TBMM Darbe Komisyonu’nda konuşan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) eski Başkanı ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Ahmet Ertürk, 28 Şubat’ın “Bir toplumsal- sosyal mühendislik olduğu kadar finansal mühendislik projesi” de olduğunu söyledi. O süreçte 25 bankanın battığını anlatan Ertürk, bunlardan 10 tanesinin sahibinin medya patronları olduğunu söyledi.
Ekonomik suikastler yapıldı
Postmodern darbenin sonuçlarının toplum açısından daha tahrip edici olduğunu belirten Ertürk “Çünkü darbe yaratma süreci, en kritik kesimleri darbe destekçisi bir zihniyete soktu. Toplum psikolojisinin tüm dinamiklerini deforme etti. Korku ortamı yaratmak için ağır ajitasyon ve manüplasyonlar yapıldı. Buna suikastlar ve ekonomik manüplasyonlar dahil. O dönemde bazı STK’lar, medya ve yargı ibret verici roller üstlendi” dedi.
2 bankanın maliyeti 23 milyar $
2003 yılına kadar devam eden süreçte 25 bankanın battığını, bu bankaların 5’nin doğrudan tasfiye edildiğini anlatan Ertürk “20 banka ise TMSF’ye devredildi. Batan 25 bankadan 10 tanesinin sahibi medya patronlarıydı” dedi. “Etibank ve Sümerbank özelleştirildi. Sonra battılar,on katı maliyetle devlete geri döndüler” diyen Ertürk, Halk ve Ziraat Bankası’nın görev zararlarını kapatmak için 23 milyar dolar kamu kaynağı gittiğini anlattı.
İşadamı kılıklı adamlar banka aldı
28 Şubat sürecinde batan bankaların 18’inin sahipleri tarafından 1990’lı yıllarda kurulmuş bankalar olduğunu anlatan Ertürk “Kuruldular, battılar.Çok çarpık bir durumdu. Sabıkalı birine, bankaların kredi kartı vermekten kaçındığı birine lisans verirseniz o banka kaynaklarının kötü kullanılmasını, şahsi menfaatleri için kullanılmasını kolaylaştırmış ve kapı açmışsınız demektir. Bu aynen vaki oldu. İşadamı kılıklı adamlar banka alırken, ceplerinden küçük ödemeler yaptı, bankayı alınca asıl ödemeyi yaptılar” dedi.
Askerlerden yararlanmak istediler
28 Şubat sürecinde 5-6 bankada emekli askerlerin yönetim kurulu üyesi olarak görev aldıklarını hatırlatan Ertürk, “Emekli askerlerin, emekli güvenlik mensuplarının o bankanın finansal işleyişine katkısı olmayacağı açıktır. O banka sahipleri hak etmedikleri kazançları çözmek istedikleri işleri elde etmek, çözebilmek için o günün güçlü gördükleri kişilerinden yararlanma yolunu seçtiler” dedi.
1999’da verginin % 66.4’ü faize gitti
Süreçte bankaların tüm kaynaklarını yüksek faizle devlete iç borç vermekte kullandığını, sanayiye, özel sektöre kredi vermediğini anlatan Ertürk, “Devlet iç borç senetlerinde oluşan reel faizler 1994’te % 20’lere çıktı. 1999’da % 36.8’e ulaştı reel faiz. 1999’da tahsil edilen vergilerin yüzde 66.4’ü faize gitti” diye konuştu.
BATAN PARANIN GİTTİĞİ YERLERİ BULAMADIK
AHMET Ertürk, 28 Şubat sürecinde bazı banka zararlarının açıklanamadığını belirterek, “Bankaların kaynaklarının bir kısmının gittiği yerler belli değil. Kendi şirketlerine kredi açmış, o krediler geri ödenmemiş. Şirketin hisselerini, banka satın almış sonra sıfırlanmış. Paralar nereye gitti. Finansal mantık içinde bunu bulmak mümkün olamadı” diye konuştu.
BAŞBAKAN FİNANS AYAĞINI İŞARET ETMİŞTİ
MÜSİAD 21. Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda konuşan Başbakan Tayyip Erdoğan, 28 Şubat’ın hemen ertesinde gelen ekonomik krizlerin bir gecede Türkiye’yi yoksullaştırdığını hatırlatarak “Gecelik faizin bin 500’e çıktığı dönemi, 8 bine çıktığı anı hatırlayın. Acaba kimler burada vurgunu vurdu? İşte o vurgunu vuranların aslında hesaba çekilmesi lazım. Suç duyurusu yapıyorum burada” demiş ve şöyle devam etmişti: “Bugüne kadar, müdahalelerden, kimler, hangi rantı sağlamıştır? Müdahaleler kimlerin ekmeğine yağ sürmüştür? Müdahaleler, kimlerin önünü kesmiş, kimlerin ocağını söndürmüş, kimlerin kepengini kapatmış, kimleri de palazlandırmıştır? Bütün bunların artık Türkiye’de sorgulanması gerekiyor. MÜSİAD, 28 Şubat’ın hedeflerinden biri olurken, başka birileri neden 28 Şubat’a aleni destek verdi? O malum 5’li çete 28 Şubat sürecinde nasıl oldu da, hangi gerekçeyle askeri müdahaleye çanak tuttu?”