8 Eylül 2025 Pazartesi / 16 RebiülEvvel 1447

Tiyatro aşkımız dizi banka hesabımız sinema geleceğimiz

Kendi ihtiyaçları adına dünyayı reddeden kişilerin en gizli ve karanlık tutkularına yolculuk eden ‘İmparatorluk Kuranlar Yahut Şümürz’ bu sene 69’uncu Edinburgh Fringe Festivali ve Avignon Off Festivali’nde ülkemizi temsil edecek.

Gizem TÜMBAY10 Temmuz 2016 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Tiyatro aşkımız dizi banka hesabımız sinema geleceğimiz

Genel Sanat Yönetmenliği’ni Selin İşcan’ın üstlendiği Hayal Perdesi’nin sahnelediği ‘İmparatorluk Kuranlar Yahut Şümürz’ geçtiğimiz yıl dünyanın en önemli festivallerinden biri olan 68’inci Edinburgh Fringe Festivali’nde gösterildi. Sesine en çok kulak vermemiz gerekenin vicdan olduğunu hatırlatacak oyun Şümürz, Reha Özcan, Selin İşcan, Ayşe Lebriz Berkem, Selin Tekman, Tuba Karabey ve Nihat Alptekin’in performansıyla Edinburgh’da 18 Avignon’da 10 olmak üzere 28 kere sahne alacak. Hayal Perdesi ilk defa katıldığı Avignon’da iki farklı oyunla yer alarak 38 kez seyirciyle buluşacak. Bütün enerjileriyle Avignon’a hazırlandıklarını söyleyen usta oyuncusu Reha Özcan ise tiyatro, sinema ve dizi arasındaki farklarla ilgili “Kıyaslanamaz üç farklı disiplin. Ben üçe ayırıyorum; tiyatro aşkımız, dizi banka hesabımız, sinema geleceğimiz” diyor.

Neler yapıyorsunuz?

Reha Özcan: Avignon Off Festivali’ne hazırlanıyoruz. Bütün enerjimizi oraya veriyoruz. Önce Selin’ler (İşcan) gidip açılış yapacaklar. Ondan sonra da biz gidip ‘İmparatorluk Kuranlar Yahut Şümürz’ oyunuyla ülkemizi temsil edeceğiz.

Selin İşcan: Oyun 20-30 Temmuz arasında Avignon Off Festivali’nde Türkçe olarak sahnelenecek. İngilizce, Fransızca üst yazıyla. 5-22 Ağustos tarihleri arasında 69’uncu Edinburgh Fringe Festivali’ne gidecek. Bunun bizim için özel bir anlamı var. Geçen sene Edinburg’a başvuru yapmıştık ve uzun süren yazışmalar sonrasında başvurumuz kabul edilmişti ve 68 yıl sonra oraya giden ilk Türkçe oyun olmuştuk. Bu sefer başvuru yapmadık. Geçen seneden dolayı bizi davet ettiler. Bu bizim için çok moral verici bir şey oldu.

Bir yıl sonra davet edilmek nasıl bir duygu?

S. İ.: Festivale iki yıl izleyici olarak katılmıştım. 369 sayfalık programda ve dünyanın her tarafından tiyatro oyunları varken Türkiye’den hiçbir oyunun olmaması çok ağrıma gitmişti. Oyun çok önemli yayınlardan dört yıldız aldı. The Times’da haber oldu. Mart ayında da Milano’da bir festivalin uluslararası bölümüne aday gösterilmiştik. Onun sonuçları da kasım ayında belli olacak.

Türkçe olarak sergilenen oyun uluslararası sanat eleştirmenleri tarafından övgüaldı, The Times’a haber oldu. 

Oyunu Türkçe oynamak sizin seçiminiz mi?

S. İ.: Türkiye’de oynadığımız gibi oyunu orada da oynamanın hiçbir mahsuru olmadığını düşünüyorum. Bizler de zaten İstanbul Tiyatro Festivali’nde yıllarca üst yazıyla pek çok oyun izledik. 

Oyuna nasıl dâhil oldunuz?

R. Ö.: Selin’in bu proje için güçlü bir erkek aramasıyla dahil oldum. Aleksandar Popovski’nin daha önce ‘Tehlikeli İlişkiler’ oyununu seyretmiştim ve bayılmıştım. Onunla aynı proje içerisinde nefes almak çok hoşuma gidecekti ve her şey aynen düşlediğim gibi oldu. Ondan sonrasında da Selin İşcan’ın çılgınlığıyla dünyayı ziyaret etmeye başladık.

Biraz karakterlerinizden bahseder misiniz?

S. İ.: Ben Şümürz karakterine hayat veriyorum. Şümürz, sadece ailenin kızının görebildiği bir karakter. Ailenin diğer fertleri görmediklerini söylüyorlar ama aslında görüyorlar. Ona zaman zaman psikolojik ve zihinsel şiddet uygulamaya çalışıyorlar. Her izleyene ‘Şümürz kimdi’ diye sorduğumuzda çok farklı cevapları oluyor. “Vicdanımız mıydı? Egomuz muydu? Ölüm korkusu muydu?” Bizim için ise Şümürz ezilen kısmı temsil ediyor. Onun içerisinde çok katmanlı birçok hikaye var.

R. Ö.: Hayatım boyunca 76’ya yakın oyun oynadım ama bunların içinde en çok hoşlandığım beş oyun vardır. Bu rolde ilk üçte yer alıyor. İstanbul’a geldiğimden beri hep kötü adam karakterleriyle karşılaşıyorum. Kötüleri kötü olarak düşünmedim, hep insan tarafını bulmaya çalışıyorum. Bu karakteri de çok seviyorum. Tıpkı bizim gibi. Hayatımızda bize bazı sorumluluklar yükleniyor ya, aslında onun sorumlulukları altında olmayan şeyleri de onların sorumlulukları haline getirip bu sefer gücünün yetmediği zamanlarda görmezden gelmeye başlanıyor. Görmezden geldiği her şeyde de bir gün karşılaşmak zorunda kalıyorsunuz. Ve karşılaştığı noktada da bizim hayatımız başlıyor.

  Peki, canlandırdığınız karakterlerin hayatınızın bir yerine kazınan sahnesi, repliği var mı?

R. Ö.:“O kadar yaşıyoruz ki şimdiyi görmüyoruz. Geçmişin tozu şimdiyi kaplıyor. Etrafımızdaki her şeyi, eşyaları, mobilyaları... Oysa onlar sadece mobilyaydı başka bir şey değil.”

S. İ.: Ben de aynı cümleyi söyleyecektim.

Vicdan mı, ölüm korkusu mu?

Genel Sanat Yönetmenliği’ni Selin İşcan’ın üstlendiği Hayal Perdesi’nin sahnelediği ‘İmparatorluk Kuranlar Yahut Şümürz’ geçtiğimiz yıl dünyanın en önemli festivallerinden biri olan 68’inci Edinburgh Fringe Festivali’nde gösterildi. Sesine en çok kulak vermemiz gerekenin vicdan olduğunu hatırlatacak oyun Şümürz, Reha Özcan, Selin İşcan, Ayşe Lebriz Berkem, Selin Tekman, Tuba Karabey ve Nihat Alptekin’in performansıyla Edinburgh’da 18 Avignon’da 10 olmak üzere 28 kere sahne alacak. Hayal Perdesi ilk defa katıldığı Avignon’da iki farklı oyunla yer alarak 38 kez seyirciyle buluşacak. Bütün enerjileriyle Avignon’a hazırlandıklarını söyleyen usta oyuncusu Reha Özcan ise tiyatro, sinema ve dizi arasındaki farklarla ilgili “Kıyaslanamaz üç farklı disiplin. Ben üçe ayırıyorum; tiyatro aşkımız, dizi banka hesabımız, sinema geleceğimiz” diyor.

Neler yapıyorsunuz?

Reha Özcan: Avignon Off Festivali’ne hazırlanıyoruz. Bütün enerjimizi oraya veriyoruz. Önce Selin’ler (İşcan) gidip açılış yapacaklar. Ondan sonra da biz gidip ‘İmparatorluk Kuranlar Yahut Şümürz’ oyunuyla ülkemizi temsil edeceğiz.

Selin İşcan: Oyun 20-30 Temmuz arasında Avignon Off Festivali’nde Türkçe olarak sahnelenecek. İngilizce, Fransızca üst yazıyla. 5-22 Ağustos tarihleri arasında 69’uncu Edinburgh Fringe Festivali’ne gidecek. Bunun bizim için özel bir anlamı var. Geçen sene Edinburg’a başvuru yapmıştık ve uzun süren yazışmalar sonrasında başvurumuz kabul edilmişti ve 68 yıl sonra oraya giden ilk Türkçe oyun olmuştuk. Bu sefer başvuru yapmadık. Geçen seneden dolayı bizi davet ettiler. Bu bizim için çok moral verici bir şey oldu.

Bir yıl sonra davet edilmek nasıl bir duygu?

S. İ.: Festivale iki yıl izleyici olarak katılmıştım. 369 sayfalık programda ve dünyanın her tarafından tiyatro oyunları varken Türkiye’den hiçbir oyunun olmaması çok ağrıma gitmişti. Oyun çok önemli yayınlardan dört yıldız aldı. The Times’da haber oldu. Mart ayında da Milano’da bir festivalin uluslararası bölümüne aday gösterilmiştik. Onun sonuçları da kasım ayında belli olacak.

Oyunu Türkçe oynamak sizin seçiminiz mi?

S. İ.: Türkiye’de oynadığımız gibi oyunu orada da oynamanın hiçbir mahsuru olmadığını düşünüyorum. Bizler de zaten İstanbul Tiyatro Festivali’nde yıllarca üst yazıyla pek çok oyun izledik. 

Oyuna nasıl dâhil oldunuz?

R. Ö.: Selin’in bu proje için güçlü bir erkek aramasıyla dahil oldum. Aleksandar Popovski’nin daha önce ‘Tehlikeli İlişkiler’ oyununu seyretmiştim ve bayılmıştım. Onunla aynı proje içerisinde nefes almak çok hoşuma gidecekti ve her şey aynen düşlediğim gibi oldu. Ondan sonrasında da Selin İşcan’ın çılgınlığıyla dünyayı ziyaret etmeye başladık.

Biraz karakterlerinizden bahseder misiniz?

S. İ.: Ben Şümürz karakterine hayat veriyorum. Şümürz, sadece ailenin kızının görebildiği bir karakter. Ailenin diğer fertleri görmediklerini söylüyorlar ama aslında görüyorlar. Ona zaman zaman psikolojik ve zihinsel şiddet uygulamaya çalışıyorlar. Her izleyene ‘Şümürz kimdi’ diye sorduğumuzda çok farklı cevapları oluyor. “Vicdanımız mıydı? Egomuz muydu? Ölüm korkusu muydu?” Bizim için ise Şümürz ezilen kısmı temsil ediyor. Onun içerisinde çok katmanlı birçok hikaye var.

R. Ö.: Hayatım boyunca 76’ya yakın oyun oynadım ama bunların içinde en çok hoşlandığım beş oyun vardır. Bu rolde ilk üçte yer alıyor. İstanbul’a geldiğimden beri hep kötü adam karakterleriyle karşılaşıyorum. Kötüleri kötü olarak düşünmedim, hep insan tarafını bulmaya çalışıyorum. Bu karakteri de çok seviyorum. Tıpkı bizim gibi. Hayatımızda bize bazı sorumluluklar yükleniyor ya, aslında onun sorumlulukları altında olmayan şeyleri de onların sorumlulukları haline getirip bu sefer gücünün yetmediği zamanlarda görmezden gelmeye başlanıyor. Görmezden geldiği her şeyde de bir gün karşılaşmak zorunda kalıyorsunuz. Ve karşılaştığı noktada da bizim hayatımız başlıyor.

  Peki, canlandırdığınız karakterlerin hayatınızın bir yerine kazınan sahnesi, repliği var mı?

R. Ö.:“O kadar yaşıyoruz ki şimdiyi görmüyoruz. Geçmişin tozu şimdiyi kaplıyor. Etrafımızdaki her şeyi, eşyaları, mobilyaları... Oysa onlar sadece mobilyaydı başka bir şey değil.”

S. İ.: Ben de aynı cümleyi söyleyecektim.

Ferzan Özpetek hayranıyım

Şu an Türkiye’de tiyatro ne durumda?

R. Ö.: Tiyatro bütün dünyada bir arayış içerisinde çünkü teknoloji birçok şeyin önüne geçti. Teknolojiyle görsel sanatların birleşmesi zaman ister. Şu anda böyle bir zorluk yaşıyoruz.

S. İ.: Mucizeler yaratıldığını söyleyebilirim. Sadece bilet geliriyle dönmesi imkansız olan bir oyun her şeyin üstesinden geliyor.

İstanbul Kırmızısı filminin çekimleri nasıl gidiyor?

R. Ö.: Çekimler bitti. Bu filmde aslında çok büyük bir rolüm yok ama orada biraz Ferzan Özpetek hayranlığım var. O kadar değerli bir yönetmen ki, öyle bir masal anlatıyorki anlattığı masalın içinden senin mutlaka bir yerin oluyor. Benim bir role motive olmam için çok büyük bir şeye ihtiyacım yok. Ama Ferzan beni İstanbul masalına inandırdı. Bunu da üç cümlesi ile yaptı. Zaman zaman çok çekilmez bir adam zaten. (Gülüyor) Halit Ergenç de çok iyi bir oyuncu ve çok iyi bir motivatör. Ekip gerçekten çok güzeldi.

Yeni projeler var mı?

R. Ö.: Nuri Bilge Ceylan ile görüşüyordum. Ekimde bir filme başlayacak ama ben dahil olmadım. Diziler var ama hiçbirisi henüz netleşmedi. Şu anda bütün konsantrem festivallere. Sonra da Işıl Kasapoğlu’nun yönettiği tek kişilik bir de iki kişilik oyunlarım olacak.

Tiyatro er meydanı gibidir

Peki, tiyatro, sinema ve dizi arasındaki farkla ilgili neler söylersiniz?

R. Ö.: Kıyaslanamaz üç farklı disiplin. Er meydanı tiyatro. Oyuncu olmayan sahneye çıkamaz. Ama oyuncu olmayan dizi yapabilir. Sinema bir büyü. Ben üçe ayırıyorum; tiyatro aşkımız, dizi banka hesabımız, sinema geleceğimiz. Tiyatro ve sinema birbirinden çok farklı disiplinler ama sinemayı da çok seviyorum.

ÖNERİLEN VİDEO

Durakta dehşet! Otobüs şoförünü camdan bıçakladı

Kapat
Video yükleniyor...