Manken, oyuncu, şarkıcı, yazar, şair, tasarımcı ve ressam... Olgunlaşma Enstitüsü mezunu olarak “Yoktan var etmeyi bilmenin insanı marifetli kıldığına” ve hayat felsefesinin canlandırdığı karakterlere yansıdığını düşünüyor. İsim babalığını Hakkı Devrim’in yaptığı ve gerçek adı Belkıs Durmaz olan Lale Belkıs, Hayat Devam Ediyor dizisinde canlandırdığı karakterle adından yine sıkça söz ettirir oldu. Biz de ona 74 yıllık güzel bir hayatın hikayesini sorduk...
-Hayat Devam Ediyor dizisiyle yıllar sonra ekranlara döndünüz. Bu projeye nasıl dahil oldunuz?
Beyaz Melek’ten beri Murat Bey’i (Murat Tokat) tanıdığım ve Mahsun’u (Mahsun Kırmızıgül) çok sevdiğim için, tek kelime konuşmadan teklifi kabul ettim. Bizim bir sanatçı ağırlığımız var. Benim için düşünülen şey çok güzel, karakterli ve ayrıca bir şeyler görüştürmeyi gerektirmeyen durdumdu. 33 bölüme başka bir şey konuşmadan imzamı attım.
-Yeşilçam döneminden eski arkadaşlarınız yerine oyunculuk teklifini sinemaya müzik sektöründen girmiş olan Mahsun Kırmızıgül’den almanızı nasıl yorumluyorsunuz?
Görünen bir şey var ki ben besteleri olan, sinemada onur sahibi, Altın Portakal almış bir sanatçıyım. Tekstte de böyle bir rol varsa, müzikle de ilgili biri olarak beni düşünmüşler. Hayatım boyunca hiç kimseden bir şey beklemedim, kendi üretimlerimle yaşadım. Başka hiçbir ayrım yapmadım, yapmayacağım.
HERKES BİRBİRİNİN AYNISI OLMASIN
-Ama hala sorumun cevabını alamadım...
Sizin ne sorduğunuzu tabi ki anlıyorum, neden Yeşilçam’dan gelmedi? E gelmedi ne yapalım, onlara sorun neden çağırmadılar. Açıkçası bu sorunun cevabını ben de bilmiyorum.
-Siz hangi dizileri izlersiniz?
Hepsini izlerim, izlemem diye bir şey yok. Zaten oyuncu olup da izlemdim diyene inanmam. Kim ne yapıyor, nasıl oynuyor, ne yanlış, ne fazla.
-Maşallahınız var, 74 yaşındasınız. İnsan kendini bu yaşa kadar, estetiksiz, nasıl böyle güzelleştirir?
Emin olun hiçbir şey yapmadım. Bazen ‘Acaba estetik yaptırsam mı?’ diye düşünüyorum? Yaşam hikayeme bir estetikle daha düzgün gözükme adına darbe istemiyorum. Estetik duyguları saklıyor. Sonra hep aynı eczaneden çıkmış aynı mamul gibi. Ajdamın üstüne bu söylediklerimi kondurmam, o ne yapsa haklıdır. Sanat mutlaka farklı olmaktır, aynı olunca olmaz. Ama herkes birbirinin aynısı olmasın, o ne öyle...
-Bu güzelliğin formülü var mıdır? ‘Şunu yerim, bu karışımı mutlaka içerim?’ şeklinde.
Yok canım öyle mucizevi şeyler. Hayatımda bir gün bile rejim yapmadım. Belki şunu söyleyebilirim, yıllardır bu camianın içerisindeyim, ama sarhoş olduğumu bilmem. Kontrollüyümdür. Hiçbir şeye düşkünlüğüm olmamıştır.
-Eşiniz Yalçın Otağ’ın ‘Lale yüzüne estetik yaptırırsa boşanma nedeni sayarım’ dediği doğru mu?
Yalçın’la 38 yılı bitirdik. Boşanmayla ilgili olabilir o kadar durumlar vardı ki hayatımızda ancak ikimizde o kadar dik başlılıkla halletmişizdir ki sorunları. Gelelim yüzüme estetik meselesine: Der öyle şeyler. Şekerdir o ama o kısmı yalan, gerçekten. (Kahkahalar)
TARKAN DANS ETMESE NE İYİ OLACAK
-Günümüz popüler isimlerinden kimleri kalıcı görüyorsunuz? Yıldız Hoca’nın (Kenter), Ajdamın üstüne laf söyletmem, Zuhal’i (Olcay) çok beğenirim. Yeni nesilden Sıla, Murat Boz, Mustafa Sandal, Mustafa Ceceli ve Teoman’ı beğenirim. Ama eskiden şarkılarda bir felsefe vardı, şimdi boş ve lüzumsuz sözler, melodiler. ‘Hadi gel bize gidelim, bir de çocuk yapalım’, bunları sevmiyorum. Tarkan’ı da severim ama o da dans etmese ne iyi olacak. Ruhlarından koparcasına söylediklerinde kalıcı olacaklar. Şarkı, ruhunu sözlerle bildirmek demektir. Şu yoğunluğum geçsin beklettiğim bir şarkım var, onu yapabilirim, belki dizide kullanabiliriz.
HÜRREM KÖTÜ KADIN DEĞİL
-Yeni “Kötü kadın” karakterlerini nasıl buluyorsunuz?
Şimdi bakın, eğer karakter kendiliğinden öyle çıkıyorsa esas rol odur. Bir de hangisinde var ki “kötü kadın”?
-Hürrem mesela...
Çok zorlama.
-Eve Düşen Yıldırım?
Yine zorlama, inandırıcı değil. Mücadele eden kadını vermek yok ki. Ama bu tür rollerde yönetmen de ona müsade edecek. Yaşama baksanıza, geliyor kadının biri senin yuvanı bozuyor. Sen orada mücadele verirsin, kötü kadını oynamazsın ki. Ben bunları “kötü kadın” diye kabul etmiyorum. Oynadıklarımda da hep mücadele eden kadını oynadım. Onurlu kadınları oynadım.
-Bir dönem, yaptığınız resimler ile hayatınızı idame ettirmişsiniz? Geçiminizi şimdi nasıl sağlıyorsunuz?
850 lira emekli aylığım var ve ondan da çalışıyoruz diye vergi kesiliyor. Ankara ve Karaburun’da dairelerimiz, Moda’da bir evimiz, aileden kalan bir ev vardı sattık. Resimlerimi sattık. Hayatı böyle devam ettirdik. 15 senedir de müzikten telif alıyorum, toplamı 2000 lira. (Kahkahalar) Sanatçıya hiç saygı yok. Sanatçının da sanatçıya saygısı yok. Ya Hep Ya Hiç ve Erkekler Ağlamaz şarkılarımla aynı isimde eserleri yeni şarkılarmış gibi ortaya çıkarıyorlar. Sözleri bana ait müziği Grek olan Yaşamak İçin’i bir yapımcı Çok Bilmem Nesin Sevgilim diye Sibel Can’a verdi. O anlık yaşıyorlar, düşünmüyorlar ‘Acaba ben hata yapıyor muyum?’ diye. Düzende kıymet bilmemek, önem vermemek var.