27 Nisan 2024 Cumartesi / 19 Sevval 1445

Şizofreniye cerrahi tedavi

Nobel ödüllü bilim insanlarının yer aldığı Avrupa Bilim ve Sanat Akademisi üyeliğine seçilen dünyanın sayılı beyin cerrahlarından Prof. Dr. Türker Kılıç, ‘bilimkurgu’ gibi projelerini STAR pazar’a anlattı: “Şizofreniden alkolizme pek çok rahatsızlığın cerrahi tedavisini yapacağız. Kişinin yaratıcılığını bile ameliyatla artırabileceğiz.”

Özlem Yurtçu Karabulut7 Haziran 2015 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Şizofreniye cerrahi tedavi

Yeni nesil beyin cerrahları içinde yayın sayısı ve buluş yapma bakımından dünyanın sayılı isimleri arasında yer alan, Türkiye’nin ilk tümör bankasını kuran, gama knife’ın ilk kez ülkemizde kullanılmasını sağlayan Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi Kurucu Dekanı Prof. Dr. Türker Kılıç, Nobel ödüllü 30 bilim insanın da yer aldığı dünyanın en saygın kurumlarından Avrupa Bilim ve Sanat Akademisi üyeliğine seçildi. Cerrahi alanında akademiye kabul edilen ikinci Türk olan Prof. Dr. Kılıç, bilim çevrelerince Nobel’e hazırlık evrelerinden biri olarak görülen akademi üyeliği ve beyin cerrahisi (nöroşirurji) alanındaki ‘bilimkurgu’ gibi projelerini anlattı.

Tüm bilim dallarından bin 500 üyesi olan, yedi enstitüsü bulunan ve bütçeleri 1-5 milyon euro arasında değişen 20’ye yakın tıpla ilgili projenin yürütüldüğü Kılıç’ın üye olduğu akademi, aynı zamanda Avrupa’daki 100 milyon euro bütçeli ‘İnsan Beyin Projesi’ katılımcılarından biri. Kılıç’a göre bu iş o kadar önemli ki tüm dünya beynin sırrını çözmek için uğraşıyor. Hatta ABD Başkanı Obama, kendi ülkesinde bu araştırmalara önümüzdeki 10 yıl için 1 milyar dolar fon ayırmış. Kılıç, bu çalışmanın bir parçası olmaktan dolayı mutluluğunu ifade ediyor: “Beynin, zihni oluşturma mekanizmaları üzerinde çalışılıyor. Anatomisini bozmadan fonksiyonunu değiştirmeye yönelik yeni bir nöroşirurji anlayışı hakim. Biz, yapısal bir müdahale yapmadan, beyinde nasıl değişim sağlayabileceğimizi araştırıyoruz. ‘Var olan beyni daha iyi hale nasıl getirebiliriz’e de yanıt olacak bu. Böylece belki de ameliyatla nöron bağlantıları değiştirilebilecek, alkolizmden şizofreniye pek çok psikiyatrik rahatsızlığın cerrahi tedavisini yapacak hatta süper beyinler oluşturabileceğiz.”

HAYALİM BEYNİN SIRRINI BULMAK

Avrupa Bilim ve Sanat Akademisi’nde ‘kişiye özgü tümör tedavisi’ konusundaki çalışmalarına da devam edecek olan Prof. Dr. Kılıç, “Bir de etten ibaret bir organ olan beyin, nasıl oluyor da yaşantılarımızı oluşturan zihni meydana getiriyor, bunun sırrına ulaşabilmek benim de en büyük hayalim” diyor ve devam ediyor: “Hem Avrupa’da hem ABD’de astronomik bütçeler ayrılarak yürütülen İnsan Beyin Projesi sayesinde beynin ‘zihin’ gibi soyut bir kavramı nasıl oluşturduğu anlaşılacak. 100 milyar nöron var. Bunları destekleyen bir o kadar da destek hücreler... Nöronların olası bağlantı sayısı 2 üzeri 100 milyar, yani kainattaki atom sayısından fazla. Bilgi, connectome adını verdiğimiz bu ağda saklanıyor. Connectome’a insan beyninin bağlantı şeması da diyebiliriz. Bu ağdaki bağlantı seçimleri zihin dediğimiz şeyin kendisi. Et yığını olan bir organ, enformatik bir organizasyon biçimi olan connemctome’u, o da zihni oluşturuyor. İşte bizler, o zihin sayesinde hayatımız boyunca yaklaşık 14 milyon düşünce üretiyoruz. Dünya bu ilişki üzerinde çalışıyor. Bir sonraki adım, connectom cerrahisi. Yani ameliyatla bu şemaya müdahale yaparak bir anlamda zihne etki etmek. Biz burada Bahçeşehir Tıp Fakültesi’nde de connectom cerrahisi üzerine çalışıyoruz. ABD’de yürütülen İnsan Connectom Projesi’ne dahil edildik. Connectom cerrahisinin pratikteki karşılığı ise şu: Parkinson mesela, var olan bozukluk beyindeki tek bir elektriksel devrede. Bugün, cerrahi müdahaleyle bunu düzeltebiliyoruz. Ama örneğin obsesif kompulsif bozuklukta tek bir yolak değil üç-dört yolak bozuk, alkolizmde ise onlarcası. Bunların hepsini tanımlayıp her birine müdahale etmek mümkün. Zihni oluşturan bu şemayı çözebildiğimizde bir kişideki yaratıcılığı bile cerrahiyle artırabiliriz!”

ASIL AMACIM NOBEL’E ADAY NESİLLER YETİŞTİRMEK

Nobel’i almaktan çok onu alabilecek nesiller yetiştirmeyi hayal ettiğini anlatan Prof. Dr. Türker Kılıç “Ben Türkiye’de önümüzdeki birkaç jenerasyonda daha bilim alanında Nobel alabileceğimize çok inanmıyorum. Bu öğreti ile yetişmedi nesiller çünkü. Ama üç nesilden sonra bu olacak. Bizim tıp fakültemizin yapılanması içinde de üç nesil sonra bilim alanında Nobel ödülü kazanacak bir insan prototipi yetiştirmek var. Bilişim ve iletişim maalesef bilimin kıymetini azalttı. Bilgisayar karşısında Google araması yaparak bilim yaptığını sananlar var. Nobel’i alabilmek için bilimi bir düşünce biçimi olarak kabul etmek ve bunu kurumsallaştırmak gerek. Biz bunu amaçladık” diyor.

BEYİN KANSERİ İLACI GELİŞTİRMİŞTİ

Prof. Dr. Türker Kılıç, beyin damar hastalıkları ve beyin tümörleri alanlarında yapmış olduğu çalışmalarıyla seçildiği Akademi’deki 11. Türk olarak yerini aldı. Prof. Dr. Kılıç’ın bilimsel araştırmaları, 1999’da Avrupa Nöroşirürji Dernekleri Birliği ‘En Değerli Araştırma Ödülü’, 2001’de Amerika Nöroşirurji Dernekleri Birliği ‘Nöroonkoloji Genç Araştırmacı Ödülü ve 2005’te yine aynı birliğin ‘En Değerli ABD-dışı Bilimsel Çalışma Ödülü’ne layık görüldü. Prof. Dr. Kılıç, 1997-1998 yılları arasında Harvard’da görev yaparken üzerinde çalıştığı ve halen çalışmaya devam ettiği bir molekülün beyin kanserlerinden biri olan astrositomlardaki etkinliğini ispatladı, hastalar üzerindeki klinik araştırmalardan sonra alınan onaylarla bazı beyin kanserlerinin tedavisinde en çok kullanılan ilaçlardan biri haline geldi. Halen yürütücülüğünü yaptığı Moleküler Nöroşirurji Laboratuarı 20’den fazla ödül ve Ar-Ge desteği kazandı. İçinde 3 bine yakın dokunun korunduğu bir tümör bankası olan laboratuarda, beynin damarsal hastalıkları ve nöroonkoloji alanlarında ulusal-uluslararası ortak projeler yürütülüyor.

KİŞİYE ÖZEL TÜMÖR TEDAVİSİ UYGULUYOR

Prof. Dr. Türker Kılıç kişiye özgü tümör tedavisi üzerine de çalışmalar yapıyor. Bunun için bir laboratuar kurduklarını anlatan Kılıç, şu an 20 hastalarının olduğunu söylüyor: “Sadece tümörlerde değil tüm alanlarda kişiye özgü tıp uygulamaları revaçta. Beslenmeyi bile bu hale getirmeye çalışan ekipler var. Tümör de bir canlı ve biz, moleküler biyoloji ile o canlının dilini anlamaya çalışıyoruz. Onkoloji alanında bu işe yarıyor moleküler biyoloji. Bu dili anlayabildiğimizde ona özel bir tedavi geliştirebiliriz. Tümörü çıkardıktan sonra hücre kültüründe üretiyoruz ve her biri altı hayvandan oluşan beş ya da daha fazla grupta hayvana veriyoruz. Kan veya tümörden elde edilen gen bilgilerine göre de en çok hangi tür ilaç ya da ilaç kombinasyonlarından faydalanabileceği bir hipotez geliştirip hayvanların tedavi rejimlerine verdiği yanıtlara bakıyoruz. Hangisi daha iyi yanıt veriyorsa hastaya da deneysel yöntem olarak bu tedavi protokolünü öneriyoruz. Bu çalışmalar iki-üç yıl önce başladı. Biz de bir yıl önce başladık. 20 civarında hastamızın sonuçlarını almak için beş-altı yıllık süreç lazım. Bir de ameliyat esnasında MR kullanımı belli bazı tümörlerde hastanın yaşamını uzattığı için nöroşirurjide önemli bir etki yarattı.”