmesine karar vererek tahvil çıkarmaya başladı. Üstelik çıkartılan tahvillerin rağbet görmesi için kampanyalar, reklamlar yapıldı. Nihayetinde 180 milyon lira tutarında tahvil satıldı. Halkın tahvillere gösterdiği bu rağbetten şunu anlıyoruz ki insanlar ya da kurumlar aslında bu tahvilleri alarak kazançtan çok imparatorluğun itibarını kurtarmak istemişlerdi. Savaşın sonucuysa malum. Yeni kurulan Cumhuriyet idaresi de bir müddet Osmanlı maliyesinin uygulamalarını sürdürmüş, paranın değerinin düşmemesi için tedbirler almaya çalışmıştı. İşte kısaca Osmanlı’da kağıt paranın hikayesi bu...