Nasıl gidiyor 360 TV’deki yeni program?
‘Yeni Ben’ iyi gidiyor, şükür. İnsanları bilinçlendirmek, alışkın olmadıkları bir şeyi anlatmak ve yönlendirmek pek sevilen şeyler değildir. Bu tarza zamanla alışılıyor. Biz öğrenmekten korkarız, öğrendiğimiz zaman da bırakmayız.
İzleyici ne buluyor sizde?
‘Sahiciymişim’ öyle diyorlar. Kameranın önünde de arkasında da ben buyum. Ekran önünde bir karaktere bürünmüyorum. Hayatımda hiçbir şarkıcıya özenmedim, fanı olmadım. Dinledim, bayılarak dinledim, ağladım ama onun gibi olmaya çalışmadım. Hani ‘dilinde’ derler ya, kalbin dilinde! Ben öyleyim işte... Yargılamıyorum!
15 Temmuz süreci ile ilgili filmin kadrosu içindeyim: Kan Uykusu-Bordo Bereliler. Komutanın karısını oynuyorum.
SÖZ KONUSU VATAN İSE HER ŞEY TEFERRUATTIR
Yeni projelerde neler var?
15 Temmuz süreci ile ilgili bir film kadrosunun içindeyim. Adana çekimlerimizi tamamladık, şimdi İstanbul çekimleri içerisindeyiz. ‘İstihbarat almış bordo bereliler vatanı kurtarmak adına neler yaşıyor’ temalı bir film. Aslında orada asker hikayesi var. Biz o hikayeleri izlerken aslında o askerlerin ailelerinin hikayelerini çok fazla bilmiyor oluyoruz. Komutan karısı nasıldır mesela? Nasıl durmalı, davranmalıdır? Ani bir haber alıp hastaneye gittiğinde gözünde o yaşı nasıl tutmalı? İşte ben o komutanın karısını oynuyorum.
Kızın Gizem ile ilk kez bir filmde birlikte oynuyorsun değil mi?
Gizem o komutanın emrinde çalışan bir askerin nişanlısını oynuyor. Orada aslında şu var, ben bunu 15 Temmuz için de konu aldım. Söz konusu vatansa her şey teferruattır.
İsmi ne? Vizyon tarihi belli mi?
‘Kan Uykusu-Bordo Bereliler’ Çok güzel bir iş olacak inşallah. 2017 Mart’ta vizyona girecek.
O role nasıl hazırlandın, şehit aileleri ile vakit geçirdin mi?
Ben bir şehit ailesinin evine gitmiştim geçen programda. O şehit ailesinin evinde çok garip bir sessizlik vardı. Birileri konuşuyordu evet ama evin bütününde, duvarları dahil her yerinde bir sessizlik bir soğukluk vardı. O insanların, o dilsiz çığlıklarını anlatamam. Mesela şehit babasının hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışmasını, annenin her gece geliyor “Oğlum mutfakta tıkırtısını duyuyorum” demesini hiç unutamıyorsunuz. Hep o birkaç cümle hafızada kalan, hatırlayıp duruyorsunuz. Bir asker şehit olduğunda “Ah ah! Vah vah! Vatan Sağolsun” diyoruz ama...
Ateş düştüğü yeri yakıyor değil mi?
Evet! İşin o boyutu var işte! Çok samimi söylüyorum o gecede bir şeyi fark ettim. Ben 80 darbesini yaşamış bir kadınım. 10 yaşındaydım. Onun öncesini de biliyorum. Ülkemin durumunu da biliyorum. Hayatta bir yeri düzeltirken bazen bir yer bozulabiliyor. Bir yer bozulduğunda da bazen başka bir yer düzelebiliyor. Ama söz konusu vatansa gerçekten gerisi teferruattır. Benim bir repliğimdir o filmde, “Ben seninle ne konuşmuştum” diyor kıza. “Sen bir asker eşisin, asker eşi gibi dur” diye devam ediyor. Bu çok önemli bir şey. Ben çok özel bir hazırlık yapmadım sadece empati yaptım.
Rolünde doğallık ön planda ama ziyaret ettiğin evin duygusu da üzerinde...
Aynen öyle! Ailemde gençler var, askere gidenler var. Kendi sorununu kapatabilmek için cebelleşir insanlar çünkü o tarafta görmek istemediği bir resim vardır. Orayı kapatabilmek için başkalarında kusur arar. Çünkü kusur gören gözdedir zaten. Çok fazla empati kurmanız da gerekmiyor. Farkındayız işte olanın bitenin.
CESURUM DENGEMİ BOZMAYIN
Senin şanın şöhretin annen şu kapıdan içeri girene kadar...
Aynen öyle! Şan şöhret bir yana, “Sen benim çocuğumsun şşşşşt!” yapıyor annem bana! Benim annem de herkesin annesi gibi ben de her anne gibiyim. Misafir geldiğinde kendi eliyle yemek yapan bir kadınım. Etin neresini alacağımı çok iyi bilirim. Sokaktaki Ayşe Hanım’dan bir farkım yok. Tek farkım ben biraz fazla okudum, ben dünyayı gezmeyi seçtim. Dünyayı gezerken master yapmayı seçtim. İki üniversite bitirdim. Ben çocuklarımı daha iyi nasıl yetiştirebilirim diye kafa patlattım. Aldım kitapları okudum. Korkmadım öğrenmekten. Dedim ya cesurum ben...
Sırrın şu herhalde nasıl ki bir yemeğe fazla baharat katıldığında tadı kaçar, mideyi yakar falan... Yeşim Salkım ise tenceresine olması gerekeni koyuyor ve kapağı kapatıyor.
İşte bu! Aynen öyle. Ben öyle bir anneanne ve öyle bir aileyle büyüdüm ki, her şeyin fazlasının zarar olduğunu bildim. Çok fazla acının, çok fazla tatlının, çok fazla şöhretin her şeyin fazlası zarar. Hormon dengenizi bozar. Yaradan’ın sizi yarattığı dengeyi kendiniz bozarsınız. Onları bozmamak içinde galiba sevginin de dozunu ayarlamak lazım. Hani diyor ya! “Çok fazla sevme, neyi istiyorsan seni onunla sınarım!” İşte bütün bunları bilmek, harmanlamak ve anneni daha iyi anlamak...
Sezen Aksu’nun şarkısı gibi mi?
Hayata hep bir adım önce başlamıştım zaten, okula da 5,5 yaşında gitmişim. Şöhretin zaten içine doğmuşum şöhretli ve aynı zamanda öğretmen bir babaya sahiptim. Çok varlığı çocukken görmüşüm, ailevi ilişkilerin bozulmasıyla yokluğu da görmüşüm. Süt şişeleri sattı benim annem onu da görmüşüm. Koleje giderken okuldan alınıp devlet okuluna gitmişim. Sonra bambaşka bir hayat gelmiş karşıma. Çok zengin bir adamla evlenmişim sonra o hayatı bırakmışım başka bir şey yaşamışım. Doktorlar doğurma demesine rağmen 40 yaşından sonra doğurmuşum. Kısaca benim için kullanılabilecek tek tabir ben cesur bir insanım. Ben hayattan korkmuyorum. Kimsenin de korkmamasını tavsiye ediyorum.
Bu özet anlatımla hayatın bana Ayşe Kulin’in ‘Adı Aylin’ romanını hatırlattı... Aylin karakterine ne kadar da yakınsın!
Ne güzel benzetme,
galiba haklısın...
Bu anneanne öğretileri mi, babanın öğretmenliği mi bilmiyorum ama bir güç var belli Yeşim Salkım’ı bir şekilde koruyan. Aksi durumda o hayat yolculuğunda, arabanı çok farklı yerlere sürebilirdin!
Çok doğru, çok güzel söyledin. Aynen! Gökay, ben 160-170’ler 190’larla virajları dönmüş bir kadınım. Çıkmaz sokaklara girip oradan geri çıkmayı denemiş çıkarken de biraz yaralanmış bir yerlerini çarpmış bir kadın da olabilirim. Ama şunu biliyorum ki ben kendimi seviyorum. Ben böyle seviyorum kendimi. Herkese de diyorum ki “Beni böyle sevin, beni değiştirmeye çalışmayın, kurcalamayın.” Özetle Turgut Uyar’ın şiirindeki gibi ‘Benim dengemi bozmayınız.’
Çok varlığı çocukluğumda görmüştüm. Yokluğu da gördüm. Kolejden alınıp devlet okuluna gitmiştim.
ÇOCUĞUM İÇİN ESKİ EŞİMLE GÖRÜŞÜYORUM
Niye bu kadar ciddiye alıyorsun ilişkileri?
İlişkide senin hayatına girerek çok şeyi değiştiriyorum. Sen de benim hayatıma girerek çok şeyi değiştiriyorsun. Ya bunu düzgün yapalım ya da yapmayalım. Ben ayrıldığım eşimle de çok iyi görüşüyorum. Dokuz senelik bir evliliği bitirdik biz, gelir bizde kalır Ada ile zaman geçirir. Beraber tatile gideriz. Çünkü benim çocuğumun ruh sağlığı her şeyden çok daha önemli. Benimki bozulsun önemli değil, toparlarız. Bizler toparlarız da o çocuklar toparlayamıyor.
Kızıma yaşattıklarım için kendimi affedemiyorum!
Yaşanan sorunlar çocuklardaçok iz bırakıyor değil mi? Gizem çok yaralandı mı?
Evet iz kalıyor! Hani çırpındıkça dibe doğru battığınız dönemler vardır ya, tutunacak bir dal aradığınız... Pervasızca, görmeden, şuursuzca saldırmaya başlarsınız sağa sola! Batmamak için bir şeyi tutmaya çalışırsınız. O dönem ben bir çocuk annesiydim. Benim çocuğum her gün gelip bana ağladı. Ben şimdi o dönem bana yapılan bazı konuları neden hazmedemiyorum biliyor musun? Bazı konularda sırf kızım için! Ben yine toparladım, yaralarımı sardım ama kızım 11 yaşındaydı ve çok üzüldü. Hiçbir suçu, günahı yoktu. O başka bir babadan dünyaya gelmiş bir çocuktu. Ona bu acıyı yaşattığım için kendimi hiç affedemiyorum.
Bence yaşadığı her şey Gizem’i güçlü kıldı!
Gizem çok güçlü bir kız! Kızımın gücüne hayranım. Ben şuna inanırım Gökay, pamuklar içinde büyütülen her şey bir gün kırılmaya mahkumdur. Çocuklarınızı pamuklar içinde büyütmeyin derim hep, bırakın küçükken öğrensin.
Zalim olma, o da aşık olacak ve canı yanacak!
Aaah! Olmadı mı sanki? 11 Yaşında geldi, aşık oldu. Ağlıyor. “Anne çok acıyor” dedi. “Neren acıyor” dedim. “Kalbim” dedi. “Kalp acımaz annecim! Dünya üzerinde bir tek kalp kanseri yok dedim. Hani sana okuduğum o masaldaki gibi aşk yok dedim. Çok acıtacak, gelecek o adam canını acıtacak hüngür hüngür ağlayacaksın ve sonra geçecek ve yerine başkası gelecek dedim. Sinema filmlerinde de öyle değil. Onun için tek şey söylüyorum “Hayatını yaşa doya doya yaşa” ve kızım öyle yaşıyor.
Eski Yeşim’den ne farkın var?
Eskiden biraz daha kendimi koruma altında tutardım. Bir şeyleri söylerken söyleyeyim mi söylemeyeyim mi, derdimi paylaşayım mı, ay yanlış mı anlaşılır diye çok korkardım. Artık korkmuyorum. Herkes kendi kabı kadar bu hayatta. Ben ne yaparsam yapayım onlar anlamak istedikleri taraftan anlayacak. Onun için kendimi üzmemeye karar verdim.
Kadir Çöpdemir ile ne yaptınız Allah aşkına?
Sorma, Kadir Çöpdemir ile sinema filmi yaptık. Bir komedi filmi bitti. Ben hayatımda ilk kez bir komedi filminde oynadım. Biliyorsun hep dramdaydım. 36 kez nişandan dönmüş bir adamla, iki koca boşamış bir kadının aşkı! Çok güleceksiniz. Fragmanı da yakında bizim kanalda yayınlanacak.
Ne zaman vizyona girecek?
Allah nasip ederse Aralık’ta...
Yeni sezona dair hedeflerinizisorayım son olarak...
Ben çok hedef belirlemem. Ben önümüzdeki seneyi düşünüyorum. Allah uzun ömür verirse o işin esprisi tabi! Dedemin lafı aklıma geldi... Biz böyle küçükken hesap yaparken dönüp bize derdi ki, “Kul kurar, kader gülermiş! Sabah ola hayrola!” derdi. Şimdi benim için de yeni sezon, sabah ola hayrola...
Kızım çok üzüldü. 11 yaşındaydı ve hiçbir günahı yoktu. Başka bir babadan dünyaya gelmiş bir çocuktu.
Helikoperterle geldiğim binaya ulaştırma aracıyla girdiğim an
Şu an sunucu olarak çalıştığınız bu binanın bir dönem sizler sahipleriydiniz...
Evet, öyleydi.
Bu çok büyük bir yürek ister, ne hissettiniz binaya ilk girdiğinizde?
Öncesi var, başta orayı anlatayım sana. İlk kez geçen sene bir programa konuk olmak için çağırıldım 24 TV’ye. Ama 24 TV’nin bu bina içinde olduğunu bilmiyordum, konukluğu kabul ettiğimde. Araba geldi beni aldı. Hiç unutmam. 19 Kasım 2001’de boşandım ve bu tarihe kadar değil binaya girmek bu muhite uğramadım bile!
Ki ben de uğramazdım!
Ve geldim... Beni buraya getirdiler. Şöyle bir baktım uzunca ve girdim içeri, yürüdüm, etrafa bakındım. Çok samimi söyleyeyim mi? İnan hiçbir şey hissetmedim. Neden biliyor musun? Ben hesabımı kapatmıştım gelmeden. Hiçbir hesabım yoktu. Aklımın ucunda burayla ya da yaşadığım evle ilgili zerre pişmanlık, bir geri dönüş, kızmak ya da kıskançlık herhangi bir şey kalmamıştı. Ben karakter olarak beynimde bitirmediğim sürece hiçbir işi bitiremiyorum, ilişkiyi de dostluğu da... Beynimde bitmesi lazım. Ben o evlilikte 6.5 sene mücadele vermişim. Şunu gönül rahatlığıyla söyleyeyim, ben ekmeğini yediğim hiç kimseye ihanet etmem. Benim bir geçmişim var ve ben o geçmişimi sevip, saygı duyuyorum. Herkesin de saygı duymasını bekliyorum. Çünkü ben kabul ettim o geçmişi. Yani bir derdi çözebilmek için içinden geçmek zorundasın, başka türlü çözemezsin. Ben içinden geçiyorum, çözüyorum ve bitiriyorum. O yüzden buraya geldiğimde bir şey hissetmedim. Konuk gibi oturdum ve gittim.
Duvarlarda izler falan hiçbir şey mi?
Hiçbir şey...
Helikopterlerle gelinip gidiliyordu saltanat vardı yahu!
Şöyle bak bu binaya zaten 5 kere geldim en fazla Gökay çok sık geldiğim bir bina değildi burası. Gelmiştim sadece eşimin bulunduğu odaya çıkmıştım. Başka da hiçbir yeri bilmiyordum. Bir defa gazetelerin olduğu yeri gezmiştik o kadar. Zaten o dönem çalışan herkes bilir, beni burada görmediler. Benim kendi iş yerim vardı Etiler’de orada kendi işimi yapıyordum. Kadınların erkeklerin iş yerine fazla gitmesi taraftarı değilimdir. Doğru bulmuyorum. Ha erkeklerin de kadınların iş yerine gitmesini doğru bulmuyorum. Çünkü orası iş, başka bir dünya. Mesafelerimizi iyi ayarlarsak başarısız olmaz ve birbirimizi anlamakta zorlanmayız. Anlatacak çok hikayelerimiz olur.
Ben kabul ettim o geçmişi. Bir derdi çözebilmek için içinden geçmek zorundasın.Geçiyorum, çözüyorum.
Bu binaya gelmiş eşimin odasına çıkmıştım. Sonra uğramamıştım. 2001 yılını hiç unutmam, konuk olarak çağırıldım 24 TV’ye. Araba geldi beni aldı. Buraya getirdiler. Şöyle bir baktım uzunca ve girdim içeri...
KALBİMİN BİR TARAFINDA BURUKLUK KALDI
O dönem Hakan Uzan ile para evliliği dediler. Gel gör ki Yeşim Salkım gitti bambaşka bir Hakan ile yaptı...
Cebinde çok parası olmayan bir Hakan ile...
Neden Eratik’ten çocuk yaptın da Uzan’dan yapmadın?
Çünkü Hakan Eratik’in iyi bir baba olacağını biliyordum.
Yıllar sonra o insanlara ne diyor Yeşim Salkım?
10 yıl önce çok kızgındım, kırgındım. Çok ağladım, dertleşebileceğim kimse yoktu. Her yerde izliyorlardı beni. Hiçbir televizyon kanalının kapısını çalamıyordum. Yasaklıydım. Bana ait klipler, belgeler yok edilecekti. Dediğim gibi hayat virajını 190 ile dönmüş bir kadınım.
Kırgınım derken Uzan ailesini mi kast ediyorsunuz?
Hayır insanlara! Ben orada bir insanla evliydim. Ben o insanla 6.5 sene ne yaşadıysam bir gün Allah katında hesaplaşacağım. Ona da kalbimin bir tarafında hep bir burukluk kaldı. O da benim onunla aramda. Ne yaşadığı, ne yaptığı, bana ne yaşattığı hepsi bende! Bazen dostlarım ‘kitap yazsan olay olur’ der. Hakikaten öyle! O yüzden de yazmıyorum zaten.
Salkım Hanım’ın taneleri...
Hakikaten! Evlatlarıma bırakacağım en güzel miras temiz bir isim. Bunun için mücadele verdim. Yaşadığım o gösterişli hayattan sonra yine öyle bir hayat yaşayabilirdim ben. Kalbiyle ölümüne giden bir kadınım. Birini seversem ve aşık olursam benim önümde kimse duramaz. Evet ben Hakan Uzan’a da aşık oldum, Gizem’in babası Mustafa’ya da aşık oldum! Hayatımda 5-6 tane erkek tanıdım. 46 yaşındayım bununla da iki ay flört edeyim, dur bakayım ne olacak yapmadım. Tanıdım ve evlendim.