1 Haziran 2025 Pazar / 5 ZilHicce 1446

Sultan II. Mahmud’un bilinmeyen vasiyeti

Yaptığı yenilikler nedeniyle adı ‘gavur’a çıkan Sultan II. Mahmud, aniden verem olunca vasiyetini oğlu Şehzade Abdülmecid’e söylemişti. Ama kimse bu vasiyeti ne duydu, ne öğrenebildi. Peki o odada ne konuşulmuştu?

Murat Kutlu1 Aralık 2013 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Sultan II. Mahmud’un bilinmeyen vasiyeti

Osmanlı Devleti’ndeki modernleşme hareketlerinin öncü padişahlarından III. Selim’in hayal ettiği birçok yeniliği hayata geçirmek, yeğeni Sultan II. Mahmud’a nasip olmuştu. Bu sebeple kendisine yakıştırılan ‘gavur’ lakabına çok üzülen ve bunun için İstanbul’da neredeyse tüm büyük camileri, Sahâbe-i Kiram kabirlerini onaran II. Mahmud yine de böyle anılmaktan kurtulamamış, veremden 54 yaşında vefat etmişti.

Sultan II. Mahmud, saltanat yılları boyunca Rus Savaşı, Mısır İsyanı, Yunan Ayaklanması, Tepedelenli Olayı, modernleşme kaynaklı sıkıntılar gibi birçok meseleyle uğraşmak zorunda kalmıştı. Ömrünün sonunda da akciğer iltihaplanması gibi ağır bir hastalığa yakalanmıştı. Sultanı muayene eden doktorların tüberkülozdan şüphelenmeleri üzerine Sadrazam Mehmet Emin Rauf Paşa alelacele Viyana’dan akciğer mütehassısı Doktor Carl Lindke’yi getirtmişti. Havası ve suyu daha temiz olan Çamlıca’da kardeşi Esma Sultan’ın köşkünde istirahate çekilen Sultan Mahmud, doktor Lindke tarafından burada muayene edilmiş ve hastalığın ciddiyeti anlaşıldıktan sonra durum devlet büyüklerine münasip bir dille anlatılmıştı.

Sadrazamdan acı haberi alan Esma Sultan, kardeşini bir kez de kendi özel doktoru olan Hüseyin Niyazi Efendi’nin muayene etmesini istiyordu. Bir daha kontrol edilen padişahın hastalığı kesinleşti. Doktor Lindke’nin teşhisi maalesef doğruydu. Bunun üzerine Niyazi Efendi’ye ‘Belki şifa olur’ düşüncesiyle hazırlatılan kuvvet macununu birkaç gün kullanan padişah, başlangıçta kendisini çok iyi hissetmiş, haftalar sonra derin bir uykuya dalabilmiş, keyfi yerine gelmişti. Ancak Hüseyin Niyazi Efendi bu iyiye gidişin kısa süreli olacağını,  kendilerine düşen vazifenin emr-i ilahiyi beklemek olduğunu söylese de Esma Sultan buna inanmak istememişti.  Haziran ayının son günü Sultan II. Mahmud yeniden şiddetli halsizlik nedeniyle yatağa düştü ve akşama kadar baygın bir şekilde yattı. Ancak akşam vakti gözlerini açabilen padişah, yatağından doğrulmak istediyse de bu mümkün olmadı. Yanındakilere oğlu Abdülmecid’in huzuruna getirilmesini emretti. Onunla belki de son bir kez konuşmak istiyordu. Ölümün yakın olduğunu anlayan Sultan Mahmud, huzura gelen oğluyla birkaç dakika hasbihal etmiş lakin orada bulunan hiç kimse konuşulanları duymamıştı. Bu sırada üzücü haberi alan herkes Esma Sultan Köşkü ve çevresini hınca hınç doldurdu. Devlet erkânı bir taraftan Allah’ın Sultan için mukadder kıldığı zamanı bekliyor, bir taraftan da yeni padişahın cülusu sonrasında yaşanacak belirsizlik karşısında makamlarını korumaya çalışıyordu.

ABDÜLMECİD’İN İLK İŞİ TANZİMAT FERMANI’YDI

Tarih 1 Temmuz 1839. Sultan Mahmud hasta yatağından bir daha kalkamayarak hakkın rahmetine kavuştu ve Esma Sultan’ın Divanyolu’ndaki sarayının bahçesine defnedildi. Sultan Abdülmecid babası için buraya bir türbe yapılması emrini vermiş, inşasıyla bizzat ilgilenmişti. 1840 yılının ekim ayında tamamlanan türbede bir hafta mevlit okutulmuş, kurbanlar kesilmiş, sadakalar dağıtılmıştı. Abdülmecid’in tahta geçtikten sonra ilk işi ise Tanzimat Fermanı’nı ilan etmek oldu. Kim bilir belki de babasının ölüm döşeğinde kendisine söylediği ve o sırada kimsenin duymadığı vasiyeti buydu. Tam 22 yıl sonra Sultan Abdülmecid de babasıyla aynı kaderi paylaşmış, memleket bu amansız hastalığa iki sultanını kurban etmişti.