30 yılı aşkın süredir ağaca birbirinden farklı anlamlar yükleyen kündekari ustası Şehmuz Okur ile Suna Okur Eğitim Danışmanlık ve Sanat Merkezi’nde bir araya geldik. Bütün İslam coğrafyasında kullanılan Kündekari sanatının günümüze 700 yıl öncesinden geldiğini söyleyen Okur, Ankara’daki Arslanhane Camii, Edirne’de Eski Camii, II. Bayezid Külliyesi ve Ankara Hacı Bayram Veli Camii’sinin restorasyonlarının kendi için çok önem taşıdığını söylüyor. Geniş yüzeylerin, yivlerle, kanallarla değişik renkteki ahşaplarla hiçbir yapışkan kullanılmadan ahşapla kapatıldığı bu sanatı, günümüze kadar taşıyan ve yeni nesillere de aktarabilmek için büyük çabalar harcayan usta sanatkar Şehmus Okur ile konuştuk.
Kündekari sanatı nedir?
Türk İslam sanatlarında ahşap sanatının zirvesine kündekari denir. Ahşap ile geniş yüzeyleri örtmek için kullanılan bir tekniğin adıdır.
Biz ne zamandan beri kullanıyoruz?
Bu sanat Memlükler’den beri var. Onun evveliyatının da olduğunu biliyorum. Başlangıcı biraz daha basit kündekari dediğimiz, geometrik desenlerin kullanıldığı üç boyutlu olmayan bir sanat. Memlükler’den itibaren artık üç boyutlu oluyor. Geniş yüzeyler, yivlerle, kanallarla değişik renkteki ahşaplarla kapatılıyor. İşte bu sanata da kündekari deniyor. Bütün İslam coğrafyasında kullanılan bu sanata 11’inci yüzyılda, İran’da, Olcaytu Dönemi’nde, Büyük Selçuklu’da, Anadolu Selçuklu’da rastlayabiliyorsunuz. Türk’ün ve İslam’ın olduğu her yerde var.
Sanatın öncü isimleri kimler?
Başlangıç için bir şey diyemeyiz ama daha sonraları Bursa Ulu Camii’nin mimberini yapan ustanın adı miharbın üzerinde kayıtlı Mehmet Usta’dır. Ben Fatih Camii’nin kapısını restore ederken, kapıyı yapan ustanın adı da İbrahim’di. Kendi el yazısıyla kapının iç parçalarında gördüm. Onun dışında da pek bilmiyoruz.
Bu sanatla tanışmanıza ne vesalie oldu?
İlkokuldan itibaren ahşap ustası olan dayımın atölyesinde yetiştim. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde hocalık yaptığımda bu sanatımı da icra ediyordum. Fatih Camii’nin restorasyonu bana geldiğinde onu yapacak usta biliniyordu ama bulunamıyordu. Bana geldiler ve ben de camiyi restore ederek, Kündekari sanatının yeniden yaygınlaştırılmasına vesile oldum.
Toprağa dokunduğumuzda bütün negatif enerjimizi atarız. Peki ya ahşaba dokunduğunuzda neler hissediyorsunuz?
Ahşap çok itaatkar ve keyifli bir malzeme. Organik bir malzeme olduğu için ahşabı işlemeyi bilirseniz, çok keyif alırsınız. Aynı zamanda insanı rahatlatır, stres atmaya yarar.
Geçmişe dair eserlerin reprodüksiyon çalışmalarını yaptığınız ‘Taç Eser’ projesinden bahseder misiniz?
Müzelerde olan ciddi eserlerin birer reprodüksiyonunu yaptım. Tamamını yapmak isterdim ama gücüm yetmedi. Mevcut eserler müzelerde duruyor ama onları depolara kaldırarak orijinalleri yerine reprodüksiyonlarının sergilenmesi düşüncesi ile bu projeyi yaptım. Bir de tabii ki kendi sanatımı göstermek, daha önce yapılanları aşabilmek, bizden sonraki nesillere bu sanatı daha da geliştirebileceğimizi gösterebilmek adına bu çalışmayı hayata geçirdik.
Sedefkariyi kündekariden ayıran nedir?
Sedefkari, herhangi bir eserin üzerine sedef işlemek demek. Bu bir taht da olabilir ya da özel olarak sipariş edilen çalışmalar da. Süsleme sanatlarının her birinde sedefe rastlayabilirsiniz. Masada, takıda, vaiz kürsüsünde, kündakari sanatını uyguladığınız kapının üzerine de sedef uygulayabilirsiniz. Bu sanatların hepsi de birbirinin tamamlayıcısıdır.
KÜLTÜRÜMÜZLE FLÖRT YAŞIYORUZ
Yeni nesil bu sanatı nasıl karşılıyor?
Yeni neslin genel anlamda sanata karşı tavrı ne ise buna da o. Kültür maziden gelen, bizi koruyan, besleyen, kendi dünyamızı inşa eden bir plazmadır. Doğduğunuz kültür coğrafyasının içinde mensubu olduğunuz medeniyetinin size maziden getirdiği bir kültürü vardır. O kültürün maddi eserleri size fiziki bir ortam sağlar. Sıradan insanlar her gün önünden geçtiği o kapının farkına varamaz. Oysa o kapı, kendisine her gün selam veriyordur ve binlerce hikaye barındırıyordur. Mesela dikkatle baktığında kapının üstündeki kitabede ya iki cümle ya bir ayet ya da kelamı kibar vardır. Biz içinde olduğumuz kültürün farkına görgümüz ve bilgimiz kadar varabiliriz. Bir medeniyetin mensupları içinde yaşadıkları kültürün ne kadar farkında olursa hem ruhen daha sağlık hem de yüksek seviyede işler başarabilme kudret ve ilhamını kendilerinde bulurlar. Biz şu an kendi kültürümüzle flört dönemi yaşıyoruz. Çok büyük aşk yaşamak için görgü lazım.
O görgü olmadan olmaz.
BUGÜN BİLE GEÇİLMESİ ZOR ESERLER
Kündekari en çok nerelerde kullanılır?
11’inci yüzyılda yapılan Ankara’daki Arslanhane Camii’nde mimberin yanaklarında ahşaplar yan yana getirilip dizilmiş, üzerine de motifler işlenmiş ancak zaman içerisinde birbirinden ayrılmış. Ecdad da buna çözüm olarak, çok küçük parçaları kanallarla birbirine geçirmiş. Bunlar zamanla genleşir ve deforme de olmaz. Onun için 500-700 yıl önce yapılmış, kapılar, minberler, kürsüler, taç eserler ve umuma mahsus kullanılan eşyalarda kündekariye rastlayabilirsiniz. Kündekarinin olduğu kapı artık normal bir kapı değildir. Kralın, padişahın heybetini, kudretini gösterecek bir kapı olmalı.
KÜNDEKARİ GÜZEL BİR HANIMA TAKILAN KOLYE GİBİDİR
Batı sanatlarında bu sanata yer var mı?
Hayır yok. İspanya’da kündekari var ama Batılılar almamışlar. Çünkü Batı’nın Orta Çağı’nda bizim yüksek medeniyet çağlarımızda bu sanatı icra edebilmemiz için oradaki ustaların görgüsü var. O sırada Avrupa karnını doyurmakla meşguldü.
Peki ahşap oymacılığı ile kündekari sanatına aynı diyebilir miyiz?
Ahşap oymacılığı, ahşabın üzerine yapılan üç boyutlu motiflerden oluşuyor. Kündekari sanatın içinde güzel bir hanıma takılan bir kolye gibidir. O güzelliğin kendisi değil, tamamlayıcısıdır. Benim o kadar çok hayalim var ki... 10 ömrüm olsa yetmeyecek kadar zihnimde yapmak isteyeceğim şeyler var. Bir Japon arkadaşım “Hocam size Japonya’dan bir hediye getireceğim ama daha yapmadılar” dedi. Ne olduğunu sorduğumda da “İki el daha getireceğim. Biri masanın üstünde biri de altında çalışacak” cevabını aldım.